Herkese merhaba;
Haziran ayına girdiğimizde, FED den gelecek açıklamalar konusunda tüm dünya Merkez Bankaları ve piyasalar diken üzerindeydi.
Aslında beklenen oldu, ancak tüm piyasaların buna verdiği tepki sanki beklenmedik bir açıklama ve tonlama gibi karşılandı.
“Neydi bu açıklama?” kısmından önce, başlıkta da vurguladığım gibi, Pandemi sürecinin başlangıcından bu yana piyasaların ve ekonomilerin düzene girmesi ve pandemi etkilerinin ekonomiler üzerindeki yıkıcı etkilerinin hafifletilmesi amacıyla yürütülen bir dizi para politikasının artık sonlandırılması gerekliliği üzerine konuşmaların yapıldığı döneme girdik.
ABD de kişisel çeklerin dağıtıldığı ve dönem dönem farklı tutarların halkın cebine direkt girmesine yönelik bazı uygulamaları gördük.
Ancak genelde dünya Merkez bankalarının bu para politika uygulamalarında halkın cebine giren bir para olmadı. Daha çok, bu kontrolsüz yaratılan paranın yol açmasından endişe duyulan enflasyona ilişkin yük, halkların sırtına binecek bir yük olarak hazırlanması kısmında yer alıyoruz. Yani faturayı yine halk ödeyecek…
İşte bu noktada da ABD FED Başkanı Powell, arada çıkıp bu piyasaya pompalanan paraya ilişkin uygulamanın bir dönem sonrasında -hangi dönem olduğu henüz net değil- yavaş yavaş azaltılacağı – tapering yani sıkılaştırma- daha sonrasında da faiz artırımına kadar gidecek bir yol olduğunu açıklamaları yer alıyor.
O zaman da ‘’eyvah yandık bittik’’ nidaları ile piyasalarda bir karmaşa, gelişmekte olan ülke piyasalarında bir çalkantı (bunu ne yazık ki en fazla hisseden ülkelerden bir tanesi ülkemiz elbette) yaşandığını görüyoruz. Sonra da henüz partinin devam ettiğini gören piyasalar dansa devam ediyorlar. Ta ki müzik durup ışık yanana kadar… Ama o kadarını şu an dert edecek değiliz.!
16 Haziran’daki FED toplantısı sonrasında yapılan açıklamalarda yer alan ve ‘’faiz artırımını konuşmayı konuşacağız’’ ifadesi literatüre yeni giren bir tamlama olarak beni Türkçe dilbilgisi konusunda zorlayan bir noktaya getirdi. 2008 krizi dönemindeki ‘’faiz artırımını düşünmeyi düşüneceğiz’’ tamlamasından sonra yeni bir şaheser olarak koleksiyondan yerini aldı.
Aslında 2008 krizi sonrasında da, şu an içinde bulunduğumuz pandemi döneminde de Merkez Bankası başkanlarının işi zor… Bir yandan asli görevleri olan fiyat istikrarı ve piyasa işleyişini sağlamak ve kontrol etmek, öte yandan da siyasi otoritenin beklenti içerisinde olduğu ekonomik ortamın da bozulmadan sağlanması konusunda adımlar atmak zorunda kalıyorlar ve tüm binanın da üstlerine yıkılmadan bu görevi tamamlayıp gitmek derdinde oldukları çok açık…
Powell 2018 de göreve geldi ve 2 sene sonra da dünyanın yaşadığı en büyük sağlık krizi ve salgını ile yüz yüze kaldı. 2022 de görev süresi bitiyor ancak kamyonu duvara toslatmadan, dünyayı da yeni bir finansal krizin içerisine sokmadan görevi devretme niyetinde olduğunu çok net görebiliyorum. Ancak sanırım bunu pek başaramayacak; yaşayıp göreceğiz.
Bu arada global kriz ve sonrasında uygulanan para politikaları ile ülkemiz açısından geldiğimiz noktada enflasyon endişeleri ve kur ile ilgili her gün hop oturup hop kalktığımız bir durumdayız. Her geçen gün de negatif ayrışıyoruz ve aslında muhteşem miktarda paranın üzerinden oturan dünya piyasalarından pek fazla pay alamıyoruz. Geçici de olsa bir rahatlamayı ekonomimiz yaşayamıyor ve ufukta görünen ya da en azından konuşularak ayar çekilen ve daha da sıkılaştırılması beklenen para politikaları ile sıkıntılı günler yaşamadan bu işin içerisinden çıkmamız pek olanaklı gözükmüyor.
Yılın 2. yarısında, özellikle turizm mevsiminin de başlaması ve normalleşme adımlarının 1 temmuz dan itibaren atılması ile birlikte ülkemizde daha hızlı bir ekonomik aktivitenin oluşmayı başladığını görmeyi hepimiz isteriz. Öte yandan gecikmiş fiyat artışlarının hızla etiketlere yansıması ve halkın da bu pahalılık ortamında daha fazla gelir elde etme konusunda yaşayacağı sıkıntılar birbiri ile çelişecek. Ne olursa olsun, şu bir gerçek ki; uzun bir süre daha Merkez Bankaları başkanlarının sahneden inmediği dönemlerin içinden geçeceğiz.
Ve tabii, alınan ve alınamayan kararların etkilerini de hep birlikte yaşamaktan başka çare kalmıyor elde…
Herkese iyi haftalar dilerim.