A’DAN Z’YE MEMLEKET: BASIN

0
294

Memleketi anlattığım yazı dizisinin ikincisinde “Basın” başlığını seçtiğim bu günlerde gazeteci Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın tahliye edilmesi… Bu üç noktanın peşine, öfke, küfür vb ekleyebilirsiniz. Buraya yazmayacağım. Ama duygularım böyledir.

Olan biteni düşününce insanın öfkelenmemesi, isyan etmemesi mümkün görünmüyor. Bugünlerde Barış Pehlivan’ın haksız yere hapsedilmesiyle beraber, tahliyesinin önüne engeller konulması, dava süreci tahliye edilmesinin önündeki engeli de kaldırmasına rağmen hala tahliye edilmesinin bekleniyor olması ama kıymetli bir gazeteciyi tasarlayarak öldüren bir katilin, üstelik bir gardiyanın boğazına bıçak dayamış biri olarak Ogün Samast’ın “iyi halden” tahliye edilmesi…

Ermeni olduğu için öldürülmedi! Sisteme muhalif olduğu için öldürüldü! Bugün zehirli meyvelerini verdiğini gördüğümüz, afaki düşmanlar yaratarak mevcudiyetini devam ettirmeye çalışan bir sisteme karşı Ermeni ve Türk kardeşliğini örmeye çalıştığı için öldürüldü! Bu yazımı Hrant Dink’e  ithaf ediyorum. Anısına saygıyla…

Geriye doğru çağ atlıyoruz!

Serinin birinci yazısı “Adalet” başlıklıydı. Okuduysanız memlekette adaleti kimden, kimlerden beklediğimiz şu olan bitenden de açıkça anlaşılıyor. O Adalet beklediğimiz yer, yerler daha doğru bir tabirle Adalet kurumunu seçimleri kullanarak ele geçirmiş yer-yerler gözümüzün içine baka baka “itaat et rahat et” diye hapishane sopasını sallıyor başımızın üstünde. İtaat eden, tetikçiliğini yapan sözde rahat ediyor, “hayır zulme boyun eğmem” diyen cezalandırılıyor. Açıkçası memleketteki Basın’ın durumu da böyle… İtaat eden Basın rahat ediyor, zulmü anlatan Basın bedel ödüyor.

Avrupa Konseyi raporunda 2018 sonu itibarıyla üye ülkelerde 130 gazetecinin cezaevinde olduğu, bunun 110’unun Türkiye’de olduğu yazıyor. Geriye doğru çağ atlayan zihniyetin memleketi getirdiği durum bu…

Avrupa Konseyi 2022 Raporu’nda; “Gazetecilerin sindirilmesi yakalama, gözaltı, kovuşturma ve mahkumiyet yoluyla gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve muhalif politikacıların faaliyetlerine ve eleştirel seslere getirilen kısıtlamaların artması, söz konusu özgürlüklerin uygulanmasını olumsuz yönde etkilemeye devam etmiş ve bu durum oto sansüre neden olmuştur” diyor.

Nedir oto sansür? Gazetecinin -şimdi benim de yazımda yaptığım gibi- edebi bir dil kullanarak yazısını süslemek, okuyucuya iyi duygular hissettirmekle uğraşmak yerine “hangi cümlemden nasıl bir dava çıkarırlar” diye düşünerek yazı yazması, haberlerini sunma biçimini sınırlaması, kendi kendini sansürlemesi demektir.

Muhalif gazetecide bu sansürün çok da etkili olmadığı belli ki sık sık tutuklanır, zor tahliye edilirler. Ancak iktidara biat etmiş gazeteci için durum böyle midir? İstediğini hedef gösterir, istediğine hakaret eder, “halkı kin ve düşmanlığa sevk” eder ne yargılanır, ne ayıplanır ne de kınanır iktidar tarafından. Ödüllendirilir mi? Sanmıyorum. Hatta neden daha fazla yandaşlık yapmadın diye fırçalanır, aşağılanır. Çok eğilmezlerse ipleri çekilir, gözden düşürülür. Bu tip “gazetecilerin” ödülü olsa olsa tutuklanmamaktır! Bunlara gazeteci denir mi? Gazeteciliğin “G”sini bilmezler. Hatta insanlığa ait hasletlere bile sahip değillerdir bence.

