Motosiklet sevdam sebebiyle vakit buldukça internette motosikletle ilgili haberleri, yazıları merakla ve ilgiyle okurum. Yine bir gün internette dolanırken Orianna Fallaci tarafından yazıldığı iddia edilen motosikletle ilgili harika bir yazıya denk geldim. Ancak yazının Orianna Fallaci’nin 1975 yılında yayınlanan “Doğmamış Çocuğa Mektup” adlı kitabından alıntılandığını okuduğumda “ne saçmalıyorlar acaba?” dediğimi çok iyi hatırlıyorum. Çünkü yıllar önce kitabı okumuştum ve içinde bırakın böyle bir bölümü motosiklet kelimesi bile geçmiyordu. Haberin kaynağına ulaşmaya çalıştığımda ise Hürriyet gazetesinde Ayşe Şule Bilgiç’in 29 Temmuz 2007 tarihli “Motosiklete bin oğlum çünkü motosiklet hayattır” başlıklı yazısına ulaştım. Ayşe Şule Bilgiç yazının başında şu cümlelerle bir giriş yapmıştı; “Nefis bir yazı okuyacaksınız az sonra ben gevezelik yapmayı bitirdiğimde. İtalyan bir yazarın eserinden Pınar Kür tarafından Türkçe’ye çevrilen ve özgün adı, ’Lettera a un bambino mai nato’, Türkçesi ’Doğmamış Bir Çocuğa Mektup’ olan kitaptan harika bir alıntı az sonra okuyacaklarınız. Oriana Fallacı tarafından yazılan bu yazıya ben şapka çıkardım. Süper. Can Yayınları’ndan çıkan kitapta benim en beğendiğim kısım burası oldu. Buyurun bakalım gevezeliği kısa keselim lakin yazı uzun” (Yazı hala aynı şekilde Hürriyet gazetesinin internet sayfasında duruyor, düzeltme yapılmadan etkileşim alarak haksızca ekmeğini yedikleri için link vermek yerine ekran görüntüsünü şuraya koyayım -ki siz de tıklayarak prim vermeyin 🙂
Hal böyle olunca, araştırmadan, bilmeden, kitabı okumadan bir yazı yazmanın saçmalığını bir yana bırakarak yazının asıl sahibinin kim olduğunu araştırmaya başladım. Muhtemelen büyük oğlumla motosikletle Türkiye turu yapma sebeplerimden biri olan bu yazıyı kimin yazdığını merak ediyordum. O zamanlar internete araştırdığımda gerçek yazarının ismini bulamamıştım. (Artık kolayca olmasa da biraz araştırmayla bulunabiliyor.) Bir zaman sonra cevabı yine motosiklet tutunu bir dostumdan aldım. Yazı Murat Zafer Ozbilgi tarafından ilk kez Motor On dergisinde yayınlanmıştı. Araya yine zaman girdi ve Reportare’de “Ayna Mahruti” başlığı altında otomobil ve motosiklet kültürü hakkında yazılar yazmaya başladığımda notlarım arasında yazıya rastlayınca bu çok sevdiğim yazıyı yayınlama konusunda iznini almak için Murat Zafer Ozbilgi’ye ulaşmaya çalıştım ve sonunda ulaştım. Ve kendisi de incelik göstererek yazıyı yayınlamama izin verdi, buradan bir kez daha kendisine teşekkür ediyorum hem izin verdiği hem böyle güzel bir yazıyı kaleme aldığı için.
Bu arada kendisinden de bu süreci dinleme fırsatı buldum, Hürriyet gazetesinde tekzip yayınlattığını, tekzip yayınlanmasına rağmen yazıyı kaldırmamalarını, imzasını silip Oriana Fallaci’nin kitabının ismine benzettikleri için bir çok yerde aynı yanlışın yapılmaya devam edildiğini, düzeltmeye çalışmaktan çok yorulduğunu ve artık vazgeçtiğini ilk ağızdan dinledim.
Hem bir yanlışı düzeltmiş hem de bir yerlerde rastlayıp okumamış olanlar için bu güzel yazıyı gerçek yazarının ismiyle paylaşmış olalım. Umarım siz de benim kadar seversiniz…
“Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayattır.
Birçok babanın korkusu oğlunun motosiklete binmesidir. Ölümden ve başka her türlü tehlikeli durumun çocuklarının başına gelmesinden korkarlar. Benim senin başına gelmesinden en çok korktuğum şey ise hayatın zevklerini almadan yaşayan bir eğreltiotu olmandır. Eğer yapmak istediğin şey orada duruyorsa ve aranızda bir tehlike dikilmişse, senin yapman gereken o tehlikeyi bertaraf edip istediğin şeye ulaşmaktır. İşte bunu yapamazsan hayatın ancak bir eğreltiotununki kadar heyecanlı olabilir.
Motosiklete bin oğlum, ama dikkat et, motosiklet tehlikelidir.
O tehlikenin üzerine aptal gibi gitme. Unutma Sun Tzu der ki; “kötü komutanlar önce savaşa girer, sonra nasıl kazanacağını düşünürler; iyi komutanlar önce nasıl kazanacağını bulmadan savaşa girmezler”. Önce viraja girip de sonra nasıl çıkacağını düşünen aptallardan olma.
Tehlikeleri en küçüğüne kadar bertaraf et. Hep tam koruma kullan, bakımsız motorla yola çıkma, alkollü ya da yorgun binme, kafan bozukken taksi tut, bilmediğin yolda risk alma, diğer araç sürücülerinden köşe bucak kaç. Tehlikeleri nasıl dibine kadar bertaraf edeceğini bilemiyorsan sakın motosiklete binme, çünkü o zaman bu işi beceremezsin demektir.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet aşktır.
