Dev bir duvarın üzerinden aşağı baktınız mı hiç? Dev derken mesela 120 metre yükseklikte? Bir uçurumun kenarı da olabilir. Yükseklik korkusuz yoksa uçurumun köşesine gelir aşağı baktığınızda için için aşağısı siz çağırırmış gibi gelir mi? Hani son yıllarda bir çok yerde böyle aşağısını izleyebildiğiniz şeffaf tabanlı turistik alanlar inşa ediliyor. Bazen ultra lüks gökdelenlerde yine altı şeffaf olan havuzlar inşa ediliyor. Eğer yükseklik korkunuz varsa bu yazdıklarımla bile ürperdiğinizi tahmin edebiliyorum. Bu korkuya rağmen buraya kadar okuduysanız da korkmayın elimi tutun, çünkü bundan sonrası hem eğlenceli hem de yükseklik korkunuzu geride bırakacağız.
Reportare’deki su altı yazılarımı takip edenler belki hatırlar daha önce de karanlık sularda dalış üzerine bir kaç yazı yazmıştım. Bugün de size biraz duvar dalışından bahsedeceğim.
Duvar, adı üstünde denize diklemesine inen çoğu zaman suyun üstünde kalan kısmı deniz seviyesinden az yüksek olan ama bazen onlarca bazen yüzlerce metre derine giden kara ile denizin buluşma noktalarındaki coğrafi oluşumlara deniyor. İşte bu coğrafi oluşumların olduğu yerlerde yaptığımız derin suda çok da derine inmeden yaptığımız dalışlara duvar dalışı diyoruz.
Duvar dalışından bahsederken kolay gibi gözükse de özellikle yüzerlilik açısından büyük ustalık gerektiriyor. Duvar dalışı teknik olarak diğer dalışlardan farksız gibi gözükse de kendine has zorluları ve tehlikeleri var. Eğer dalış grubu yeterince deneyimli değilse ve dalış lideri ile güvenlik dalıcısı yeterince dikkatli değilse istenmeyen durumların doğması işten bile değil.
Pardon korkmayacağız demiştim, o yüzden bu kısmı baştan alalım:
Denizle karanın buluştuğu ve kara parçasının mesela 100 metre diklemesine derine indiği, denizin gizlediği bir uçurumun kıyısında olduğunuzu düşünün. Yani zirveden atlıyorsunuz ama suya düşüyorsunuz. Bu çoğu zaman koyu ve kocaman bir maviliğe atlıyorsunuz demek. O derin maviliğin karayla kesiştiği duvarın üzerinde, dalgaların oyduğu kovuklarda bir çok canlı yaşıyor. Bir yanınız kara diğer yanınız deniz. Duvardan aşağı baktığınızda uçurumun kenarında tatlı bir mavinin içindesiniz. Dalışa daha başlamadınız. BC’ler (yüzerlilik ceketi) havayla dolu. Mantar gibi yüzeyde batmadan duruyorsunuz. Kafanızı suya soktuğunuzda bir yanda duvar, diğer yanda güneş ışınlarını yuta yuta mavileşen bir su var. Dalış Lideri son kontrolleri yapıp dalalım işaretini veriyor. BC Ceketinin deflatörüne basarken yavaş yavaş nefes veriyorsunuz. BC ve ciğerleriniz boşalıyor, serin ve yavaşça aşağı iniyorsunuz. Az önce aşağı bakarken gördüğünüz mavilik üstünüzü de kaplıyor. Nefes verirken kabarcıklar yüzeye doğru neşeli neşeli yükseliyor.
Dalgıç Aşağı Kabarcık Yukarı…
Bu yumuşak ve keyifli iniş maalesef sonsuza kadar devam edemez bir yerde duvarın üzerinde sabitlenmeniz gerekir. Çünkü sportif dalışın tavsiye edilen maksimum derinliği biyolojik ve teknik sebeplerle 40 metredir. Az önce yüzeyde BC’deki ve ciğerlerinizdeki havayı boşalttınız. Tabii vücuda oksijen lazım. O yüzden derin ve yavaş bir nefes ile ciğerleriniz yeniden tüpten gelen hava ile doldu. Ama hala aşağı inme eğilimindesiniz. Palet vurup yükselebilirsiniz ama bu çok çok yorucu olur. Can dayanmaz bir efor gerekir. O yüzden az önce boşalttığınız BC içine tekrar, yavaşça hava doldurursunuz. Bir de inerken dikey pozisyon, belli bir derinlikte asılı kalmak içinse yatay pozisyonda olmak en kolay kontrol şeklidir. Duvar dalışlarında mutlaka dalış liderinden hiç değilse 1 yarım metre yukarıda kalmak, ondan derine inmemek en iyisidir. BC’nin yeterince hava ile dolduğunda tıpkı paraşüt açan bir paraşütçü gibi birden suda asılı kalırsınız.
