Merhaba. Öncelikle Reportare ekibine bana bu fırsatı verdikleri için çok teşekkür ederim. On beş günde bir kültür sanat alanında hem yurt dışında hem de yurt içindeki gelişmeleri, haberleri konu alan yazılarımla sizlerle birlikte olmayı umut ediyorum.
İki yılı geride bıraktığımız pandemi sürecinde her sektör etkilenirken, aslında en önemli darbeyi yine kültür sanat çalışanları aldı. Tiyatro /gösteri mekanlarının kapanması, düzenli bir geliri olmayan, proje başına çalışan sanatçıları işsiz bırakırken yaşamlarını derinden etkiledi. Bu konuda İngiltere ve Anakara başta olmak üzere çeşitli destek planlamaları yapıldıysa da aslında hükümetler tarafından belli dönemlerle sınırlanan bu destek paketleri de bir süre sonra ortadan kalktı. Fransa’da tiyatro çalışanları süregiden pandemi ve işsizlik sigortası reformu konusunda hükümet geri adım atınca Paris’in en önemli tiyatro mekanlarından olan Odeon Tiyatrosu’nu 4 Mart 2021’de işgal etti ve bu hareket kısa sürede Fransa’daki diğer kentlere ve tiyatrolara da yayıldı. Kısa sürede yüzün üzerinde mekan işgal edildi. Bu harekete bir taraftan da Pandemi kısıtlarının yavaş yavaş gevşemesi ile kapılarını seyircilerine yeniden açmayı planlayan tiyatroların programlarını ertelemesiyle sonuçlandı. Bu hareket 23 Mayıs’ta sonlandı.
Çalışanların haklı isyanı, oyunlarını seyirci ile buluşturmak için gün sayan tiyatro mekanlarının harekete destek olması, gösteri sezonunun sona yaklaşması derken yaz ayları, sonbahar, pandemide tekrarlanan yüksek vaka sayıları… Artık umutsuzluğun hepimizi sarmaladığı dönemde yeni bir kararla COVID-19 önlemlerinin kademeli olarak kaldırılacağı haberleri ile yeni sezon başladık. Önce HES kodu ya da PCR testi ve maske zorunluğu ile mekanlarda kapasite %50 ile sınırlandı. Bir süre sonra bu karar da yerini 100% kapasiteye bıraktı. Sonuçta bu tür resmi kararların alınması tabii ki seyircilerin bir anda tiyatrolara, gösteri mekanlarına hücum ettiği anlamına da gelmedi.
Pandemi gibi başta anlamakta zorlandığımız, kısa sürede bitip gideceğini düşündüğümüz bir salgın alışkanlıklarımızı da etkilemişti. Yanıbaşımızdaki kayıplarımız, hastalanma korkusu, alınan kararlar ne olursa olsun özellikle kapalı mekanlara girmek konusunda tereddüt etmemize neden oldu. Bu durum bu kez de bir başka krizi gündeme getirdi. Beklenen seyirci sayısına ulaşamayan oyunların ya da hastalığa yakalanan sanatçılar nedeniyle iptallerin yaşanması seyircide başka bir güvensizlik yarattı. Avrupa ‘da seyirci gösteri programı açıklanır açıklanmaz, aylar öncesinden biletini alma alışkanlığına sahiptir. Ancak bu alışkanlık da yerini belirsizliğe, son dakikayı beklemeye bıraktı. Günün sonunda artık her şeyimiz son dakika kararlarına kaldı.
Bu belirsizliklere çözüm bulmaya çalışırken bu kez de bir başka gündem yaşamımıza girdi: Savaş… Sanırım hiçbirimiz savaşın çıkacağını, böyle bir olasılık olsa da bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyordu. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte Rusya’daki sanatçılardan çok önemli tepkiler geldi. Moskova’nın önemli sanat kurumlarından Meyerhold Tiyatrosu ve Kültür Merkezi genel sanat yönetmeni Elena Kovalskaya, “bir katil için çalışmak ve ondan maaş almak imkansız” diyerek görevinden istifa etti. Moskova Stanislavski Tiyatrosu’nun Bale Direktörü Laurent Hilaire, farklı kurumlarda çok sayıda sanatçı, yönetici ardarda istifa etmeye devam etti. Rusya’nın tiyatro alanındaki önemli isimlerinden eleştirmen Marina Davydova bir manifesto hazırlayarak imzaya açtı. Şu anda o da ölüm tehlikesi ile karşı karşıya ve yaşadığı kenti, evini terk etmek zorunda kaldı. St. Petersburg’taki Maly Tiyatrosunun Sanat Yönetmeni Lev Dodin Putin’e yazdığı mektupta savaşın derhal sona erdirilmesini istedi. Rusya’da savaşa ve Putin’e karşı hareket büyürken dünyada ise Rus sporcular yarışmalardan men edildi, Rus sanatçı ve topluluklara karşı bir cadı avı başlatıldı. Diğer yandan savaş devam ederken çok sayıda Ukraynalı sivil yaşamını kaybediyor, evsiz kalıyor ve ülkesini terk ediyor. Yaşamını kaybedenler arasında tiyatrocular, dansçılar da var. Mariupol’de tiyatro binası saldırı sonucu harap oldu.
İçinde bulunduğumuz durum pek parlak değil. Buna rağmen hala sanatın öneminden bahsediyoruz… Bahsetmemiz gerekiyor… Her şeye rağmen sanatın, sanatçıların ve sanat kurumlarının ayakta kalması gerekiyor. Kalmalı ki bizle de nefes alabilelim… Çocuklarımıza ve gençlerimize daha iyi bir dünya sözü verebilelim.
Leman YILMAZ
24 Mart 2022
Fotoğraf: Edwin Hooper/ Unsplash.com