16 Kasım’da kızımın nikâhı için İstanbul’daydık. Ayyyy ne süsler ne süsler… Gece elbiseleri, ışıl ışıl makyajlar, takılar, çantalar hepimizde. Pırıl pırılız… Kadınlar değil sadece, erkekler de az değil. Neşe saçıyoruz etrafımıza.
Nikâh şahidi Barbaros Şansal… Kırmadı kızımı, kalktı geldi. Tüm salonu hareketlendirdi gelir gelmez. Nikâh memuresi hem şaşkın hem mutlu kıydı nikâhı. Evlilik cüzdanını Barbaros’a verdi gençlere takdim etmesi için. Berkin’in babası Sami Elvan, o hasta haliyle gelmiş. İpek Berkin’le yaşıttı. Berkin vurulduğunda ben tutukluydum. Kızım Berkin’in adaleti için mücadelenin hep içindeydi. Sami amcasını çok severdi. Tabii ki vefa duygusuyla, dayanışmayla hep seveceğiz birbirimizi.
Bir “NATO görevlisinin” arabasıyla çarparak hayatını cehenneme çevirdiği Ezgi Aydındağ ve ailesi… İki yıldır çıkamadığı hastanelerden, şimdilerde daha sağlıklı, tekerlekli sandalyesinde geldi Ezgi. Karşımda görünce gözlerim doldu. Işıl ışıl gözleriyle her şeye rağmen hayat doluydu. Haluk Levent’in olağanüstü çabaları ve Ezgi’nin iradesiyle karşımda iki yıl öncekinden farklı biri vardı. Hepimize umut veren bir hayat hikâyesini cebinde tutarak yaşıyordu artık.
Antalya Rixos Otel’de staj yaparken öldürülen oğlu için on üç yıldır adalet arayan, aslında aramaktan çok adaleti görüp peşinden koşan ama o adaletin köşe bucak kendisinden kaçırıldığını idrak eden baba Murat Oğraş da gelmişti nikâha. Bana elceaazlarıyla yaptığı su kabağından kalemliği de getirmişti. Canım arkadaşım…
X platformundan açık çağrıma cevap veren Hülya… Bu kadar mı tatlı olur bir kadın. Ev sirkesi aradığımı biliyordu. Kendi yaptığı elma sirkesini getirmiş üşenmeden. Yanına yine kendisinin yaptığı incik boncuklardan kolyeler bilezikler… İnsan böyle insanlarla karşılaştığında dünyaya dair umudu nasıl da tazeleniyor.
Bu balonun prensesi hissediyorum kendimi. İltifatlar havada uçuşuyor. Akşama içkili, yemekli parti var. Ben içmeden sarhoşum… Kahkahalarla koşuyorum her gördüğüm tanıdığın yanına. Misafirlerimizle ilgileniyorum heyecanla. Telefonda saatlerce entelektüel sohbetler yaptığım arkadaşım Vahap gelmiş. Yoldaşım, kardeşim bi tanem Meltem’im de orada. Reyhanım en tatlı haliyle yanı başımda. Kardeşlerim, dünürlerimin kardeşleri, anneanneler, dedeler, babaanneler, teyzeler, dayılar… Her şey rüya gibi… Rüyalar uykuda olur. Ve elbet her uykunun da bir uyanışı… Sabah uyanıyoruz. Ankara’ya dönüyoruz. Arabam balkabağına, uşaklar kertenkelelere, atlar farelere, araba sürücüsü kaza dönüşüyor. Prenses elbisem eşofmana, çorap ve depresyon hırkasına…
Uyanışım haberleri açtığımda başlıyor. Dilek Ekmekçi açlık grevine başlamış o gün. “Devlet yurtlarında kalan çocukların fuhuşa sürüklenmesine karşı mücadele yürüttüğü için hedef alınan ve susturulmaya çalışılan, kumpas sonucu tutsak edilen Avukat Dilek Ekmekçi, süresiz açlık grevine başladı. Fuhuşa zorlanan biyolojik annesini kasten öldürmek suçundan yargılanan dayısının tutuklanmadığını söyleyen Ekmekçi, bir kumpas sonucu iftirayla tutuklanmasını hazmedemediğinin altını çizdi” diyordu haberler…
Nasıl da özeniyorsun ama… Ömründe bir kez olsun hiç olmazsa kızının düğününde kedersiz, eğlenceli bir gün geçir diyorsun. Gerçeklerden biraz olsun kopabileceğini düşünüyorsun. Olabilitesi yok…
Çok geçmeden Nasuh Mahruki tutuklanıyor. “YSK Başkanı Ahmet Yener’in elektronik oylama konusundaki açıklamalarını sosyal medyadan eleştirdiği için tutuklanan eski AKUT Başkanı Nasuh Mahruki’nin tutuklanma gerekçesinde; paylaşımlarının “kamu barışını bozmaya elverişli” olduğu ifade edildi. İstanbul 5. Sulh Ceza Hakimliği’nin tutuklama kararında paylaşım içerikleri ve görüntülenme sayılarını da dikkate aldığı görüldü” diyordu gazete haberi. Bu tutuklamayla bize diyorlardı ki gerçeğe uyanın ama gerçekleri dile getirmeyin. Oldu, peki!
Komşumuz canım Gökçe düğünden döndüğüm gün “Abla dün prensestin, bugün külkedisi” dedi. Durumu gayet naifçe özetlemişti. Aklıma kadınların 8 Mart sloganı geldi. “Sindirella gitme baloya, 8 Mart’ta haydi sokağa”
Bir günlük Sindirella olabiliyorduk bu ülkede. Sonrası mı? Öfke, mücadele… Ancak bir gün ağız dolusu gülebilecektik tabii ki bu ülkede. Ta ki bütün bir halk hep birlikte, hep bir ağız gülene kadar…
Kalemine sağlık ablam çok güEubir yazı oysaki ismen tanıyorum gelenleri ama tanışsam daha çok mutlu olurum ama sağlık olsun hepiniz benim için değerlisiniz sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.