Uçurumun ortasında yerçekiminden uzakta süzülmek…
Dedim ya ciğerlerinizde de hava var. Yani yerçekimsiz ortamdasınız ama nefes alınca hafifçe yukarı, verince hafifçe aşağı inip çıkıyorsunuz. Biz buna orta suda asılı kalmak diyoruz. İlk başlarda bunu önermek zor olsa da alışınca müthiş bir his. 100 metrelik bir uçurumun 22. Metresinde hiç bir yere bağlı olmadan uçar gibi duruyorsunuz. Duvarda çeşit çeşit canlı var. Üstünüz güneş ışınları ile hafifleyen bir mavilik. Altınızda giderek kararan koyu kadife bir mavilik. Şanslı gününüzdeyseniz altınızdan baraküdalar, köpekbalıkları, deniz kaplumbağaları geçiyor. Duvardaki kovuklardan birinin üzerindeki süngerde kocaman bir orfoz tombul yanakları, iri gözleriyle sakin sakin sakin size bakıyor. Başka bir kovuktan dışarı kafasını uzatmış bir müren var. Mürenler gözleri iyi görmeyen canlılar o yüzden mürenlere çok da yaklaşmıyorsunuz. Sizi tehdit olarak algılaması çok doğal çünkü.
Duvar dalışlarında en çok dikkat edilmesi gereken konu az önce de dediğim gibi yüzerlilik kontrolü. Bunun yolu da su da dibe yatay bir şekilde kalıp, BC ve ağırlık dengesini kurmak. Yavaş ve derin nefes alıp vermek. Dalış sırasında aşağı inerken her yarım metrede bir kulak, burun ve sinüslerdeki hava basıncını eşitlemek de önemli. Aşağı inerken basınç arttıkça, vücüdumuzdaki hava boşluklarında gazlar küçüldükçe vakum oluşur. Bu da ağrı yapar. O yüzden kulak ve sinüslere hava desteği gerekir. Neyse bu başka bir yazının konusu.
Duvara paralel hızla aşağı inmeye başlarsak ne olur?
Duvar dalışlarında aşağı bakarken gördüğümüz derinleştikçe koyulaşan tatlı mavilik insanın aklını çeler. Bu yüzden dalış liderini iyi takip etmek ondan derine inmemekte büyük fayda vardır. BC’deki havayı boşaltıp hızla aşağı inmeye başlarsanız. Yapmanız gereken ilk şey yeniden yatay pozisyona gelmek. Derin ve yavaş nefes alırken BC’ye de yavaşça inflatör ile hava vermektir. Başlangıçta bunu yaparken balon gibi şişirip bu kez yukarı doğru hızla yükselmeniz mümkün. O zaman da yine yatay pozisyonu koruyup BC’yi az boşaltmak ve dalış liderinden, buddyden ya da güvenlik dalıcısından yardım istemek istenmeyen olayların önüne geçer.
Duvar dalışının en keyifli yanlarından biri gezintiye önce derinden başlayıp sonra yavaş yavaş yükselerek geri dönmektir. Duvar dalışı yapılan bölgeler genelde sualtı canlılığı açısından zengin yerlerdir. Duvar dalışı yaparken o hep uçurumun kıyısında yaşanan ben aslında uçabilirim isteği, dolu dolu tatmin edilir. Derin mavide sakin bir gezinti bir çok sıkıntıyı giderir. Bir nevi müsekkindir.
Sonuç olarak hayatlarımız çoğu zaman aşamadığımız duvarların önünde geçiyor. Kimi zaman bir okul duvarı, kimi zaman bir ülke sınırı, kimi zaman laf anlamayan dinlemeyen birileri. Hatta çoğu zaman o duvarlara çarparak ömür tüketiyoruz. İşte sualtında güzel bir duvar dalışı benim bu duvarlar karşısında kendimi tazelenmiş ve yenilenmiş hissetmemi sağlıyor. Kendini 100 metre derin bir uçurumdan aşağı bırakıp 20-30 metre derinde salınmak her derde deva olmasa da insanı bütünleyen, duvara karşı kazandıran bir aktivite.