Türkiye’nin Annelerinin Sosyo-politiği

0
399

Geçen hafta sonu idrak ettiğimiz Anneler Günü, toplumun neredeyse tüm kesimleri tarafından kabul gören ve sevilen bir gün. İster çocuk olsun ister birinin annesi ya da her ikisi birden, o gün illaki herkes hisleniyor, heyecanlanıyor.  Aile odaklı ülkemizde “annelik” müessesi ziyadesiyle duygusal bir zeminde ele alınıyor. Artık Reportare’ye göçmüş olan İlham Verisi ise mevzuya yine verilerin penceresinden bakıyor. 

Türkiye’de 2021 itibariyle ilk anne olma yaşı yıllar içinde yükselerek 26,7’ye geldi. Ortalama evlilik yaşı da 25,4 olduğuna göre kadınlar ilk 1 yıl 3 ay içinde çocuk sahibi olarak evlilik sürecini neredeyse başından itibaren “anne” olarak yaşıyor. 

Siyasilerin 3 çocuk – 5 çocuk rica ve telkinlerinin ardında nüfusumuzun yaşlandığı gerçeği yatıyor. 70’lerde, 80’lerde benzer demografik ve makro-ekonomik verilere sahip olduğumuz Güney Kore genç nüfusun oluşturduğu demografi fırsat penceresini değerlendirdi. Gençlerini iyi eğitildi, kadınların çalışma oranları yükseldi. Biz darbelerle, siyasi ve ekonomik karışıklıklarla uğraşırken onlar aldı başını gitti. Biz gidemedik ve yine fatura ağırlıkla kadınlara, özellikle annelere kesildi, her ekonomik krizde olduğu gibi en önce onlar işsiz kaldı, düşen ücretler ve artan güvencesizlik en önce onları buldu. Kreş desteği alamayan, kazancı bakıcıya yetmeyen anne evine döndü.

Annelerimiz Kimdir?

TUIK Aile araştırmasına göre hanedeki işlerin %80’i bir (rakamla 1) kişi tarafından yapılıyor. Bilin bakalım kim bu “bir” kişi? Tabi ki ortalama 1,7 adet çocuğu doğuran, bakan, büyüten, spor yapmayan, boş vakitlerinde arkadaşlarıyla bolca karbonhidratlı yiyecekler tüketen, %30’u fazla kilolu, %36’sı obez olan, çoğunluğu evliliğinden şikayetçi, kocası hatta kimi zaman oğlu tarafından şiddete uğrayan, mutsuz, %70’den fazlası çalışmayan, Facebook ve Instagram cemaatleri ne diyorsa onu  sorgulamadan doğru kabul eden, bir gün evlatlar kendi hayatlarını kurmak üzere evden gittiklerinde o güne dek kendisi için çok az şey yaptığını dehşetle fark eden, o sıkıntıyla belki bir süre geline, damada sararak idare eden daha  sonra, vefat eden kocasının ardından yepyeni bir yalnızlığa yelken açan annelerimiz…

Bu söylediklerimin arkasında istatistikler bulunsa da elbette bu tarif toplumumuza dair aşırı geniş genellemeler içeriyor. Yakından baktığımızda böyle değil elbette, türlü türlü anneler var. 

Ben medya planlama ve satın alma ajansı Universal McCann’de çalışırken, 2019’a kadar 3 yıl üst üste gerçekleştirdiğimiz Kids&Mums (Çocuklar ve Anneler) adlı Türkiye temsili araştırmada Türkiye’nin anne tiplerini gözlemleme ve analiz etme imkânı bulmuştum. Kids&Mums’da bir önceki yazımda tarifini paylaştığım sosyo-ekonomik sınıflardan (SES) en düşük ikisini dışarıda bırakıp araştırmayı büyükşehirlerin merkezlerinde yürütmüştük. O araştırmadan damıttığımız bazı bulgular şöyle: 

