Millî Eğitim Bakanlığı tarafından MEB Tebliğler Dergisi Ağustos 2023 tarih ve 2789-EK 2 sayısında tüm seçmeli dersler “Akademik Çalışmalar”, “İnsan, Toplum ve Bilim”, “Din, Ahlak ve Değer”, “Kültür, Sanat ve Spor” şeklinde 4 ayrı alt başlığa ayrılarak tek çatı altında birleştirilmiştir. İlgili sayıda “Din, Ahlak ve Değer” seçmeli dersi ise kendi içerisinde “Kur’an-ı Kerim”, “Kur’an-ı Kerim’in Anlam Dünyası”, “Peygamberimizin Hayatı”, “Temel Dini Bilgiler”, “Türk Düşünce Tarihi”, “Klasik Ahlak Metinleri” gibi alt konu başlıklarına ayrılarak çeşitli dersler eklenmiştir. Zorunlu olan Din Bilgisi ve Ahlak dersinin yanına seçmeli olarak din dersinin eklenmesi neticesinde yapılan bu değişiklik; düzenlemenin yasallığını sorgulattığı gibi, toplumda bilimsellik, laiklik ve düzenleme değişikliğinin gerekliliği tartışmalarının da kapısını aralamıştır. Yapılan değişiklik çocuk hakları temelinde çocuğun gelişimine ne şekilde etki edeceği, çocuklara seçme hakkı verirken bir bakıma “zorunlu” bir dayatma içerip içermediği (istemedikleri dersleri almak zorunda kalmaları), çocuk hakkı özelinde hak ihlali yaratıp yaratmaması ile çocuk katılımının önemi de dikkate alınarak değerlendirilmelidir.
Tüm bu tartışmalara, ek bir sekme daha açarak konuyu bir başka pencereden değerlendirmeyi sonuca giden yol açısından önemli bulduğum için yazıya başlarken “seçmeli ders neden önemlidir?” diye sormak isterim.
“Din, Ahlak ve Değerler” dersi zorunlu ve temel eğitim öğretim müfredatlarında yer almakta; çocuklar neredeyse eğitim hayatları süresince zaten din ve ahlak bilgisi derslerine katılım sağlamaktadır. Bu noktada zaten yıllarca eğitim-öğretim müfredatına dahil olan din bilgisi derslerine ek olarak, seçmeli ders olarak neden yer almaması gerektiğinin yanıtının bu soruda cevabını bulduğu kanaatindeyim.
Seçmeli dersler, çocuğun temel eğitim ve becerisinden farklı olarak çocuğun kendine farklı bir bakış açısı katacağı, yeteneğini keşfedeceği derslerdir. Kısaca seçmeli dersler çocuğun gelişimine ve potansiyeline ayrı bir katkı sağlaması açısından önemli olduğu için müfredatlara eklenmiştir.
MEB Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı- “Seçmeli̇ Derslerin Seçim Kriterlerinin Değerlendirilmesi Araştırması” yayının sunuş kısmında seçmeli derslerin önemi “Öğrencilerin, farklı becerilerini ortaya çıkarması, değişik alanlarda bilgilendirmelerini sağlaması ve yeteneklerinin gelişmesine zemin hazırlaması açısından seçmeli ders uygulamasına gelişmiş̧ ülkelerde önem verilmektedir. Ayrıca eğitimde bireyselliği ön plana çıkarması açısından seçmeli ders uygulaması önemlidir.” cümleleri ile de vurgulanmıştır. İlgili araştırma ile birlikte, öğrencilerin gelişimine destek olan ve eğitim hakkının bir parçasını oluşturan seçmeli dersler çocuğun farklı ilgi, yeteneklerine katkı sağlayan dersler ile desteklenmeli; öğrencilere çeşitli hayat becerileri kazandıracak alternatiflerin çok olduğu, niteliğin üstün tutulduğu dersler olmalıdır. Tüm bunlar, elbette ülkelerin kendi özelinde ayrıca önem verdiği ve gerekli gördüğü alanları tamamen dışlaması demek değildir. Ancak yine de çocuğun üstün yararı ile gelişimi çevresine göre şekillenmesi çocuk hakkı açısından temel bir yükümlülüktür. Bu açıdan, Türkiye’de kısır bir döngüye giren, her ne kadar adı seçmeli de olsa aslında seçilenler arasında zorunlu seçilen, çocuğa pek bir tercih hakkı bırakmayan, okulun inisiyatifini temel alan seçmeli derslerin “boş ders”, “gereksiz ders” algısından çıkamadığı görülmektedir.
Bu halde, yukarıdaki soruyu genelden özel bir değerlendirmeye giderek “Din, Ahlak ve Değerler” seçmeli dersi özelinde kısaca yanıtlamak isterim.
Uzun yıllar temel ve zorunlu eğitim olarak yer alan Din Bilgisi ve Ahlak dersinin seçmeli olarak da eklenmesinin çocuğa farklı hayat becerisi sağlaması açısından “bir gerekliliği” olmalı diye düşünmekteyim. Zira, çocuğun gelişimine katkı sunacak, çocuğa kendini keşfetme imkânı sağlayacak, yeteneklerini ortaya koyabilecek veyahut kendini uzmanlaştırabileceği “yeni” dersler eklenme fırsatı sunulabilecekken tekrara düşüp zorunlu dersi seçmeli hale getirmek ne yazık ki, politik açıdan kendi makul insan yaratma hali; çocuk hakkı açısından temel bir yükümlülük ihlalidir.