Sadece kızlardan bahsetmiyorum, motosiklet macerası yaşam aşkıyla doludur. Güneşi batıracağın yeri bilmek, üzerinde yaşadığın toprakları karışı karışına gezmek, her yaş ve meslekten insanla yolunu paylaşmak ve üzerine bindiğin makinenin üzerinde sanki çığlık atarmış gibi kopup gitmek, hayatı dibine kadar yaşamak, ancak bu araçla mümkündür. Motosiklet macerasının içinde yaşam aşkı olmayan insanların tek yaptığı ise teknik detayları birbirlerine anlatarak kocaman, yararlı ama sıkıcı bir ansiklopediyi yaşayıp gitmektir. Aşkın ucunu bırakma, heyecanlı ve renkli ol, sıkıcı olma. Sıkıcı olacaksan arabaya binip, hafta sonları futbol, akşamları ana haber seyrederek yaşayabilirsin, motosiklete ihtiyacın yok. Günü yakalamayı bil oğlum, motosiklet senin yaşama enstrümanındır.
Kızlardan bahsetmiyorum dediysem, o kadar da demedim tabi. Hani bazen pembe bir Vespa üzerinde pembe kaskla kuğu gibi giden pembe pantolonlu bir kız görürsün ya? Git yanaş merhaba de ona. Orta parmağı gösterirse kıza efendi gibi bir selam çakıp gazla bana gel, ensene bir tane patlatayım, sonra bira içmeye gideriz. Hayatı böyle yaşayacaksın işte, öküz gibi, ödlek gibi değil. Hem efendiliğini bozmayacaksın, hem de çılgınlığını koruyacaksın.
Ha hoşlandığın bir kız mı buldun? At motorunun arkasına, Datça’ya götür onu, Knidos’un sularıyla yıka, Can Yücel’in en sevdiğin şiirlerini okurken batan güneşi izlet, Domuzbükü’nde yıldızları ört üstüne uyusun. Sonra bu macera için bana teşekkür edeceksin.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet isyandır.
İnsanlık tarihi popüler kültürler ve onlara tepkiyle gelişen kültlerle doludur. Rock tarihi, 68 kuşağı, Avrupa bohemleri, Beatnick’ler hep aynı heyecanla tutuştular. Bugün bu ateş bir miktar sönmüş görünse de sen buna aldanma. İnsanoğlunun doğasında isyan vardır ve motosiklet bunun dışa vuruş şekillerinin en güzellerinden birisidir. Motosiklet bir ulaşım aracı değildir, bir isyan aracıdır, bunu kafandan çıkarma.
Hayatın rutinlerine dikkat et oğlum. Efendi ol ama içindeki serseriyi korumayı bil, akşam eve gelince takım elbiseni çıkarıp deri montunu giy. Her zaman kravatın olabilir ama hiç yuların olmasın, her zaman bir patronun olabilir ama hiç efendin olmasın. Eğer seni zincirliyorlarsa o patronu, arkadaşı ya da sevgiliyi dehleyip, kravatı çöz, kol saatini fırlatıp at, gemileri yakmayı bil. Hayatımda tanımaktan keyif aldığım insanların neredeyse hepsi günü geldiğinde hayatında radikal değişiklikler yaparken gözünü kırpmamış insanlardır. Ve bu insanların neredeyse hepsi motorcudur.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet dostluktur.
Bir motosiklet grubuna mutlaka gir. O motosiklet grubunun içerisindeki bir kavgaya ise asla girme. Unutma ki insanın olduğu yerde sevgi de vardır, kavga da vardır. Toplumdan soyut yaşama, yolu paylaş. Ama kimliğini de kaybetme, yolunu şaşırma. Toplumun içinde dur, ama tek başına ayakta dur, sonuçta yol yalnız senin yolundur unutma.
Herkesle konuştuğun gibi, her tip motora da bin, tutucu olma. “Chopper gitmiyor, dönmüyor” diyenleri takma, altındaki V motorun ritmiyle dans etmeden isyanın ruhunu anlayamazsın. Sıkı bir Enduroyla “off-road” yapmadan doğaya fazla kavuşamazsın. İbrende bir kez olsun 200’leri görmeden de adrenalin seni ilk defa içki içmiş 15 yaşındaki kız gibi sarhoş eder durur. Herkesi dinle ama hiç kimseye kulak asma. Motosiklet türlerinin her biri farklı amaçlarla üretilmiştir, birini seçeceksen seç, ama hepsiyle barışık ol, hiçbirinin fanatiği olma.
Motosiklete bin oğlum, çünkü ben hep motosiklete bindim.
Ve şu hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri bu. Tek bir dakikasından bile pişman değilim ve iyi kötü her maceramın kıymetini bildim. Hayatta öğrendiğim bir çok şeyi bu iki tekerlekli cansız makineden öğrendim.
Motosikletle yaşa oğlum ve aradan yıllar geçerse ve ben motosiklete binemeyecek durumda olursam, gel bana maceralarını anlat, nereleri keşfettiğini, kimlerle hırlaştığını, kimlerle dost olduğunu, hangi şarabı kiminle içip, hangi güneşi nerede batırdığını.
Eğer ben ölmüşsem de çok önemseme. Motor üzerinde ölmüşsem neden pişman olmadığımı anlayacak tek kişi sen olacaksın. Eğer ölmemişsem şu pembeli kıza sor bakalım ablası var mı?
Sana bırakacağım en büyük miras, işte bu hayat rehberi, motosikletli hayatın ta kendisidir.
Motosiklete bin oğlum, çünkü motosiklet hayatın ta kendisidir.”
Murat Zafer Ozbilgi