Avrupa Konseyi 2022 raporuna göre muhalif Basın ve yandaş Basın arasındaki fark ve iktidarın baskı yöntemleri şöyle;

Kamu Yayın Kuruluşları Kamu hizmeti yayıncısı olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ise Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilişkilendirilmiştir. Hükümetin resmi çizgisini yansıtan TRT’nin yayın politikasında bir değişiklik olmamıştır. Üyeleri Parlamento tarafından, sivil toplum veya basın meslek örgütleri ile istişare yapılmaksızın seçilmeye devam edilen RTÜK’ün bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin endişeler devam etmiştir. RTÜK’ün HDP’li üyesi hâlen cezaevinde bulunmaktadır. RTÜK, “toplumun ulusal ve ahlaki değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkelerine aykırı” yayın yaptıkları yönündeki yoruma açık gerekçelerle bağımsız televizyon ve radyo kanallarını para cezasına çarptırmaya ve yayınlarını askıya almaya devam etmiştir. RTÜK, 2021’de, Hükümeti eleştiren bağımsız kanallara 71 idari para cezası vermek suretiyle toplamda 21.500.000 TL ödenmesine karar vermiştir. 2021’de hükümet yanlısı medya kuruluşlarına ceza verilmemiştir.

İktidar ve onun zihniyetinin yaratmak istediği toplum kuşkusuz dindar bir toplum değildir. Nasıl Demokrasi bir araç ise din de onlar için araçtır. Asıl amaçları sermayenin acımasız sömürüsünün sermaye yanlısı taraftarı olmak, halkın sömürüldüğünü görmemesi, görse de kendisini çaresiz hissederek bu sömürüye dur demek için herhangi bir örgütlenmenin içinde olmaması için alabildiğince baskı ve şiddetle toplumsal isyanı bastırmanın yollarını bulmak ve uygulamaktır. Açıkçası onlar para içinde ve paranın sağladığı lüks içinde keyif sürecekler biz onları beslemeye devam edeceğiz, ses çıkarmayacağız, uyanmayacağız! Bizleri uyandırmaya çalışan gazetecilere ve Basın kuruluşlarına baskının temel nedeni budur.

Avrupa Konseyi 2022 raporuna göre;

“Yazarlar ve gazeteciler aleyhine 37 çok sayıda dava açılmaya devam etmiştir. Eylül 2022 itibarıyla, yargılanmakta veya cezasını çekmekte olan 69 gazeteci ve basın çalışanı cezaevlerinde bulunmaktadır. 2021’de, en az 41 gazeteci (2020’de 48) gözaltına alınmıştır, 35 gazeteci (2020’de 23) toplam 92,5 yıl (2020’de 103) hapis cezasına çarptırılmıştır. Yaptıkları işler nedeniyle gazetecilere ve basın kuruluşlarına yönelik, bazen cinayetle sonuçlanan tehditler ve fiziksel saldırılar 2021’de devam etmiştir. Yolsuzluk haberleriyle tanınan bir gazeteci Şubat 2022’de Kocaeli’de öldürülmüştür(*) Sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre, Türkiye’de 56 muhalif gazeteci, siyasi saikli gruplar tarafından fiziksel saldırıya uğramıştır. Haziran 2022’de Diyarbakır’da, Kürt yapım şirketlerinden 20 gazeteci ve bir basın çalışanı gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştır.(**)”

Rapordan da anlaşıldığı üzere yazdığım Adalet yazısına sık sık dönmek zorunda kalacağız. Pir Sultan Abdal der ya “bozuk düzende sağlam çark olmaz” işte Basın’a yönelik gözaltı ve tutuklamaların temelinde de bu bozuk düzenin kırık çarkı Adalet sistemi vardır.

Düzeni kim bozar, çarkı kim kırar?

Ocak 2022’de Cumhurbaşkanı tarafından sosyal medya ve dijital platformlar da dâhil olmak üzere tüm yazılı, görsel ve işitsel medyaya yönelik yayımlanan bir genelge ile “gençlerin kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korunması ve milli kültürün yabancılaşmaya ve yozlaşmaya karşı korunması” demişlerdi haşmetmeapları!

Keyfi yorumlara açık, genel tanımlar kullanılması tesadüf mü? Tabii ki hayır! İnsanın sorası gelmiyor mu uyuşturucu ticareti neden Türkiye üzerinden dönüyor? Neden son yıllarda artış gösteriyor? Neden bu ticarete göz yumuyor iktidar? Gençlerin kötü alışkanlıklardan korunması balkonda sigara içenleri fırçalamakla olmuyormuş demek ki… Akşamüstü birkaç bira içip evine giden insanlara laf sokmakla da olmuyormuş gençleri kötü alışkanlıklardan korumak.

