Yakın, yakın… Şişli’nin hemen dibinde bir Mahalle, Hürriyet Mahallesi. Yürüyerek bir 15-20 dakikada Şişli’de olabilirsiniz. Şu sıralar, “Adliye Sarayı”nın karşısında. Taksim istikametinde Şişli var. Öyle ya mekanlar, yaşanmışlıklarıyla belleklerde yer ediyor. “Şişli Meydanı’nda 3 Kız, biri Çiğdem, biri Nergis, vuruldular güpe gündüz…” Ruhi Su’nun sesiyle çınlıyor kulaklarda. Yıl 1977. Dönem tanığı Levent Turhan Gümüş, anlatıyor…[1] Galatasaray Mühendislik Okulu’ndan çıkan öğrenciler, faşistlerin saldırısıyla yaşamlarını yitirmişti. Gümüş, okulun yerini tanımlarken; “Okmeydanı, Kağıthane, Çağlayan ve Çeliktepe çıkışlarını bir yüksük ağzı gibi kapatıyordu” diyor okul için. Çağlayan’ın hemen bitişiği Hürriyet Mahallesi! Eskinin kurtarılmış bölgesi… Doğduğum, büyüdüğüm yer. Upuzun bir caddesi var, Dr. Cemil Bengü caddesi. Cadde üzerinde, bir yazlık sinema; Cenk Sineması. Hatta bir tane değil. Biraz aşağıda bir başka sinema daha vardı. Yanılmıyorsam onun adı da Aynur’du. Küçücük bir mahalle, iki tane yazlık sinema… En keyifli zamanlarımızdı. Gösterimdeki filmler haftada bir iki kere değişiyordu. En ilgi toplayanı hiç kuşkusuz Kemal Sunal filmleriydi. Salako’nun haftanın günleri üzerine tekerlemesi de ağzımıza taklitle yapışıp kalıyordu. Salı sallanır, Çarşamba çarşafa dolanır… Aşk filmleri de gelirdi.
Duvarlar, kireçle beyaza boyanmış. Altı telli, tahta iskemleler. Ayrılmaz diğer parçası Alaska-Frigo. Çekirdeği ise hiç yazmaya gerek yok. Tahta iskemlelerin arasında dolanan, sinema çalışanı, gazozları, dondurmaları, çekirdekleri yerleştirdiği tablanın altından metal açacakla vurarak, dikkat toplayıp, “Alaska-Frigo, gazoz, çekirdek” sesiyle de kulakları çınlatıyordu aralarda… Gece izlenen filmin ardından, hararetle filmin eleştirisi de yapılırdı. Yaz gecelerinin vazgeçilmeziydi, yazlık sinemalar. Mahallelinin yaz gecelerinin buluşma mekanlarıydı, sinemalar. Barış Saydam, İstanbul yazlık sinemalarının kısa bir dökümünü de yapmış, “Geçmişe Bir Yolculuk: Yazlık Sinemalar”da…[2] Saydam, kentsel dönüşüm projelerine kurban giden yazlık sinemaları artık “kolektif hafızada izleri sözlü tarih projelerinden takip edilen bir zamanların düş şatoları…” diye yorumluyor. Aslında Kağıthane için bir sözlü tarih çalışmasını, Prof. Dr. Şükrü Aslan, Prof. Dr. Hatice Kurtuluş, Prof. Dr. Besime Şen gerçekleştirdi. Anımsadığım kadarıyla, sinemalar yok o çalışmada. Hürriyet Mahallesi’nden görüşülenlerden biri de Dursun Akkuş. Dönemin yazlık sinemalarını anlatan güzel yazılardan birini de İbrahim Akın Kurtoğlu kaleme almış: “Bir Zamanlar İstanbul’da Yazlık Sinemalar Vardı…”[3] Her iki yazı da çok güzel sosyolojik saptamalarda bulunmuş. Sinemanın bir toplumsal edim olduğuna güzel göndermeler var. Kentlerin yeni yapılanmasında, yazlık sinemaların yerini, otoparklar, halı sahalar, marketler aldı elbette. Neredeyse aynı anda bin kişiyi ağırlayan sinema salonlarından ise hiç bahsetmeye gerek yok.
