Myanmar, Afganistan, Yemen, Tigray ve son olarak Ukrayna… Bugün dünyada, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlamış ve halen devam etmekte olan 57 savaş ve çatışma bölgesi bulunuyor. Bu savaşlarda çatışmaların başladığı günden bu yana 15 milyona yakın insan öldürüldü. Bir kısmı kutsanmış kurban, çoğu ise sadece sivil kayıplar oldu…
Kutsanan ölüm.
Günümüzde halen Afrika’da 30, Asya’da 20, Güney Amerika’da 3, Kuzey Amerika’da 2 ve Avrupa’da 1 olmak üzere 57 savaş ve çatışma devam ediyor. Bu savaşlarda geçtiğimiz yıl 170 bin kişi ve bu yıl 90 bin kişi kurban edildi veya öldürüldü.
Georges Albert Maurice Victor Bataille (1897-1962) savaşlarda öldürülen insanların durumuna çokça kafa yormuş bir düşünür. Adı sıklıkla duyulmasa da son derece üretken bir düşünür olan Bataille ardılları olan Derrida, Foucault ve Lacan üzerinde oldukça etkili olmuş, onların düşünsel üretimlerine büyük ölçüde yön vermiştir.
Kutsallığı insan davranışını yaratan ve sınırlayan şey olarak tanımlayan Bataille, dünyada iki düzen olduğundan bahseder. Doğal olan yakınlık düzeni ile kurallarını insanın koyduğu genel düzen. İnsanın alet yaparak nesneyi oluşturmaya başladığı andan itibaren kendisini de bir özne olarak görmeye başladığından bahseder Bataille ve bu ayrımsamanın her alanda insanın davranışlarına da yön verdiğini keşfeder.
Bataille, yakınlık düzeninin – ki bunun hayvanlar alemine dair bir düzen olduğunu da belirterek – aynı zamanda kutsal bir düzen olduğunu da söyler. İnsanın kendi kurguladığı genel düzen ile bu kutsal düzen arasındaki ilişkiyi aşırılıklar ve kurban vererek kurmaya çalıştığını vurgular Bataille. İnsan genel düzende sahip olduğu herhangi bir nesneyi kurban ederek yakınlık düzeni ile ilişkisini sağlamaya çalışır, kutsal olan ile.
Tüm kültürlerde insanın kurbanı kendi genel düzeninden seçtiğini görürüz. Bir hayvan kurban edilecekse, bunun genel düzende mübadele karşılığı olan evcil bir hayvan olması gerekir mesela, vahşi bir hayvanın kurban olarak verilmesi söz konusu değildir.
Bataille kurban üzerine çalışmalarını bununla sınırlı tutmaz ve savaşlarda öldürülen insanların da kutsanmasını yine aynı ilişkiyi kurma çabasına bağlar. Bataille’a göre savaşlarda yitirilen nesneler ve öldürülen insanlar, genel düzenin değerini arttırmak ya da korumak için ödenen bedellerdir. Savaşlardaki ölümler cinayet olarak yorumlanamaz ve genel düzenin kutsanması için bir kurban verme şekli olarak yorumlanır. Bu kurbanlık ise farklı bir mertebe şehitlik (martyr) ile ödüllendirilir. Ödül kurbana değil, korunan genel düzene aittir elbette. Saygı ve anma kutsanan genel düzenedir.
Sivil can kaybı.
Peki savaşlardaki sivil cinayetleri, öldürülen milyonlarca insan? Bunları nasıl tanımlayacağız? İnsanlığın ilk savaşından beri, hemen her savaşta cinayetler ikiye ayrılmıştır; kutsanan askeri ölümler ve sivil can kayıpları. Savaşlarda üzerinizde bir üniforma var ise kutsanmış bir ölüsünüz, eğer yok ise sivil can kaybı. Katil siz iseniz, öldürdüğünüz insanın üzerinde bir üniforma var ise kahraman, eğer yok ise savaş suçlusu olursunuz.
Sivil yaşamlar, genel düzenin sahip olduğu tarımsal üretimi, kentsel yapıları ve sair mübadele edilebilen diğer tüm nesneleri gibi, korunacak olan bir unsurudur. Kurban anlayışı, genel düzenin bu unsurlarının korunması amacı ile geliştirilmiştir. Kurban, düzenin sahip olduğu unsurların öncelikle kutsalın gazabına karşı korunması amacı ile verilir. Ancak yine de kurban, genel düzenin sahip olduğu nesneler arasından özenle seçilir, bezenir ve öyle sunulur. Buna göre; savaşlara gönderilmek için seçilen insanlar da aynı şekilde, düzenin en değerli nesnesi olan genç nesillerden özenle seçilir, üniformalar ile bezenir ve kurban olarak gönderilir. Bütün savaşlarda komutanlar askerlerini, öldürüleceklerini bilerek ama bu kurban anlayışının iç rahatlığı ile cepheye sürer ve aynı iddia ile onları donatır ve cesaretlendirir.
Askerler, kutsanmış birer kurban olarak ölür ve öldürürken, hem kendi hem de düşmanları olarak tanımlanmış insanların kayıpları için büyük bir saygı duygusu ile doludur. Siviller ise bu kutsanmışlığın dışında kalan, ölümü ve öldürülmesi genel düzen için kutsama değeri taşımayan kayıplardır ancak. Bu nedenle savaşlarda şehitlik (martyrdom) mertebesi geçerli değildir. Onlar için üzülürüz ama anıtlar yapmayız. Yapılan anıtlar ise büyük tartışmalara neden olur. İkinci Dünya Savaşı’nda 140 bin sivilin ölümüne neden olan atom bombasının atıldığı Hiroşima’daki Genbaku Kubbesi Çin ve ABD tarafından tarihsel bağlam ile örtüşmediği için eleştirilmiş ve UNESCO dünya mirası listesine alınması kararı bu iki ülke tarafından imzalanmamıştır. Temel mantık olarak savaşlarda öldürülen sivillerin kutsanması kabul edilemez bir durumdur.
Ölüme karşı.
İnsanlık uygarlığını ve düzenini cinayetler üzerine inşa etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Bataille’ın genel düzeni el değiştirdikçe kutsama şekli değişmekte ancak kurban verme anlayışı hep aynı kalmaktadır. Genel düzen, kendisini bozguna uğratacak her türlü dış tehdidi, kutsalın onun varlığını sınayan bir sınavı olarak tanımlamaktadır. Düzen, ve o gün için kutsanmaya olanak sağlayacak olan değer her hangisi ise onu korumak için, sunaklar – savaş alanları – oluşturmakta ve kurbanlar istemektedir.
İnsanlık, toplumları oluşturan halklar, ilkel kurban fikrine ve ölüme karşı mücadeleyi ancak akılcılık ile kazanabilir. İnsanın insanı öldürmesini emreden, her türlü kutsalı düşüncesizce kullanan kapitalist düzene ve temsilcilerine ancak bu şekilde karşı çıkılabilir ve insanlığın en gerçek olan, tüm çeşitliliği ile var olma amacına bu yolla ulaşılabilir. Barıştan yana, ölmeye ve öldürmeye karşı fikri mücadele verenlere sevgi ve saygılarımla…