Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) “İstatistiklerle Çocuk, 2022” başlığı ile 2022 yılı çocuk araştırma raporunu 18.04.2022 tarihinde yayımladı. Rapor kapsamında yer alan temel istatistikler, ülkemizdeki çocukların bugün yaşadığı sorunları, yaşadıkları hak ihlallerinin tespiti açısından önemli veriler sunmaktadır. Yazıda, yer alan TÜİK verileri 6 ayrı alt başlık ile ele alınacak olup bu verilerin analizi yapılarak önerilere yer verileceğini de belirtmek isterim.
1- Çocuk Nüfusu: Türkiye nüfusunun %26,5’ini çocuklar oluştururken, Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları arasında en yüksek çocuk oranına sahip ülke Türkiye’dir. Söz konusu oradan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de çocuklar toplumun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Çocukların, bu denli fazla olduğu bir ülkede çocuğun hala özne olarak kabul edilmediği gerçeği ile yüzleşilmeli; mevcut çocuk algısında iyileştirmeye gidilmelidir. “Çocuk” algısında iyileştirme yaşanan problemleri tamamen çözmese dahi, konunun öznesinin varlığını kabul etmek yaşanan ihlallerin çocuk odaklı çözümü için doğru bir başlangıç noktası olacaktır. Bununla birlikte, devletin çocuğu koruyan, çocukların sağlıklı ve güvenli gelişimlerini destekleyen politikaları benimsemesi elzemdir. Devletin bu politikaları salt imza altına almasının yeterli olmadığı; eşgüdümsel olarak politikaların fiili şekilde de hayata geçirmesinin elzem olduğu istatiksel verilerden de açıkça ortadadır. Bu sebeple, mevcut politikalara ek olarak bugünün çocuklarının ihtiyaçları olan politikaların çocukların katılımı ile oluşturulması oldukça önemli ve gereklidir.
2- Okullaşma ve Okul Tamamlama: TÜİK verileri kapsamında 5 yaş net, okul öncesi eğitim seviyesindeki okullaşma oranının, 2020-21 öğretim yılı %56,9; 2021-22 öğretim yılında ise %81,6 olduğu saptanmıştır. Cinsiyete göre okullaşmada ise erkek çocukların oranı kız çocuklara göre daha fazla olduğu verilerle ortaya konulmuştur. Okullaşma açısından, her iki dönem arasında ciddi bir artış farkı bulunmaktadır. Son dönem açısından bu artışın olumlu değerlendirmesi mümkündür. Ancak tek bir dönem dikkate alınarak “okullaşma” hususuna genel olarak “iyi” demek mümkün değildir. Burada önemli olan, okullaşma hususundaki artışı seneler boyu devam ettirmek aynı zamanda eğitimin içeriğini donanımlı hale getirmektedir. Zira, okullaşma sadece okul yapmak ve okula devam eden çocuk demek değildir. Nitelik olmadan nicelik iyi halini eksik kılacaktır. Bu yüzden, çocukların okula gidebilmesi ve bunu devam ettirmesi önemli olsa da, okula gidebilmeleri kadar nitelikli eğitim almaları, eğitim ortamının fiziksel çevresi, programın içeriği, yeterli ve nitelikli öğretmen ile yeterli kaynak ayrımı da oldukça önemlidir. Nitekim, eğitim çocukların temel haklarından biridir.
Okulu tamamlama: çocuklarda ilkokul tamamlama oranı 2016-17 eğitim ve öğretim döneminde %98,3; 2021-22 döneminde ise %98,4 şeklindedir. Ortaokul tamamlama oranı 2016-17 eğitim ve öğretim döneminde %88,9; 2021-22 döneminde ise %96,4’tür. Ortaöğretim tamamlama oranı ise %62,9’dan %77,9’a yükselmiştir. Söz konusu oranlar incelendiğinde, oranların kendi okul dönemi içerisinde arttığını gözlemlenmektedir. Ancak yaşın ilerlemesi ile birlikte okul tamamlama oranı hala yeterli seviyede değildir. Bununla birlikte, okullaşma oranı okul tamamlama oranına göre daha yüksek düzeydedir. Bu hususun birçok temeli olduğu bir gerçektir. Bunların başında, derinleşen yoksulluk, çocuk yaşta evlilik, devlet politikasının yetersizliği gelmektedir. Unutulmamalıdır ki, çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimi, akranları ile sosyalleşmesi, dil ve davranışsal becerilerinin gelişmesi açısından okullaşma kadar okula devamlılıkta oldukça önemlidir.
Okullaşma ve okulu tamamlama kapsamında, çocukların eğitime katılımlarının istikrarlı olarak desteklenmesi, eğitimin her bölgedeki çocuk için nitelikli hale getirilmesi, cinsiyet temelli çocuk ayrımı yapılmaksızın eğitimde fırsat ve cinsiyet temelli eşitliğin sağlanması, nitelikli eğitim için gerekli bütüncül ve etkili politikaların oluşturulması gerekmektedir.
3- Akran Zorbalığı: TÜİK verilerine göre, 6-17 yaş grubundaki bir çocuğun, diğer çocuklar tarafından zorbalığa uğrama oranı %13,8’dir. Akran zorbalığının zorbalığa uğrayan, zorbalığı gerçekleştiren, aynı zamanda buna şahitlik eden çocuklar açısından önemli psikolojik, sosyal ve fiziksel olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Bu olumsuz sonuçlar çocuğun hayatının sonraki dönemlerinde de etkisini devam ettirebilmektedir. Çocuğun bugününü ve tüm yaşamını olumsuz şekilde etkileyen zorbalık için multidisipliner şekilde önleyici politikaların geliştirilmesi elzemdir. Bu sebeple, zorbalığa neden olan hususların tespiti yapılarak, çocuk, ebeveyn, okul yöneticileri ve öğretmenler için gerekli eğitimler verilmesi, toplumsal bilincin arttırılması için çalışmalar yapılması, zorbalığın yaşanması halinde ise koruyucu ve destekleyici tedbirlerin alınması, bu kapsamda uzman kişilerce rehabilitasyon programları uygulanması akran zorbalığının önlenmesi açısından oldukça önemli bir yere sahiptir.
4- Çocuk Hakları Sözleşmesi: Raporda, Çocuk Hakları Sözleşmesini duyduğunu ifade eden çocukların (13-17 yaş) oranı %45,1 olarak belirtilmiştir. Ek olarak, yetişkinlerin çocuk haklarına saygı duyduğunu düşünen çocukların oranı ise %52,7’dir. Veriler ile, çocuklar tarafından kendi haklarını içeren bir sözleşmeyi “duyma” oranı dahi yüzde elli seviyelerinde değildir. Özellikle duyma ve bilmek tam olarak aynı kümede yer almadığından, haklarını duyan çocukların azlığı ile aslında haklarını bilen çocukların ne kadar az olduğunu da ortaya koymaktadır. Bu durum “çocuk hakları” adına ciddi olarak yanlış giden şeylerin olduğunun, çocukların büyük bir kısmının haklarını bilmediğinin göstermektedir. Çocukların kendi haklarını bilmesi, birçok konuda gelişimlerine katkı sağlayacağı gibi, hukuka aykırılık hallerinde kendilerini korumaları adına oldukça önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla, eğitim sistemine çocuk haklarının iyi bir şekilde entegre edilmesi; çocukların, haklarına dair bilincin arttırılması sağlanmalıdır.