  • “Çocuk bakımında anne baba eşit görev almalıdır” önermesine annelerin %88’i katılıyor.
  • “Çocuk da yaparım kariyer de” diyenlerin oranı ise %68, oysa araştırmaya katılan annelerin %45’inin çalıştığını düşünürsek %23 ünün çalışma isteği olduğunu görüyoruz. 
  • Kadın işsizliğinin erkek işsizliğine göre daha sert yükseliyor olması kadınları yıldırmıyor bilakis  özellikle orta alt sosyo ekonomik gruplarda çalışma istekliği her geçen yıl artıyor.
  • Eğitimli annelerin en önemli derdi eğitim. İktidar partisine yakın hissettiğini söyleyen ve orta-alt SES gruba dahil olanı da bu durumdan şikayetçi.  
  • Annelerin %37’si günde 5 vakit namaz kıldığını söylüyor. (Türkiye’de başörtü oranına dair tahminler %58’le %63 arasında değişiyor) 
  • Çalışan anneler genellikle çocuklarına yeterli vakit ayıramadıkları için suçluluk içinde kıvranır. Bizim araştırmamız gösteriyor ki buna pek de gerek yok zira eve oturan annenin başka hiçbir iş yapamadan çocuğuna ayırdığı vakit çalışan annelerden sadece 18 dk fazla.

Anne Tipleri

Kids&Mums ayrıca Türkiye’nin anne tiplerini anlamamızı sağlayan sosyolojik derinliği olan bir araştırmaydı. Zoraki anneler grubuna rastlamıştık mesela. Doğurmadan evvel de çocuklara bayılan biri olarak şahsen ben çok şaşırmıştım bu anne tipine. Ama sonra anladım. Öyle ya mecbur mu her kadın çocuk sahibi olmaya? Kimisi istemiyor. Sahiden, samimiyetle çocuk doğurmak, büyütmek istemiyor. Yok, çocuklarına eziyet etmiyorlar da kendilerini yiyip bitiriyorlar, yasak savıyorlar kimi zaman. İki geniş grubumuz geleneksel anaçlarla modernist anaçların hedefleri ortak, “çocuklarının mutluluğu” ama yolları farklı: ilki dini eğitimlerini de tamamlamalarını istiyor ikincisi İngilizceyi sular seller gibi konuşmalarını. Politik bakışları ve öncelikli değerleri çok farklı olsa da ikisi de çocuklarının sağlıklı beslenmesi, iyi bir eğitim alması için canla başla uğraşıyor. Geleneksel anaç annelerde çalışma oranı çok düşük, modernist anaçlarda ise ortalamanın çok üstünde. Bu çalışmanın fikir babası, meslektaşım Can Özcan’ın “Pinky Mums”diye tariflediği özenen adını verdiğimiz anneler ise  sahiden çok eğlenceli ve sürprizlerle dolu. Özenen anneler, haşlanmış yumurtaya dantel kılıf örebilir, kızıyla bir örnek giyindiği doğum günü partisinin resimlerini sosyal medyada yayınlayabilir, parası orijinaline yetmese de tüketim ekonomisine çakmasıyla bir yerden muhakkak eklemlenebilir, çoluğunu çocuğunu da buraya sürükleyebilir. Hep bir sınıf atlama hayali ile ömür geçer durur.

Sınıfsal ve kültürel anlamda birbirine en uzak iki küçük anne grubunu da es geçmeyelim. Biri toplumun gelir gruplarında en dipte, diğeri en üstte yer alıyor. En alttaki eğitimsiz, koyu dindar ve muhafazakâr, en üstteki iyi eğitimli, beyaz yakalı, üst düzey çalışan. İlkinin çocuğu arkadaşının telefonundan internete girebiliyor, en büyük eğlencesi parka gitmek, diğerinin çocuğu ise cep telefonundan tabletine, laptoptan oyun konsoluna kadar her şeye sahip, hayatında olmayan tek şey “yeterli zaman”. En varlıklı ve eğitimli annelerden oluşan ikinci grup bu çok yoğun çocuğun faaliyet trafiğini düzenlemek için ek mesai yapıyor. 

Bana göre annelik, türü ne olursa olsun herhangi bir canlıya karşılıksız şefkatle yaklaşabilmektir. Biyolojik annelik iktisadi karşılığı sebebiyle olsa gerek çok abartılmış, fazlasıyla mistifiye edilmiştir. İnsanlık, çocuğun oluşumunda babanın katkısının bilinmediği o düşsel anaerkil çağlarda kadınların birbirlerinin çocuklarına analık ettiği komünlerden doğmuştur. Sistemi tüm rezillik ve güzellikleriyle yeniden üretmek üzere vücut bulmuş aile kutsal olmadığı gibi her an kadınlar ve çocuklar için kapana dönüşebilir. Doğurmuş olsun olmasın annelerin daha özgür, mutlu ve yaratıcı günlere yelken açmasını diler, geçmiş anneler gününü kutlarım.    

Fotoğraf: Joshua Rodrigiuez/unsplash.com