İktidara yakın medya kuruluşlarındaki programlarda görüyoruz yarattıkları aile yapısını. Milli kültür dedikleri de nedir bilen var mı? Kendi halindeki Anadolu köylüsünü 22 yılda şehirlere getirtip, Tiktok uygulamasında maymuna çeviren, bahis uygulamalarından kazandıkları kara parayı aklayan Enginleri-Dilanları yaratan, işçiyi emeğine, halkı işçiye yabancılaştıran, bilimsel düşünceden kopardığı çocukları yobaz vakıfların yozlaşmış, ahlaken çökmüş müritlerinin eline terk eden sanki bu iktidar değilmiş gibi…

Basın kuruluşları-gazeteciler bunları yazarsa uygulamaları eleştirirse, terör demagojisi devreye girer, kamu görevlilerine hakaret gibi suçlamalarla ve devlete karşı suç işledikleri iddialarıyla sindirilirler, bozuk adalet çarkıyla kovuşturulurlar ve hapis cezasına çarptırılırlar. İddianameler ve suçlamalarda iddia edilen suçla ve eylem arasında doğrudan ve güvenilir bağlantı bulunmasına gerek bile yoktur. Son zamanların “moda” suçu cumhurbaşkanına hakaret…

Avrupa Konseyi 2022 raporunda; Basın İlan Kurumu (BİK), Hükümeti eleştiren medya kuruluşlarına yönelik olarak kamuya açık reklam yasakları uygulamaya devam etmiştir. Cumhurbaşkanı ve ailesi tarafından gazeteciler aleyhine açılan davalar devam etmiştir. Cumhurbaşkanı, MHP lideri ve İçişleri Bakanı, hükümeti meşru bir şekilde eleştirenlere karşı kışkırtıcı ve kutuplaştırıcı bir söylem kullanmıştır. Muhalefetteki bir milletvekili hakkında, devletin mafyayla ilişkisi bulunduğuna yönelik iddia hakkındaki eleştirileriyle ilgili olarak iki soruşturma başlatılmıştır. Türk Ceza Kanunu’nun, azami 4 yıl hapis cezası öngören, Cumhurbaşkanı’na hakaret başlıklı 299. maddesi, çoğunlukla eleştirel sesleri yargılamak amacıyla kullanılmıştır. Bu madde kapsamında Türkiye’de on binlerce kişi hüküm giymiş ve haklarında soruşturma açılmıştır. Bu uygulama AİHM tarafından birçok kez kınanmıştır. 2022’de kesinleşen Vedat Şorli davasında AİHM, 299. maddenin AİHS ilkelerine uygun olmadığına hükmetmiştir. AİHM, Ocak 2022’de, Türk-Alman gazeteci Deniz Yücel’in özgürlük ve güvenlik, kanunsuz tutukluluk hâlinde tazminat ve ifade özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine hükmetmiş ve eleştirel görüşlerini ifade eden kişilerin ihtiyati gözaltında tutulmasının ifade özgürlüğü üzerinde caydırıcı bir etkisi olduğunu belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi, ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmettiği birçok bireysel başvuruyu karara bağlamıştır. Anayasa Mahkemesi’nin Temmuz 2019’da verdiği ihlal tespit kararına rağmen, Olağanüstü Hâl Komisyonu, başvuruları almaya başladığı Temmuz 2017’den beri, “Barış Akademisyenleri” ile ilgili tek bir davayı incelememiştir.

Senin medyan benim medyam;

Gazeteciliğin ve Basın kuruluşlarının çalışma alanları “senin medyan” “benim medyam” meselesi ile birlikte basın emekçilerinin yaşadığı zorluklarla da derinleşen çukurlarla dolu çıkmaz sokaklardır. İletişim ve Gazetecilik fakültelerinden mezun olanların karın tokluğuna çalıştırıldığı kurumlar “onun” medyasında da “bizim” medyamızda da aynıdır. Bu nedenle birçok gazeteci Basın faaliyetlerini Freelanser olarak ya da Youtube üzerinden içerik üretmek zorunda bırakılarak yürütmektedir. Birçok bağımsız gazeteci-muhabirin basın kartı alması da iktidar tarafından zorlaştırılıyor, Sarı Basın kartı dışında kartlar birçok olay anında emniyet mensupları tarafından dikkate alınmayarak muhabirler çekim yaparken işkence ile gözaltına alınıyor.

