Kızıl Kraliçe Etkisi

0
437

Belki bana öyle geliyor ama rakip, rekabet vb. kavramlar son yıllarda farklı noktalara evrildi. Eskiden Seferoğulları-Tellioğulları ayrımı kadar keskin olan kutuplaşmalar, günümüzde daha belirsiz ancak daha sert yaşanıyor. Ezeli rekabetler sporda tüm coşkusuyla devam ederken kurumsal işletmeler daha tatlı bir fair-play içindeler. “Kendini geliştirmek” sloganı ise bu karşıt tarafların birleştiği tek nokta ve herkes kendine yatırım yapmanın en büyük kazanım olduğunu belirtiyor.

İster birey bazında, ister organizasyon bazında olsun kendi iç dünyamıza dönmek ve kendi sınırlarımızı aşmak, zayıf kaslarımızı geliştirmek, güçsüz yönlerimizi güçlendirmek temel hedefimize dönüştü. Ancak iç dünyamıza yaptığımız bu yolculuk sırasında referans noktamızı belirlemek de güçleşti. Sabahtan akşama kadar üstün bir performansla çalışsak, tarihin görmediği bir buluş yapsak ya da onlarca kilo versek bile genelin içinde bulunduğumuz yeri tam olarak kavrayamıyoruz.

İstediğimiz sonuçları nasıl alabiliriz, bilemiyoruz. Yoğun çabalarımızın bizi farklılaştırmasını arzuluyoruz. Ancak fark edilmediğimizde de ne moral kalıyor ne motivasyon. Sanki birine âşık olmuşuz ve türlü türlü çabalar gösteriyormuşuz da bir türlü kendimizi sevdiremiyormuşuz gibi. Bu örnek biraz sübjektif oldu. Akılda kalıcı olması adına küçük bir işletme üzerinden örnek vermek daha doğru olacak:

Bir kuruyemiş dükkânınız olduğunu varsayalım. Muazzam kuruyemişleriniz var. En taze ürünler sizin teknelerinizde. Bu ürünleri tüketiciyle buluşturmak istiyor ve reklam vermeye, broşür dağıtmaya başlıyorsunuz. Haftanın kuruyemişini seçiyor, en güzel ürünlerde parmak ısırtacak indirimler yapıyorsunuz. Evlere servis için A2 ehliyetli bir kurye istihdam ediyor, arayan müşterilerinizin evlerine kadar teslim ediyorsunuz Antep fıstıklarını, beyaz leblebileri… Ama bir türlü istediğiniz ciroyu yakalayamıyorsunuz. Hâlbuki onlarca aksiyon aldınız, bir sürü kafa patlattınız, sonucun istediğiniz şekilde olması kaçınılmazdı. Neden olamadı? Bu üstün çabalar ve emekler sadece dükkânınızı ayakta tutabilecek ciroya ulaşmanızı sağladı. Öldürmedi ama güldürmedi de… Yani kısacası sadece hayatta kalabildiniz.

Kızıl Kraliçe etkisi işte bu duruma atıfla oluşturulmuş bir teorem. Çıkış noktası ise oldukça eğlenceli. Lewis Carroll’ın “The Annotated Alice: Alice’s Adventures in Wonderland and Through the Looking Glass” isimli eserini hepimiz duymuşuzdur. Türkçe ismiyle Alice Harikalar Diyarında. Bu harika çocuk masalının bir bölümünde masalın başkahramanı Alice ve Kızıl Kraliçe, Kızıl Kraliçe’nin ülkesinde koşmaktalardır. Alice çok hızlı koşmasına rağmen olduğu yerden uzaklaşmadığını fark etmiş ve Kızıl Kraliçe’ye; “Benim ülkemde, bu kadar uzun süre ve bu kadar hızlı koşarsan en azından bir yerlere varabilirsin.” der. Bu cümle üzerine Kızıl Kraliçe sinirlenerek; “Ne kadar da yavaş bir ülke… Benim ülkemde ise bu şekilde koşman seni ancak olduğun yerde tutabilmeye yarar. Herhangi bir yere varmak istiyorsan bu koştuğundan iki katı hızlı olmalısın.” cevabını verir. Yani Kızıl Kraliçe etkisine göre bir sistemin, etrafında gelişen diğer sistemler karşısında varlığını sürdürebilmesi için sürekli gelişmesi gerekmektedir. Gelişme durduğu an hayatta kalabilme ihtimali azalmaya başlar.

Amerikalı biyolog Leigh Van Valen 1973 yılında bu metaforu ilk kez kullanarak avcı ile avlananın sürekli bir gelişim döngüsü içinde olduğunu, avlananın avcıdan kaçabilmek için geliştiğini, bu gelişim karşısında avcının avlanabilmesi için daha da geliştiğini vurgulamıştır. Dolayısıyla hayatın her aşamasında koşarken nereye varmak istediğimiz aynı zamanda ne hızla koşmamız gerektiğinin de belirleyicisidir.

Bir Biyolog bir çocuk masalının küçücük bir bölümünden evrimsel süreçlerle alakalı son derece düşündürücü bir çıkarım yapıyor ve bu iktisattan sosyal bilimlere kadar birçok farklı düzlemde yankı uyandırıyor. “Kızıl Kraliçe Etkisi” benzetmesi farklı disiplinleri incelerken kendi uzmanlık alanlarınıza dair bir sürü “kafa açıcı” bakış açısına da sahip olabileceğimizi kanıtlıyor. Peki, farklı disiplinlerden nasıl yararlanabiliriz? Bu da başka bir yazının konusuyken, bahtınızın varmak için iki kat hızlı koşmayacak kadar açık olmasını diliyorum. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

Reportare · Kızıl Kraliçe Etkisi | Hanoi Kuleleri | Onur Uğur