Varoluşsal Bir Tehdit Olarak Demans

0
40

Demans, etkilenenler için derin duygusal ve psikolojik zorluklar yaratan varoluşsal bir tehdidi temsil eder ve kişiyi birçok farklı seviyede etkiler: Beyindeki hücrelerin birbirleriyle iletişim kurma şeklini bozar (nörolojik seviye).  Kişinin kendi dünyasından çıkardığı anlamı olumsuz etkiler (bilişsel düzey). Toplum ve aile içindeki sosyal rolün tanımını kökten sarsar (sosyal düzey).

Biz insanlar, kendi ölümlülüğümüzün bilgisine sahip olma konusunda da benzersiziz. Kendimizi ve yaşamımızı anlamlandırma ihtiyacımızın bir bedeli var: Ölümün kaçınılmaz olduğu bilgisi ve bununla yaşama, buna rağmen hayata bir anlam katabilme.  Demans, kişinin ölümden önce hayata anlam katabilme çabasının karşısına bir engel olarak çıkar.  Bağımsızlık ve özgürlüğün kaybı, kişinin kendini tanımlayan özelliklerinin, özünün kaybıdır da aynı zamanda.  Yani demansla meydana gelen nörolojik, bilişsel ve sosyal değişimler kişinin varoluşuna da darbe vurur.

Demansla ilişkili nörolojik bozukluklar, kişinin bilgiyi hatırlama, insanları ve yerleri tanıma, olup bitenleri anlamlandırma ve bunu tanımlayacak kelimeleri bulmasını zorlaştırır. Ayrıca kişinin geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bağlantı kurmasını sağlayan zamansal ilişkiye tutunması daha da güçleşir.

Demans teşhisi, gelecekte olabileceklerin düşüncesini beraberinde getirir. Kişinin olduğu insan olmaya artık veda etmesi mi gerekecek? Potansiyeller, olasılıklar bitecek mi? Bu sorular tekrarlanırken, demansın kişinin benlik duygusunu kırma, darmadağın etme ve değiştirme gücünü fark etmek başlı başına tehdit edici bir duygudur.

Savunma Mekanizması Olarak İnkâr

Teşhis konmuş olsa bile pek çok kişi kendisini demans hastası olarak tanımlamaktan kaçınır, hatta bilişsel yetilerinin gayet yerinde olduğunda ısrarcıdır. Tüm bunlar, kendilerini yaşadıkları varoluşsal kaygıya karşı koruma altına alma çabasıdır.

Düşünülenin aksine, demanslı kişi için benlik saygısını koruma, geliştirme ve sürdürme zorunluluğu değişmeden devam eder. Ancak değişen şey, bunları pekiştiren etkinliklere ve etkileşimlere katılma fırsatının artık eski haliyle geçerli olmamasıdır. Bu yüzden demanslı kişi için bu olanakların korunması, yeni kaynakların yaratılması yaşamsal önem taşır.

Demans tanısını yeni alan kişiler bana endişelerini anlatırken, oldukları kişi olamayacaklarını düşünmenin ağırlığından bahseder. O artık herkese yardım eden avukat, öğrencilerine örnek olmuş öğretmen, evin direği olan, herkese kol kanat geren anne, hastalarını iyileştiren doktor, düşünceli baba, yeğenlerinin sevgili halası olamayacak mıdır artık?

Şimdiki zaman demanslı kişi için dayanılmaz bir hâl alır. Hali hazırda olanlarla ilgili endişeler ve ileride olacakların korkusu üst üste biner. Benlik saygısı ihtiyacını varoluşsal bir çerçeve içinde görmek gerekir. Benlik saygısı, ölümlü olmanın farkındalığına karşı psikolojik bir tampon oluşturur.

Fırında yemeği unutuyor olsa da, faturaları ödememiş olsa da, evden küf kokusu geliyor olsa da, üzerindeki gömleğin kirli olduğunu fark etmiyor olsa da her şeyin normal seyrinde devam ettiğini göstermek isteyebilir. Bu bir varoluş mücadelesidir.  Kişi yaşadığı hayata bakarak, yaşamın içinde yer almış, yaşama katkıda bulunmuş biri olduğunu bilmek ister. Bundan sonrası için de anlamlı, varoluşunu destekleyen bir gelecek ister.

Demans yüzünden meydana gelen değişiklikler hakkında konuşmak, hatta düşünmek çoğu zaman kelimelere dökülemeyecek kadar korkutucu olabilir.  Dolasıyla daha teşhisin ilk aşamasında verilecek desteğin niteliği ve niceliği hastalığın seyrini belirlemede önemli bir etkendir.  Bu destek doğru bir şekilde verilirse hem hastanın hem de bakım verenin hayatında olumlu anlamda büyük bir fark yaratabilir.

“Beni Gördüğünü Gördüğümde Varım”

Demans bilindik zaman kavramıyla oynayarak geçmişi silmeye, şimdiyi karartmaya geleceği yok etmeye çalışır. Demanslı kişi için Descartes’ın “düşünüyorum o halde varım” önermesi geçerliliğini yitirir, yerini Winnicout’un “baktığımda görüldüğümü görüyorsam varım “önermesi alır.  Unutulmaması gereken şudur;  endişe, sevgi, korku, kaygı mutluluk gibi insana dair olan her şey hâlâ oradadır ve yok olmamış, demans tarafından yutulmamıştır. Demans kişide ister istemez bir yabancılaşma hali yaratır. Bu yabancılaşma hâli asla anormalliğe indirgenmemesi gereken bir gerçekliktir.

Bize hep bir özne olduğumuz söylendi ama bir düşünelim. Öznenin cümle olmadan bir anlam kazanması mümkün mü? Özne bizsek cümle sosyal çevremizdir. Etkileşimle bir bütün olur, bir anlam kazanırız. Demanslı kişinin de sosyal çevresinden kopmaması, hayatına dair hikâyeleri, anıları anlatıp kimliğini devam ettirebilmesi açısından çok önemlidir.

Tünelin Sonunda Işık Var!

Her şeyin odak noktası hem demansla yaşayan kişi hem de bakım vereni için kişiselleştirilmiş yaratıcı ve saygılı çözümler geliştirmenize yardımcı olmaktır. Yaşanan benzersiz durumlar beraberinde her iki tarafı merkeze alan bir yaklaşımı içermek zorundadır.

Kapak: Alex Boyd/ Unsplash