Kızçem şimdi 25 yaşında. 9 Yaşlarında filandı, MEB önünde ders ücretlerine ilişkin Eğitim Sen’in bir eylemi olmuştu Nisan 2007 tarihindeydi yanlış hatırlamıyorsam. İpek de pembe şapkası, pembe pantolonu ve siyah süveteriyle eyleme gelmişti benimle. Sanırım hayatının ilk ve son politik dövizini yazmıştı : ) “Annemin Ders Ücretine Dokunma, O Parayla Beni Okutuyor.” Farkında bile değildik fotoğraflarının çekildiğinin. Ertesi gün BirGün Gazetesi’ne manşet oldu o döviz ve İpek. Hatta tarihi yanlış hatırlamıyorsam, Eğitim Sen’in 2008 takvim kapağında da İpek ve o ünlü dövizi vardı. Tabii o günden sonra gençlerin de maskotu oldu.
Devrimci iki ablası bazen onu ziyarete gelirlerdi bize Umut ve Emel… Evde en sevdikleri etkinlik kızların gelirken getirdikleri bir torba jelibonu lüpletmek olurdu. Hayatımıza jelibon öyle girdi bizim. Yılanlısı, ayıcıklısı, limonlusu, portakallısı… Tabii Kungfu Panda filmleri serisi de ablalarla izlendi. Güzeldi jelibonlu günler. Ve biz jelibonu hep böyle bildik : )
A’dan Z’ye memleketi yazarken hiçbir harfte konu sıkıntısı çekmiyorum. Hatta bazı harflerde o kadar konu oluyor ki yazıya nasıl sığdıracağımı düşünüyorum. Mesela A harfinde adaleti anlatmak isterken, adaletsizliğe dair yüzlerce gündem düştü zihnime. Ve maalesef yazdığım her harf, her konu sonunda adaletle kesişti.
Ne var ki “J” harfine geldiğimde Türkçede çok da “J” ile başlayan sözcük olmadığından konu sınırlı kaldı. Sınırlı dediğime bakmayın aslında anında öyle bir sözcük geldi ki aklıma, olan biten bütün kötü olayların kökenini işaret ediyordu. Ne var acaba bu kötülüğün kökeninde dedim ve kazdım. Kazdıkça ulaştığım derin çukurdaki kökler jelibonu ve jelibon kafalıları gösteriyordu. Sınırsız jelibon kafalı vardı memlekette. İşte asıl konumuz o jelibon ve jelibon kafalılardır.
Tarihe I. Jelibon Vakası olarak geçen jelibonlu olay, bizim kızçenin jelibon vakası kadar sevimli değildi ama çokomelliydi. Tarih Haziran 2022… Sözcü gazetesi yazarı Murat Muratoğlu’nun “Adana’da bulunan petrolden sonra, Adıyaman’da arama çalışması yapılan iki kuyuda 6 milyar dolarlık jelibon rezervlerine rastlandı…” tweeti büyük ilgi gördü, binlerce beğeni aldı.
Ancak eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, bu şakayı ciddiye aldı. Ankara Masası TV yayınına katılan Gökçek, Muratoğlu’nun “6 milyar dolarlık jelibon rezervi” paylaşımını anlattı:
“… Araştırmış bulmuş ve kapatmışlar. Buralarda petrol olduğu ortaya çıkıyor. Bugüne kadar bunları araştırtmamışlar bile. Şimdi hepsini teker teker buluyor. Sadece Adana’da bulduğu 1 milyar. Adana’da yeni bir şey daha bulmuşlar. Bugün gazetede okudum. Ne anlama geldiğini de bilmiyorum. İtiraf edeyim. Araştıracağım ki bileyim. Onun adı var. Çocuklar yer ya. Jelibon. Jelibon bulunmuş. Ne demek jelibon bilmiyorum. Yeraltında 6 milyar dolarlık jelibon bulunmuş. Bu ne anlama gelmiyor bilmiyorum. Bugünkü medyaya baktım. (‘Fake falan olmasın başkanım’ sorusu üzerine) Hayır fake değil. Resmî şey. Arka arkaya bulunuyor.”
Melih Gökçek 25 yıl memleketin başkentini belediye başkanı olarak yönetti. Bülent Arınç’ın dediğine göre de “parsel parsel sattı.” Parsel parsel sattı iddiası hakkında suç duyurusunda bulundu ama o bile dikkate alınmadı, takipsizlik kararı verildi.
O kadar ciddiye alınmadı ki kendi partisi tarafından başkanlık görevinden el çektirildi, sesini bile çıkartamadı. Sanırım yeterince doymuş olduğu düşünülüyordu. Muhteşem Yüzyıl dizisinde Hürrem Sultan İskender Paşa’nın sadrazamlığı konusunda “Olmaz! İskender paşa hırslı biri… Ona böyle bir güç verirsen kontrol edemezsin, geri almak için savaşmak zorunda kalırsın” demişti. İşte aynen öyle biri olduğundan 25 yıldan sonrasına izin vermediler.