Bir yaz nostaljisinde elbette yazlık sinemalar güzel bir anımsama. Bugün de Belediyeler zaman zaman bu tür etkinlikler düzenliyorlar. Ne, Vizontele’deki yazlık sinemanın tadını, ne Cenk Sineması’nın tadını yakalayabilirsiniz artık. Orada sinemanın sihrini bozan “vizontele”ydi, şimdi ise dijital platformlar. Tıpkı gölgesini satamadığı ağacı kesen, sistem gibi…
Daha da ötesinde bu değişimi, belki de en güzel Hürriyet Mahallesi özelinde görebilirsiniz. Okuyan herkes eminim sorguluyordur, ‘yazar ne diye Şişli Meydanı’na gönderme yaptı’. Yanıt aslında çok basit. Hiç öyle derin sosyolojik analizlere gerek yok. Hürriyet Mahallesi, İstanbul’un alüminyum piyasasının önde gelen yerlerinden birisiydi. Dr. Cemil Bengü Caddesi’nden girdiğinizde, hemen alüminyumun o parlak rengi gözlerinizi rahatsız edecektir. Uzun caddenin neredeyse üçte biri bu alüminyum ürünlerin üretildiği satıldığı dükkanlarla dolu. Diyelim ki caddeden girdiniz ve saatte öğlen saatleri. Karnınız da aç. Hemen girişte sağda Hürriyet Dürüm’e bir selam verebilirsiniz. Biraz daha ilerde ise, belki de İstanbul’un en güzel dönerini yiyebileceğiniz Cevahiroğlu’nu de teğet geçmemek lazım. 70’li yıllarda, daha doğrusu 12 Eylül öncesinde Hürriyet Mahallesi’nin duvarları, Emeğin Birliği, Birlik Yolu yazılarıyla, afişleriyle doluydu. Mahalle yaşayanları İstanbul’un birçok mahallesinde olduğu gibi karışık bir dokuya sahipti. Şimdilerde İmam Hatip Lisesi’ne çevrilen, Hürriyet Ortaokulu’nda dönemin en güçlü boykotları gerçekleşirdi. İçerden çıkarılan sıranın üzerine çıkıp “Akın var akın, güneşe akın, vaktimiz yok onların matemini tutmaya…” diye bağıran Muzaffer’i vardı. Maraş olayların anan öğretmenleri görevden uzaklaştırılan da o okuldu.
Artık ne Cenk, ne Aynur Sineması var… O uzun caddede, alkol satan yerlerin sayısı ise yok denecek kadar az. Ya da bakkala uğrayıp, Gavur Hasan’dan, Cumhuriyet, Politika, Demokrat Gazetesi alacak kimse de yok. Tekstil atölyeleri, işyerleri sömürü dişlilerinin çok daha derin iz bıraktığı işçileriyle, emekçileriyle şehrin gürültüsüne bırakıyor, iç çekişleri.
Bakkallar, marketler çoktan ürünlerinde entegrasyonu gerçekleştirmiş. Buna direnen ise hala bu gerçeği kavrayamayıp, ya ırkçı hezeyanlarla ya da “din kardeşliği” üzerinden yürüyor. Oysa o cadde artık çok dar. O cadde artık o kadar dar ki, 46 numaralı otobüsü de kabul etmiyor. Hatta, artık 46 nolu hat da yok. Yine de umudu kesmemek gerek. Politik birikimi yine canlılık tepkileri gösteriyor zaman zaman. İki kez, muhtarlık seçimlerinde nabız verdi, buradayım, hala birşeyler var dedi, bu mahalle.
Cenk Sineması’nın yerinde artık kocaman bir İşhanı var artık. Cenk Sineması tekrar geri gelir mi bilmem. Ama hava o eski hava değil. Orası kesin!
[1] https://www.birgun.net/haber/cigdem-koyun-cocuklarin-adini-254149 (Yazan: Levent Turhan Gümüş, Erişim Tarihi: 09.06.2022)
[2] https://arkakapak.babil.com/gecmise-bir-yolculuk-yazlik-sinemalar (Yazan: Barış Saydam, Erişim Tarihi:06.06.2022)
[3] http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=40313( Yazan: İbrahim Akın Kurtoğlu, Erişim Tarihi: 06.06.2022)