Hani Her Şey Çok Güzel Olacaktı?

0
295

Yaz gelince bollaşan tarım ürünleri ile beraber Gıda enflasyonunda gözle görülür ve hissedilir bir düşüş olacak ve çarşı pazarda daha rahat alışveriş yapabilme imkanına sahip olacaktık?

DİSK in, (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) TUİK in ham verilerinden yola çıkarak yapmış olduğu hesaplamada, Temmuz ayı enflasyonu olarak açıklanan rakamların, düşük gelirlilerin hissetmiş olduğu enflasyon olmadığını belirtti.

DİSK araştırma merkezinin yapmış olduğu çalışmadan emeklilerin hissetmiş olduğu enflasyonun %120 , Türkiye’de en düşük geliri olan %20lik grubun ise gıda enflasyonunun 139,7% olduğunu kaydetti.

TUİK in açıklamış olduğu temmuz ayı enflasyonu %79,6 ile TUİK in 1998 de açıklamış olduğu 80.4% lük enflasyon oranından sonraki en yüksek rakam olduğunu buradan ekleyelim.

Bağımsız araştırma grubu ENAG ın ise aynı dönem için açıklamış olduğu 12 aylık TÜFE rakamı 176% oldu.

Başa dönecek olursak, yaz ayları gelmeden bol keseden sallanan ve yaz aylarında hissedilecek olan ucuzlama gerçekleşmedi… TUİK e göre Türkiye de Temmuz da gıda fiyatları 3.15% arttı ve yıllık artış oranı da 94,65 % oldu.Ve tüm bunlar BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ne göre Temmuz da gıda fiyat endeksi 8.6% düşerken oldu.Yıllık bazda artış ise 13.1 % oldu. 

Ancak  kuraklık ve hasattaki düşüş beklentisi de  bu düşüşün çok kalıcı olmayacağını gösteriyor.

Dört gözle beklediğimiz turistler geldikçe ve her şey dahil oteller doldukça talep artmaya ve dolayısıyla gıda ürünlerindeki fiyat artışının da devam etti.. Bütün sebep aslında burada yatıyor, o nedenle sadece ürün bollaşması ile enflasyonun düşmesi veya bir başka deyişle maliyet kısmına dair bir iyileştirme veya bir mali politika gelişmediği takdirde sonu hüsran olan bekleme sadece…

Ve kısa süre son sonbahar ile birlikte yeniden gıdaya ilişkin endişelerin yeniden baş göstermesi ile birlikte daha yüksek ve daha hızlı artan gıda fiyatlarına tanık olacağız ne yazık ki!

Bir de işin enerji kısmı var. Brent Petrol de ağustos ayının ilk haftasında yaşanan gerileme ile bilikte varil başına 93 dolara geriledi.Ve bunun da akaryakıtta pompa fiyatında düşüşlere yansımasını gördük, görüyoruz ancak mal ve hizmetlerde nihai tüketiciye yansıyan bir indirim veya düşüş olacak mı; onu da beraber bekleyip göreceğiz.Aslında beklememize gerek yok, şimdiden söyleyebiliriz ki ne yazık ki böyle bir düşüş yaşanmayacak.Fiyatların artış hızının azalması veya enflasyonun yapışkanlığı böyle bir şey.. Yakın zamanda gittiyseniz hazır giyim mağazalarında indirim sezonu başladı.sAncak fiyatlar indirimli olmasına rağmen 1 ay öncesi göre daha pahalı ! 

Gıda fiyatlarına dönecek olursak önümüzdeki kış çok ciddi bir gıda ve enerji krizi kapımızda, bekliyor. Bu sadece Türkiye için değil dünyanın büyük bir kısmı için geçerli  olacak. Rusya, gazını keseceğini ve bunu kış ayları gelmeden tamamlayacağını defalarca birçok platformda dile getirdi.Kışın doğalgaz sıkıntısının çekilmemesi için spot piyasadan ve farklı ülkelerden gaz tedariğinin maliyeti, kışın ödenecek olan faturalarda kendisini daha fazla hissettirecektir.

Gıda konusunda ise ülkemizde bir arz sorunu yaşanıyor, çiftçinin sorunları ve maliyetleri belki bir başka yazının konusu olur ancak artan maliyetler, akaryakıt ve gübre fiyatları ile tohum bulmada zorluklar vs , çok ciddi fiyat dalgalanmasına yol açmakta ve üreticinin maliyetlerini bile karşılayamaması sonucu önümüzdeki sene birçok tarım ürününde arz sıkıntısı baş gösterecek.

Temmuz ayında Tarım ve Orman Bakanı Kirişçi Venezuella ya giderek orada tarım arazisi kiralama protokollerini imzaladı.

Tahıl koridorunun açılması ve yeniden tahıl sevkiyatının başlaması ürün bollaşması ve fiyatın da düşmesi adına sevindirici bir olay ancak çok az sayıdaki geminin dünya piyasalarına tahıl sevk etmesi yeterli olmayacak, her gün 4 veya 5 gemi ile sevkiyatın yeterli olmayacağı gözüyle bakılıyor. Diğer limanların da devreye alınması gerekli…

Bu arada yine Sn . Bakanın Ağustos ayında yaptığı bir açıklamada da kullanılmayan tarım arazilerinin yeniden üretime kazandırılmasına ilişkin projeler hazırlandığını ve büyük şehirlerde yaşayan bir kesimin yeniden kırsal hayata dönme arzusunda olduğunu ve bu arazilerin de bu kesime tahsis edilerek üretime katkıda bulunulacağını söylemesi dikkatlerden kaçmadı.Aslında Kentten köye göçün asıl nedenlerine de bakmak gerekir, konut fiyatlarındaki anormal artışlar ve bunların kiralara yansıması ardından çok yüksek geçinme eşikleri de oluştu.

Biraz zorunlu bir göç aslında bu yaşanacak olanlar.Artık toplu taşıma araçlarının en uç noktalarındaki lokasyonlarda ev kiralamaya çalışan büyük bir kesim var ve her gün ayrı bir ulaşım bütçesi de eklenecek aylık olacak. 

Uzun lafın kısası, rahatlama beklenilen yaz ayları pek te öyle geçmiyor gözüküyor. Eylül ayı ile birlikte yeniden şehirlerin kalabalıklaşmaya başlayacağı ve yaklaşan kış ile birlikte de ısınma ve beslenme sorunları ve pahalılığı endişeleri su yüzüne çıkınca yeniden kaygı dolu gri günler göreceğiz gibi gözüküyor.

Enseyi karartmadan herkese sağlıklı bol güneşli günler diliyorum.

Fotoğraf: Markus Winkler/unsplash.com