Herhangi bir Batı ülkesinde yaşıyor olsaydı muhtemelen çalışmaları, yazdıkları ve söyledikleri nedeniyle yanına destursuz giremeyeceğimiz bir bilim insanıyla, istiklal Caddesi’ndeki mütevazı cafelerden birinde buluşmak çoğu okuyucuya tuhaf görünebilir. Fakat Prof. Dr. Neşe Özgen böyle bir bilim insanı… Türkiye’nin sayılı sosyologlarından biri olarak sınır araştırmalarına yoğunlaşmış. Neşe Özgen’le 5 aydır Türkiye’yi kasıp kavuran şiddet dalgası üzerine konuştuk…
Akademik dünyada, hele ki Profesör düzeyinde meslek heyecanını koruyan ve bu heyecanı karşısındakine geçirebilen akademisyenlere rastlamanın artık sürpriz sayıldığı bir ortamda Neşe Özgen, türünün son örneklerinden bir kalıp kırıcı!
Özellikle son 5 aydır ağır bir şiddet kasırgasına tutulan Türkiye’de “aslında ne olup bittiğine dair” çok önemli tespitleri var. Bu tespitleri yaparken de sözlerinde “akademisyen sinamekiliğinden” de “ideolojik katılıktan” da eser yok.
Yaşanan şiddetin Türk-Kürt meselesine indirgenemeyecek kadar derin ve çok katmanlı olduğunu söylüyor. Aslında bütün olup bitenin, yaşadığımız coğrafyada sınırların yeniden belirlenmesi mücadelesi ve bir “sınır tahkimi” meselesi olduğunu söyleyen Özgen, önümüzdeki dönemde şiddetin dozunun daha da artacağını ve kentlere yayılacağını öngörüyor. “Vicdan siyasetinin” yerini “Ahlak siyasetine” bırakması gerektiğini düşünen Neşe Özgen, derinleşen ekonomik sosyal ve kültürel sorunların çözümünü de bu “ahlak siyasetinin” geliştirilmesinde görüyor.
Bu hafta yayınlamış olduğumuz Nesrin Nas’ın röportajıyla birlikte okumanızı öneriyoruz Prof. Dr. Neşe Özgen röportajını. Farklı hikâyelere sahip bu iki bilim insanının, birbirinden bağımsız olarak yaptıkları analizleri birlikte okumaya çalışın. Zaman zaman ne kadar örtüştüklerini göreceksiniz.
“Barbarları Beklerken…” başlığını koyduk bu röportaja. Neşe Özgen’in röportaj içeriğindeki uyarılara dikkat çekmek için en çarpıcı başlığın bu olduğunu düşünüyoruz. Bu başlık aynı zamanda Kavafis’in o ünlü şiirine de bir gönderme olsun:
Neyi bekliyoruz böyle toplanmış pazar yerine?
Bugün barbarlar geliyormuş buraya.
Neden hiç kıpırtı yok senatoda?
Senatörler neden yasa yapmadan oturuyorlar?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün.
Senatörler neden yasa yapsınlar?
Barbarlar geldi mi bir kez, yasaları onlar yapacaklar.
Neden öyle erken kalkmış imparatorumuz,
şehrin en büyük kapısında neden kurulmuş tahtına,
başında tacı, törene hazır?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onların başbuğunu karşılamaya çıkmış imparatorumuz.
Bir de koca ferman hazırlatmış
ona rütbeler, unvanlar bağışlayan.
İki konsülümüzle yargıçlarımız neden böyle
işlemeli, kırmızı kaftanlar giyinip gelmişler?
Neden böyle yakut bilezikler, parlak,
görkemli zümrüt yüzükler takınmışlar?
Ellerinde neden böyle altın,
gümüş kakmalı asalar var?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onların gözlerini kamaştırırmış böyle takılar.
Ünlü konuşmacılarımız nerde peki,
neden herzamanki gibi söylev çekmiyorlar?
Çünkü barbarlar geliyormuş bugün,
onlar pek aldırmazlarmış güzel sözlere.
Neden bu beklenmedik şaşkınlık, bu kargaşa?
(Nasıl da asıldı yüzü herkesin!)
Neden böyle hızla boşalıyor sokaklarla alanlar,
neden herkes dalgın dönüyor evine?
Çünkü hava karardı, barbarlar gelmedi.
ve sınır boyundan dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
Peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
Bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.
Konstantin Kavafis
Keyifli okumalar…
Röportaj: Sinan Dirlik
Fotoğraflar: Doğuş Kozal
PROF. DR. NEŞE ÖZGEN KİMDİR?
1984 yılında Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezun olan Neşe Özgen, 1992’de tamamladığı doktora eğitiminin ardından “Kalkınma ve Girişimcilik” konulu teziyle Yunus Nadi Sosyal Bilimler Ödülünü kazandı. Sınır araştırmalarına odaklanan Özgen, bu alanda çok sayıda bilimsel eserin sahibi.