“Koskoca Can Yücel grip olacak değil ya, kanser olmuşuz tabii” demiş son röportajında büyük şair.
Koskoca Can Yücel’i kanser eden şeyleri düşündüm. Kuşkusuz “koskocalığından” kanser olmadı. İnce düşüncelerinden, bir yığın haksızlığa şahit olup susmadığından, susmak istemediğinden ve daha büyük ihtimal ki susmak zorunda kaldığı zamanlarda içine haykırışından kanser oldu. Yaşım ilerledikçe ve yaşananları gördükçe daha da anlıyorum Can babayı.
Bayram sabahı açtım Twitter’ı dedim dostlara bir mesaj yazayım. Ama önce sayfaya şöyle bir göz gezdirdim. Olduğu gibi yazıyorum; Önce Mısra Öz’ün Çorlu tren katlimında can veren oğlu Oğuz Arda için yazdığı tweete denk geldim. Sonra Murat Oğraş’ın Öldürülen oğlu Burak Oğraş için yazdıklarını gördüm. Gülistan Doku’nun ablasının #GülistanDokuNerede mesajını gördüm. Şenyaşar direnişinde Emine Şenyaşar’ın konu edildiği Ferit Şenyaşar mesajını gördüm ardından. Hapiste tedavi edilmeyen, baskı ve şiddet gören oğlu Ekim Polat için her gün İHD İstanbul şubede oturma eylemi yapan anne Songül Hanım’ın mesajı düştü önüme. Şaban Vatan öldürülen ve ölümü örtbas edilen kızının yerine yeniden dünyaya getirdikleri Rabia Naz’ın fotoğraflarını paylaşmıştı.
Gerçekten iyi bir mesaj görebilmek için sayfayı tarıyordum hala… Hapisteki bebeklerden bahseden, KHK ile ihraç edilmiş sonra hayatını kaybetmiş insanların ailelerinin mesajları, depremde yakınlarını kaybetmiş insanların, erkeklerce katledilmiş kadınların ailelerinin özlem ve acı dolu mesajları, Gezi tutuklularının ailelerinden mesajlar, direnen işçilerin mesajları… Bitmiyordu… Bu kederi biraz dağıtayım istedim “kedi” mesajı paylaştım ben de. Normalde yapmam böyle şeyler ama bu defa hep keder, hep kederli olmak istemedim.
Benim de kişisel acılarım vardı. Annem, babam, abim, ablam kaybettiğim güzel insanlar her bayram olduğu gibi yokladılar hatıralarıyla. Onları düşününce çocukluğumun bayramlarına döndüm yine. Hep düşünürüm çocukken gamsızdık da ondan mı bayramlar güzel gelirdi yoksa gerçekten hayatımız böyle kötü yönde değişti mi diye… Ailesinin çevremizin gamına kederine uzak bir çocuk olsaydım belki çocukken her şey güzel geliyordur diyeceğim. Oysa hatırlıyorum da böyle büyük kederler, kayıplar ancak çok nadiren doğal afetler dışında yaşanmazdı pek. Bu ülkeye 43 yılda büyük kötülükler edildi. Demografisinden, Demokrasi’sine çok büyük değişikliklerle ülke kedere boğuldu.
Yine Twitter’da gördüm ki Merdan Yanardağ gözaltına alınmış. Takip ettim. Tutuklandı ya! Bayram, bayram olmadan devam ederken Dilek Doğan’ın abisi Mazlum Doğan’ın Ülkeyi yönetenlerin zulmünden kaçıp sığındığı İngiltere’de yaşamına son verdiğini okudum. Al sana bayram… Ne bayramı? Başkalarının acısını duymayan, görmeyen insanlar bayram yapıyorlardı ancak…
Git gide ben de bu keder sarmalının içinde buldum kendimi. Can Yücel’i kanser eden bizi neden teğet geçsindi ki? Bir gün duyarsanız Acun Karadağ kanser oldu diye biliniz ki bu faşist iktidarların zorbalığına maruz kalan canım insanların acısına ortak olduğumdan, acımı yeterince bağıramayışımdandır… İyi Bayramlar!