Bunlar Daha İyi Günlerimiz

0
385

Bunlar daha iyi günlerimiz kötüleri çok yakında…

Bu satırları okuyanlarınız arasında “kadın delirdi kim bunun yazmasına müsaade ediyor “ diye düşünenleriniz olacaktır. Çocukluğumuzda beri her daim duyduğumuz bu efsane sözün sahibi elbette ki ben değilim. Sadece büyük büyük annenizden, dedenizden, babanızdan, dostlarınızdan yıllarca duyduğunuz ve kendinizin de sık sık söylediği bu söz yazının başlığı oluverdi. Her seferinde “bundan daha kötü ne olabilir ki” dediğimizden mi bilmem daha kötüsünü yaşayıp duruyoruz. Ve hep daha kötüsü olur. Neredeyse 50 yıla dayanan şu ömrümde ziyadesiyle kötü günler gördüm. Peşinen söyleyeyim en kötüleri şimdi yaşadıklarım değildi. Fakat kimin daha kötü günleri yaşadığını bilecek ya da tartacak bir ölçümüz yok. Bazılarımız için şimdi yaşadıklarımız çok kötü bazılarımız için geçmişte yaşadıklarımız. Mikrofon uzatılan insanların bazılarının her ne kadar taraftarlık duygusuyla şükür dediklerini duyuyor olmamızın nedenlerinden biri belki de budur. 

Derin bir yoksulluk yaşıyoruz, yanında derin bir mutsuzluk yaşıyoruz. Attığımız tweet, söylediğimiz iki kelam nedeniyle hakkımızda soruşturma açılıyor. Hukuk ve adalet kavramlarının ne olduğunu unuttuk unutacağız. Ve sürekli olarak bize sakin, uslu ve akıllı olmamız tembihleniyor. Evet yaşadığımız ülkede “bu kadar da olmaz” dediğimiz her şey oluyor. Çünkü olabiliyor. 

Bunlar iyi günlerimiz çok daha kötüleri yakında.

Ekonomik kriz böyle devam ederse öfke daha da büyüyecek. Gelir dağılımındaki uçurum gittikçe artacak. Yoksulluk ve açlık dışardan izlediğimiz değil bizzat yaşadığımız bir şey olacak. Bırakın gezmeyi, tatil yapmayı ayağımızı kapı eşiğinden atarken bile tereddüt edeceğiz. Ki çalışmayan pek çok insan özellikle kadınlar eve yük olmamak için öğle yemeklerini atlıyor, dışarı çıkmıyor, elektriği ev halkının tümü gelene kadar açmayıp karanlıkta oturuyor. 

Bunlar daha iyi günlerimiz. Çok daha kötüleri yakında.

Maaşlarımız kredi kartlarının asgarisini bile ödemeye yetmeyecek. Kiralarımızı ödeyemeyeceğiz. Ki kirasını ödeyemeyen ev sahibine her gün dil döken, bakkalın önünden geçmemek için yolunu değiştiren birçok insan var. 

Bunlar daha iyi günlerimiz. Çok daha kötüleri yakında.

Çocuğumuza karne hediyesi alamayacak, okuduğu okulu gelecek sene değiştirmek zorunda kalacağız. Kreşe göndermek yerine bir yakınımızın bakması için ricacı olacağız. Ki şimdi bile okula gidemeyen ailesine katkıda bulunmak için çalışmak zorunda kalan on binlerce çocuk var. 

Bunlar daha iyi günlerimiz. Çok daha kötüleri yakında.

Böyle bir yazıyı yazmak mümkün olmayacak mesela. Böyle bir yazı yazdığım için soruşturmalara uğrayıp tutuklanacağım. Ki şu an yazdıklarından, söylediklerinden ötürü pek çok insan soruşturmaya uğradı, uğruyor. Bir parkı milyonlarla birlikte savunduğu için hapiste olanlar var.

Bunlar daha iyi günlerimiz. Çok daha kötüleri yakında.

Yaptığımız tüm hesaplar, planlar boşa çıkacak. Sürekli başarısız olduğumuzu düşünüp depresyona gireceğiz. Ki şu anda işsiz olduğu için, herhangi bir üretimde bulunamadığı için, yakınlarından gerekli desteği göremediği için, kendini yetersiz hissettiği için depresyona giren birçok insan var. 

Bunlar daha iyi günlerimiz. Çok daha kötüleri yakında…

Her zaman ‘daha kötüsü’ olur. Ve hep daha kötüsünün de kötüsü olur. İyi dediğimiz şeye ulaşmak, iyi dediğimiz şeyi yaşamak sanıldığının aksine bireysel bir şey değildir. Yani sanıldığı gibi her koyun kendi bacağından asılmaz sevgili okur.

İyi şeyler birdenbire değil, uzun uğraşlar sonunda ve birlikte olur. İyi günler oturduğumuz yerden evrene gönderdiğimiz mesajlarla gelmiyor, sizi temin ederim ki asla gelmeyecek. İyi günler yanyana durarak birbirimize omuz vererek, sorarak, sorgulayarak, birlikte mücadele ederek gelebilir. Kendi kendimize kaldığımızda, sadece kendimizi, kendi geleceğimizi ve refahımızı düşündüğümüzde gelen günler bunlar. Seçim gene bizim. Yanyana mı yanacağız yoksa teker teker mi kavrulacağız?

En kötü gününüz böyle olsun.

Kimseye göstermediğiniz yaralarınızdan, patladı patlayacak öfkenizden öperim…

Kargo: Buraya bir kitap bırakıyorum; Eduardo Galeno’dan Biz Hayır Diyoruz. Dünyayı, Latin Amerika’yı, emekçileri, işkenceyi ve sürgünü anlatan yazar “En çok malı olanın en değerli olduğu, mallara ve insanlara fiyat biçen bir sisteme hayır diyoruz” diyor.

Buraya bir şarkı bırakıyorum; Sezen Aksu’dan Her şeye Rağmen. İnsanın bunca yıllık kıyıma nasıl dayandığını soran Sezen kalplere tutunmaya çağırıyor.

Fotoğraf: Hannah Busing/unsplash.com