5- Resmi Kız Çocuk Evlilikleri: Evlenme istatistiklerine göre kız çocuklarının (16-17 yaş) resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2002 yılında %7,3 iken 2022 yılında %2,0’ye düşmüştür. Bu iyileşme, çeşitli politikalar ile toplumsal duyarlılığın arttığının bir göstergesidir fakat buradaki asıl sorun verilerde yer almayan “zorla” ve “resmi olmayan” evliliklerdir. Bu sebeple, TÜİK verilerinin kız çocuklarının evlendirilmesi hususunda yeterli ve gerçekçi olmadığı kanaatindeyim. Türkiye’de çocuk yaşta evlilik şu anda da ciddi bir sorun olup bu gerçekle yüzleşilmeli; sorunun ana nedenleri tespit edilmeli; çocuk yaşta evliliği engellemek adına birçok kurum, kuruluş ve sivil toplum ile entegre şekilde çalışılmalı; buna uygun yasal düzenlemeler yapılmalı; eğitim ve çeşitli programlar ile bilinç arttırılarak toplumsal dönüşüm sağlanmalıdır.
6- Çocuğun İşgücüne Katılımı: Hanehalkı İşgücü Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre çocukların (15-17 yaş) işgücüne katılma oranı %18,7; cinsiyete göre ise, bu oran erkek çocuklar için %27 kız çocuklar için %10 şeklindedir. Raporda, çocuğun iş gücüne katılımda kayıt dışı çalıştırılmanın yer almadığı bu sebeple çocuk işçiliğindeki verilerin yeterli olmadığı kanaatindeyim. Nitekim, çocuk işçiliği geçmişten günümüze çocukların yaşadığı temel sorunlardan biridir. Ancak artan yoksulluk, ucuz işçi gücü, göç gibi nedenler ile günümüzde çocuk işçiliği güncelliğini arttırarak devam ettirmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki, çocukların yeri işyerleri değil okullar, oyun alanları, kütüphaneler ve gelişimine katkı sağlayan yerlerdir. Dolayısıyla çocuk işçiliğinin ortadan kaldırılması şarttır. Çocuk işçiliğini ortadan kaldırmak ve önlemek için ise; çocuk işçiliğini normalleştirmenin önüne geçmek adına farkındalık ve bilinci arttıracak çalışmalar yapılması, tüm kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ların koordineli olarak çalışması; bütüncül politikalar geliştirilmesi; yasalar ile caydırıcılık sağlanması; çocukların eğitim ve sağlık hizmetine ulaşmalarını sağlayan hizmetler uygulanması önem arz etmektedir.
Son olarak, TÜİK 2022 çocuk verileri her ne kadar sayısal olarak bazı iyileştirmelerin olduğunu ortaya koymuş olsa dahi, aslında henüz “istikrarlı” bir iyileşmenin ve çocuk hakları bilincinin yerleşmediğinin de altını çizmektedir. Yukarıda her başlıkta açıklamış olsam da, çocukların iyi ve güvenli hallerinin sağlanması, fiziksel ve ruhsal gelişimleri, yaşadıkları hak ihlallerinin önlenmesi ile çocuk dostu önleyici politikalar geliştirilmesi ve mevcut politikaların iyileştirilmesi gerekliliği TÜİK – İstatistiklerle Çocuk (2022) verileriyle bir kez daha hatırlatılmıştır.
Kapak Görseli: Reşat Kuleli/ Unsplash
KAYNAKÇA:
Çöpoğlu, M. (2018). Türkiye’de Çocuk İşçiliği . Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , (14) , 357-398, https://dergipark.org.tr/tr/pub/igdirsosbilder/issue/66819/1045021
Ergül Topçu, A. (2018). Okullarda Akran Zorbalığının Yaygınlığı Ve Doğası Üzerine Bir Derleme, Kriz Dergisi, 26 (2) , 0-0 ; https://dergipark.org.tr/tr/pub/kriz/issue/41895/505251
Özdinçer Arslan, Sevda & Savaşer, Sevim, Okulda Zorbalık, Millî Eğitim, Güz/2009, 218-228, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/442932
Ulus Leyla&Çetin Murat, Türkiye’de Okul Öncesi Eğitim Politikaları ve Yeni Politika Önerileri,129-165, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2277014
TÜİK Bülteni: İstatistiklerle Çocuk
UNICEF: Türkiye’de Çocuk Yaşta Evlilik
UNICEF: Türkiye’de Çocuk İşçiliği
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Değerlendirme Raporu