O’nun medyası Holdingler üzerinden yürütülürken de işin kaymağını yiyen yine onlardır ve buralarda da basın emekçileri en düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Yakın zamanda Supitnik Haber ajansından işten atılanların grev direnişine şahit olmuştuk. (***) Dediğimiz gibi bozuk düzende sağlam çark dönmüyor.

Avrupa Konseyi 2022 raporu diyor ki; Riskli meslek grubu gazetecilik…

Meslek örgütleri ve çalışma koşulları Gazeteciler temsil bakımından, gazeteci meslek örgütleri ve hükümet yanlısı birlik olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Türkiye’de gazetecilik, ücretlerin düşük, yargı baskısı riskinin yüksek ve iş güvenliğinin yetersiz olması nedeniyle güvencesiz ve riskli bir meslek olmayı sürdürmüştür. Çalışma koşulları istikrarsız, sendikal haklar yetersiz olmaya devam etmektedir ve iş mevzuatı gerektiği şekilde uygulanmamaktadır. Basın kartı almanın güçlüğü ve keyfi akreditasyonlar başlıca sorunlar olmaya devam etmektedir. Araştırmacı gazetecilik ve siyasi açıdan hassas meseleler, editoryal baskıya, oto sansüre ve yargı baskısına maruz kalmaya devam etmektedir.

Memleketi anlatırken moralinizi mi bozuyorum, umudunuzu mu buduyorum? Galiba durum öyle görünüyor. Ama bilirsiniz her olayın iyi tarafını görmek ve iyi tarafını büyütmek benim tarzım. Gerçekleri göreceğiz ama umudu büyüteceğiz. Çünkü siz de bilirsiniz bir yerde bir mum yanıyorsa karanlık olamaz ama her yer karanlık olsa bir mum yeter… Görüyorum ki bütün baskı ve tehditlere rağmen gittikçe çoğalan, sözünü iktidardan, gözünü budaktan esirgemeyen yüzlerce gazeteci ve Basın emekçisi var. Her birine minnet ve teşekkürle Hrant’ın 2007 yılındaki bir yazısından alıntıyla bitirelim bu yazımızı da;

Rahat bana batardı!Kaynayan cehennemler’i bırakıp, ‘hazır cennetler’e kaçmak her şeyden önce benim yapıma uygun değildi. Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık. Türkiye’de kalıp yaşamak, hem bizim gerçek arzumuz, hem de Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi. Kalacaktık ve direnecektik…

* Gazete Duvar haberi: Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı, Ses Kocaeli Gazetesi İmtiyaz Sahibi Gazeteci Güngör Arslan’ın öldürülmesine ilişkin 10’u tutuklu 14 şüpheli hakkında dava açtı. Hazırlanan iddianamede, Arslan’ın Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin tramvay ve otobüslerin reklam giydirmeleri ihalelerini alan şirketin sahibi eski Ülkü Ocakları Kocaeli İl Başkanı ve avukat Ersin Kurt aleyhinde yaptığı haber ve yazılar nedeniyle bizzat Kurt’un azmettirmesi sonucu öldürüldüğü anlatıldı. Savcının iddiasına göre, Ersin Kurt, Gazeteci Arslan’ı susturmak için öldürttü. 

** Diyarbakır’da tutuklanan gazeteciler:

8 Haziran 2022 de gözaltına alınarak 16 Haziran 2022’de tutuklanarak cezaevine gönderilen Abdurrahman Öncü, Aziz Oruç, Elif Üngür, İbrahim Koyuncu, Lezgin Akdeniz, Mazlum Doğan Güler, Mehmet Ali Ertaş, Mehmet Şahin, Neşe Toprak, Ömer Çelik, Ramazan Geciken, Remziye Temel, Safiye Alagaş, Serdar Altan, Suat Doğuhan ve Zeynel Abidin Bulut.

 *** MLSA Türkiye’de Canan Kaya’nın Haberi:

Rusya’nın resmi haber yayıncısı Sputnik Türkiye’nin İstanbul ve Ankara      bürosunda çalışan gazetecilerin başlattığı grev, 25 Eylül itibariyle 40. gününe ulaştı. İşten çıkartılan 24 çalışanın işe iadesi ve ücretlerin yükseltilmesi talebiyle 7 Ağustos’ta başlayan süreç, iki Rus yöneticinin, “Üçüncü şahısları aradan çıkartın” diyerek Türkiye Gazeteciler Sendikası’na (TGS) karşı bir tutum sergilemesiyle direnişe dönüştü.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz