Sansürü Tartışmadan Amasra’yı Tartışamazsınız, Çünkü!

0
186

Bilginin, haberin dağıtımını engelleyen, kısıtlayan, iktidara göre düzenleyen 7418 Sayılı “Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, iktidar çevreleri için “Dezenformasyonla Mücadele Kanunu”, bizim için “Sansür Kanunu” 13 Ekim 2022 tarihinde TBMM’de kabul edildi.

Daha kabul edilmeden İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) kuruldu. Böylece 1984 romanı 2022’de gerçek oldu.

Kanun geçtikten 24 saat sonra Bartın – Amasra’da bir maden faciası yaşandı.  Tam bu faciayı konuşalım derken karşımıza sansür yasası çıktı. Hem de üç olayla.

İlk olarak Emniyet Genel Müdürlüğü faciaya ilişkin paylaşımlarda bulunan 12 kişi hakkında “halkı kin, nefret ve düşmanlığa alenen tahrik ve provokatif paylaşımlarda bulunduğu” iddiasıyla adli işlem başlattı.

İkinci olarak AFAD aceleyle maden ocağındaki patlamanın trafo kaynaklı olduğunu açıkladı. Bir anlamda kamuoyunu yanıltarak açıkça dezenformasyon yapmış oldu ve sonrasında sehven paylaştığını açıkladı.

Üçüncü olarak Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Sayıştayın 2019 tarihli raporu hakkında “dezenformasyon” açıklaması yaparak 7418’e ve DMM’ye gönderme yaptı.

Bu üç olay dezenformasyonun kimin tarafından yapıldığını ve kime sansür uygulandığını kanun geçtikten 24 saat sonrasında bize gösterdi.

DGM değil DMM!

TTK bir kamu kurumu olmasına karşın kamuya açık kaynaklardan erişilebilen resmi bir raporu tanımadı, Sayıştay’ı tanımadı, kendisini çalışanlarına ve topluma karşı sorumlu görmedi. Cumhurbaşkanlığı tarafından kendisine verilen üretim hedeflerini tutturmaya odaklanarak, sadece Cumhurbaşkanına karşı kendisini sorumlu gördü.

Pek farkında değiliz ama Amasra maden faciasında, ülkede değişen rejimin getirdiği bilgi dağıtım rejimi belirleyici oldu.

Mesela Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla 2018 yılında fiili hale gelen rejim değişikliği sonrası Cumhurbaşkanlığı tarafından 3 Ağustos 218 tarihinde Birinci ve 13 Aralık 2018 tarihinde yayınlanan İkinci 100 Günlük İcraat Programlarında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına taşkömürü üretiminin %7 artırılarak 427 bin tona çıkartılma hedefi konuldu. Ama iş güvenliği hedefi gibi alanlarda hiç hedef konmadı. Maksat rejime kaynak sağlamaktı.

Kömür üretim hedeflerinin artırılması talimatları ile ortaya konulan üretim zorlamasına rağmen Sayıştay raporları başta olmak üzere işçi sağlığı, iş güvenliği ve iş güvencesinin göz ardı edildiği yaşanan iş cinayetleri ile ortadadır. Çünkü bu önlemler üretim maliyetini artırır, karlılığı düşürürdü.  Sadece bu verilere bakarak bile Amasra maden faciasının bir rejim sorunu ya da bu rejimin bir çıktısı olduğunu söyleyebiliriz.

Amasra maden faciasını bu resmi verileri de ekleyerek tartışmak istiyorsak, beraberinde sansürü de tartışmak zorundayız. Facianın sorumlularının hak ettikleri cezaları alabilmeleri için bilgi üretilmesine, üretilen bilginin yayılmasına ihtiyacımız var. Ama bilgiyi dağıtmak artık 7418 Sayılı yasadan sonra sansüre tabi. Sırada bilgi üretimini durdurmak var!

Ülkenin rejimi 2018 yılında değişti, tüm yetkiler tek adama verildi. Bu rejimin kalıcı olabilmesi için 2023 yılındaki olası seçimleri kazanması gerekiyor. Bunun için de çok kritik olan 7393 sayılı yasa ile seçim rejimi değiştirildi ve kimlerin seçime girebileceği, seçimlerin nasıl yapılacağı vs tüm yetkiler tek adama verildi.  Sonra 7418 sayılı yasa ile de bilgiyi yaymanın rejimi değiştirildi ve neyin gerçek neyin algı olduğuna karar verme yetkisi de tek adama verildi. Bu yetkinin uygulama aracı da DMM oldu. Bir nevi eskinin DGM’sinin yerini bugün DMM aldı.

7418 TBMM’den geçti ama bizden geçmemesi gerekiyor! 

Rejimin kendisini güvenceye alabilmesi için geriye bilginin üretilmesinin düzenlenmesi kaldı. Çünkü Sayıştayın kısıtlanmış denetim raporları, ENAG gibi bilgi üretim kaynakları rejime rahatsızlık veriyor. TÜİK gibi izin verilen bilgileri üretebilen yapılara gereksinim var.

Bundan sonra yapılacak düzenleme ile de bilgi üretiminin rejimi değiştirilirse; bizim kamuya açık kaynaklardan, örneğin Cumhurbaşkanlığı yıllık planları, kurumların bütçe teklifleri veya faaliyet raporları gibi yüzlerce sayfa dokümanı araştırarak bin bir emekle ulaşabildiğimiz ve yaymaya çalıştığımız bilgiler bir anda “halkı yanıltıcı bilgi, dezenformasyon” denilerek kriminalize edilebiliriz.

7418 Sayılı Kanun Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı ve 18 Ekim 2022 tarihinde Resmi gazetede yayınlandı ama bizden onay alamadığını ortaya koymamız gerekiyor. Bizim 7418’e itirazımızı örgütlememiz ve sansürü yenmenin yollarını mutlaka bulmamız gerekiyor. Çok kritik bir eşikteyiz, bizim fikir özgürlüğüne, doğru bilgiyi üretebilme araçlarına ve doğru bilgiyi yaymaya ihtiyacımız var.

Amasra maden faciasını tartışmak istiyorsak doğrudan sansürü tartışmak zorundayız.

Böyle faciaların tekrar yaşanmaması için, sorumluların teşhir edilmesi ve yargılanabilmeleri için sansürü tartışmak zorundayız. Çok kritik bir eşikteyiz.