Peki, bu 25 yılda Ankara halkının çıkarlarını düşünen oldu mu? Hayır. Biz Ankara halkı da bir nevi jelibon kafaydık ki 25 yıl bir şehrin tarihi dokusunun talanından, çeşmede akan suyunun kirletilmesine kadar yaptıklarına izin verdik. Adam solcuların kendisini durduracak yegâne güç olduğuna o kadar ikna idi ki sürekli solculara nefret kustu. Bu konuda o kadar ileri gitti ki caddelerde sola dönüşleri kaldırıp, trafiği sürekli sağdan döndürdü. Belki de benzinlik istasyonlarına sahip olduğundan yolları uzatma taktiğiydi yaptığı. Kim bilir? O sağdan döndürmenin elbet sola dönüşü de olacaktı o ayrı.
Ankara’yı fıskiyelerle donattı. Fıskiyelerini o kadar sevdi ki Gezi isyanında kırılan bir fıskiye için tutturdu “fışkıye de fışkıye…” #EthemSarısülük’ün canını aldılar onun karşısına zarar gören belediye otobüslerini koydu. Bir kentin halkına 25 yıl uyguladığı psikolojik vandallığı kapatmak için isyanın adını vandallık koydu. Gezi’nin Ankara’daki en büyük kazanımı bu zattan halkı kurtarmak oldu. Evet, ne kadar başka bahaneler yaratsalar da Melih Gökçek’in ipini Gezi eylemleri sırasındaki çapsızlığı; onu bu çapsızlığa ve çaresizliğe sürükleyen direnişçiler çekti. Kendi sözleri de bunun itirafıydı; “Gezi olayları olmasaydı, mübalağa etmiyorum ben yüzde 60 almıştım, kesin almıştım”
Jelibon kafalılık sadece Gökçek’e özgü müydü? Yani bir tek o mu iktidarın söylediği her yalanın, her manipülasyonun arkasında cengaverlik yaparak höykürüyordu? Yooo! Bu iktidar, çevresine topladığı önemli sayıda kitlenin kafasını yumuşatmış, süngere çevirmişti.
Hatırlarsanız bi de doğal gaz kafalı Abdurrahman Uzun vardı. “Bu topraklarda hiç kimse artık doğalgaza para ödemeyecek. Hani bir şey olduğunda derlerdi ya açın pencereleri. Şimdi de biz şöyle diyoruz, açık kombileri yaz ayıda olsa, hava sıcakta olsa sonuna kadar açın kombileri. Artık gaz patronuyuz“demişti. Doğal gaza her zam geldiğinde kendisini anarak videosunu paylaşan milyonlar var şimdi.
Caanım okuyucu! Gökçek’in ya da Uzun’un söyledikleri AKP’nin 22 yıldır bize söylediklerinin şablonudur. Ve Gökçek de Uzun da jelibon kafalıların prototipidir.
Her yerde petrol vaaamış açmışlaa sonra kapatmışlaaa…
Doğal gaz vaaaamış çıkarttırmamışlaaaa…
Madenlerimiz çokmuş ama işletilmesine izin vermiyollaaamış…
Uçak fabrikamız vaaamış ama engellemişleeee…
Lozan’ın gizli maddeleri vaaamış, 2023’te biteceeemiş, o zaman biz de uçacaaamışız… Mış, mış, mış…
Oysa dedikleri gibi madenlerimiz işletilmiyor filan değildi. Bilakis biz işletirdik. Bu ve benzeri iktidarlara kadar yer altı kaynaklarımıza emperyalist şirketleri sokmazdı devlet. 1980’den sonra tekmili birden memleketimizdeler… Neredeyse altını kazmadıkları toprağımız kalmadı. Kaz Dağları, Uşak, Manisa, Balıkesir, Bursa, Antalya, Ordu, Kütahya, İzmir, Bergama, Muğla, Munzur, her yerdeler… AKP hükümeti ülkenin birçok bölgesini rant bölgesi ilan ederek kaynak sularını, ağaçları; hayvanların ve insanların yaşam alanlarını yerli ve yabancı sermayeye teslim ediyor. Maden projelerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
En son Erzincan #İliç’te 9 işçi göçük altında kaldı. Arama kurtarma faaliyetleri durdurulduğu için hâlâ göçük altındalar.
Emperyalist politikaların sömürgeci taktiklerinin içini boşaltan, ciddiyetinden uzaklaştıran bu sallama trollüklerin ciddi insanlar nezdinde elbet alay konusu olduğunu biliyoruz ama eğitimin rayından çıkartıldığı, baskının arttığı günlerde bunlara inanan insanların artması da kaçınılmazdı. Ancak gerçeklerle yüzleştiklerinde anlayacaklardı gittikleri yer Hanya mı Konya mı? O gün geç kalmış olacaklar mı? Bilmiyorum…
(Hanya, Girit adasında bir şehir. Girit Osmanlı zamanında sürgün yeri.)