“Paramın yarısını kadınlara, alkole ve otomobillere harcadım,
kalan kısmı ise boşa harcandı.”
George Best
Bu yazıda yine kişisel olarak haşır neşir olduğum bir klasik otomobil veya motosiklet hikayesi yazacaktım ama büyük oğlumla yaptığım telefon konuşması sırasında saçma sapan bir hal alan benzin fiyatları nedeniyle “Baba eskiden sen o büyük motorlu Amerikan otomobillerine nasıl benzin yetiştiriyordun ve niye antin kuntin arabalar alıyordun?” diye sormasıyla farklı bir konuda yazmaya karar verdim.
“Ayna Mahruti” adını verdiğim bu seriyi yazmaya başlamadan önce hatırlayabildiğim kadarıyla 56 yıllık yaşantıma kaç otomobil sığdırabilmişim diye kabaca hesapladığımda karşıma onlarca otomobil ve bir o kadar da motosiklet hikayesi çıktı. Bunlardan kırka yakınını sadece Amerikan otomobilleri oluşturuyor. Hayatımın otomobil muhasebesini yaptığımda ilginç bir nokta ortaya çıktı; hayatım boyunca sahip olduğum otomobilleri iki başlık altında toplayabiliyorum. Bir, hiçbir özelliği olmayan, günün koşullarına, denk gelişlere, bütçeme bağlı olarak klasik deyimle “ayağımı yerden kessin, işimi görsün yeter” otomobilleri, ikinci grupta ise “ruhu” olan otomobiller yer alıyor. İlk grup için söylenecek çok bir şey yok, uygun fiyatlı olsun, servisi olsun, yedek parçası olsun, ucuz olsun, güvenli olsun, “ikinci eli” olsun gibi kavramlar almak için yeterli.
Gelin otomobilin “ruhu” olmasını biraz açalım.
“Ruh” söz konusu olduğunda ilk sırayla doğal olarak gerçek anlamıyla “klasik” otomobilleri koymak gerekiyor. Tasarım ve motor özellikleri, zamanının ruhunu yansıtması, yıllara meydan okuması, döneminin ilerisinde özelliklere sahip olması, üretimden kalkmış olması, farklı yıl kriterlerinin olmasına rağmen genel anlayışla otuz yaşından büyük olması, arzu nesnesi olması, sınırlı sayıda üretilmiş olması, zamanının popüler kültür ikonlarıyla bağı gibi bir çok özellik bir otomobili klasik kategorisine sokuyor. Antika, vintage diye adlandırılan kategorileri de bunlara eklemek mümkün.
Bundan yirmi, otuz yıl öncesinde, çok nadir klasik otomobiller dışında “klasik” sayılabilecek otomobilleri uygun fiyatla alabilmek mümkündü. (Yürütebilmek ayrı konu) Günümüz koşullarında bırakın gerçek “klasik” bir otomobil almak “eski” bir araba almak bile kolay değil artık. Eski her otomobil “klasik” diye pazarlanmaya çalışılıyor.
Peki her “klasik” otomobilin ruhu var mıdır? Bence vardır ama senin ruhunla uyumlu mudur asıl önemli konu bu. Arzu nesnesi her eşya bizim dışarıya, topluma vermek istediğimiz bir mesajı yansıtır. Personamızın bir dışavurumudur. Bunun yanı sıra model olarak gittikçe birbirine benzeyen otomobiller arasında klasik olmasa da farklı çizgileriyle, özellikleriyle öne çıkan bir otomobil aynı zamanda bir deneyim sunar. Sahip olma deneyimi, kullanma deneyimi, keyif alma deneyimi. Kullanan/sahip olan kişinin karakterini, yaşam tarzını, hayata bakışını yansıtır.
Tekne ve klasik otomobiller için klişe bir deyim vardır; “Satın aldığın ve sattığın gün mutlu olursun” diye. Otomobilin ruhu “satın aldığın” günle ilintili. Çünkü o güne gelene dek süreç olarak bir farkındalık söz konusu. Görürsün, okursun, araştırır, incelersin, araştırdıkça sahip olma dürtün artmaya başlar ve arzu nesnesine dönüşür. Bu araştırma, anlama, bilme süreci otomobilin özellikleri ile senin karakter özelliklerinin örtüşmesidir. Örtüştükçe bir ruha bürünür, senin ruhuna.
Otomobilin ruhu senin ruhundur.
Bu nedenle bir otomobilin ruhu olması için her zaman “klasik” ya da pahalı bir “klasik” olması, “Amerikan” olması gerekmez. Ruh her zaman beygir gücü, motor hacmi, tork demek değildir. Kimi zaman ilk çıkan WV “Open Air” veya “cabrio” bir kaplumbağa, Kharmann Ghia, Notchback, Golf MK1 Cabrio kimi zaman Honda Prelude, kimi zaman Citroen 2CV veya XM, Eagle Talon, Ford KA Street veya Cougar, MG, Renault 5, Alfa Romeo Spider, BMW 1502 veya 2002 gibi görece uygun fiyatlı otomobiller olabilir.
Satın aldığın gün mutlu olduğun, kullanmaya başladığında ağzının kulaklarına vardığı, yolda bakışları hissettiğin, yol yapayım dediğin, kahveni, çayını, içkini içerken seyretmeye doyamadığın, bilgisayarında ekran koruyucu olarak resmini koyduğun, cep telefonunda fotoğrafı olan her otomobilin ruhu vardır.
Senin ruhundur.