Antigone ile Konuşmak

0
176

Günümüzden 2500 yıl öncesine götüreceğim sizi. Antik Yunan’ın en önemli yazarlarından biri olan Sophokles’in yazdığı yedi tragedyadan en eskisine. 21.yüzyılın ortasından tam da uzaya çıktığımız böylesi günlerde ne yapmak, nereye varmak istemekteyim, değil mi? Esasen, içinde yaşadığımız Yakın Çağ’dan Antik Çağ’ın sanat eserlerine yansıyan insanlık değerlerine bakmak niyetindeyim sadece.

Günlerdir aklımla, yüreğimle sohbet ettiğim Antigone’den öğrendiklerimi paylaşmak istiyorum sizlerle. Neden Sophokles’in ölümsüz eseri olduğunu, neden Dünya Edebiyatı’nın ilk direniş örneği kabul edildiğini anlamamda epey yardımcı oldu bu konuşmalar bana. Yooo, gaipten sesler duymuyorum. Sadece benim gördüğüm bir arkadaşımdan da bahsetmiyorum. İçimde hiç susmayan bir kadın sesi o. Antigone, benim vicdanım. Her akşam yastığa başımı koyduğumda hesaplaştığım iç sesim.

Kendisiyle tanışıklığımız epey eskiye dayansa da O’nu anlamam kırklı yaşlarıma denk geldi. O hep konuşuyordu ama benim yaşadıklarım, deneyimlerim ancak yetişebildi dilini çözmeye. Ayrıca sevgili Prof. Dr. Beliz Güçbilmez’in (@BelizGucbilmez) Tersine Mühendislik Atölyesi’nin ve İnsan Hakları Okulu’nda verdiği derslerin de sohbetimizdeki yerini fosforlu kalemle çizmeliyim. Antigone’ye Türkçe öğretenin yani eseri dilimize ilk çevirenin Sabahattin Ali olması da tesadüf olamaz bence.

Sophokles’in Üçlemesi

Antigone, Sophokles’in Thebai Üçlemesi ya da Oidipus Üçlemesi olarak adlandırılan oyunlarının sonuncusudur. Kendisi Thebai Kralı Oidipus’un kızı olarak karşımıza çıkar. O’nu daha iyi anlamak için ilk iki tragedyanın içeriğinden kısaca bahsetmem yerinde olacaktır.

Üçlemenin ilki Kral Oidipus Tragedyası’dır. Konuyu fazla dağıtmamak adına wikipedia.org sitesinde yer alan kısa özeti alıntılıyorum; Oidipus, Thebai Kralı Laios’un oğludur. Doğacak çocuğunun kendisini öldüreceği kehanetinden dolayı, Laios çocuğu öldürmesi için bir çobana verir. Ama çoban çocuğu öldürmeye kıyamaz ve onu Korinth Kral ve Kraliçesi’ne evlatlık olarak verir. Oidipus büyünce hakkındaki kehaneti öğrenir ve babası sandığı Korinth Kralı’nı öldürmemek için ülkeden ayrılır. Ancak Thebai’ye doğru yola çıktığında yol kavgası yüzünden öz babası Laios’u bilmeden öldürür.

Şehre geldiğinde Sfenks adlı yaratık insanlara bilmece sormakta ve bilemeyenleri öldürmektedir. Oidipus, Sfenks’in bilmecesini bilerek şehri kurtarır ve yeni dul kalmış kraliçe İokaste yani öz annesi ile evlenir. Bu evlilikten dört çocukları olur: İsmene, Antigone, Polyneikes, Eteokles. Yıllar sonra şehre salgın hastalıklar gelir ve Oidipus, tanrıların şehri neden cezalandırdığını araştırır. Böylece gerçek açığa çıkar. Bunun üzerine eşi ve annesi İokaste kendini asar. Oidipus ise gözlerini kör eder.”

Üçlemenin ikincisi olan Kral Oidipus Kolonos’ta adlı oyunun özetini de insanokur.org sitesinde yer alan “Sophokles’in En Ünlü Tragedyası; Antigone” başlıklı yazıdan alıntılıyorum; “…aradan yirmi yıl geçmiştir ve Oidipus ölmek üzeredir. Oğulları Eteokles ile Polyneikes babalarını ziyarete gelir. İkisi de babalarını vesayetleri altına almak ister. Oidipus, Atina Kralı Theseus’un yardımıyla onları kovar. Çilesinin sonuna gelen Oidipus ölür. Babalarının ölümünden sonra, iki oğul arasında kanlı bir çekişme başlar. Dönüşümlü olarak aldıkları yönetimi bir süre devam ettirdikten sonra, sıra küçük kardeş Eteokles’e geldiğinde anlaşmayı bozar ve yönetimi devretmez. Bunun üzerine Polyneikes Argos kralı Adrastos’a sığınır, kızıyla evlenerek de durumunu pekiştirir. Sonra da Argos kralının askerlerinden derlediği bir orduyla Thebai’yi yedi kapısından kuşatır. Ve bu savaşın sonunda iki oğul da ölür. Böylece Thebai’nin yönetimine dayıları-ve de amcaları- Kreon geçer.”

Antigone Tragedyası

Şimdi gelelim esas kızımızın MÖ 5.yüzyıldan bugüne gelen kulak çınlatan sesine. Oyun Kreon’un tahta geçmesi ile başlar. Kral, iki kardeşten Eteokles’e şanına yakışır bir cenaze töreni düzenlerken Polyneikes’in cenazesinin açıkta bırakılmasına karar verir. Tahta geçme sırası abisinde olmasına rağmen yönetimi devretmeyen Eteokles, bir kahraman gibi gömülecektir. Ancak başka bir Krallığın ordusunun desteğiyle ülkesine saldıran Polyneikes ihaneti nedeniyle gömülmeyerek cezalandırılacaktır. Ayrıca emre karşı gelenler de ölümle cezalandırılacaktır.

Erkek kardeşlerini taht kavgasında kaybeden Antigone, abisinin cenazesine yapılan bu muameleyi kabul edemez. Her ne kadar Kral’ın verdiği bir ferman olsa da ölümü pahasına kardeşinin gömülme hakkını savunur. Kral’ın yasaklarına rağmen kardeşini gömer ve ruhunun acı çekmesine son verir. Haber duyulur ve Antigone Kral’ın emri ile zindana atılarak ölüme mahkum edilir.

Nişanlısı ve aynı zamanda Kral Kreon’un oğlu olan Haimon sevgilisinin serbest bırakılması için babasına yalvarsa da sonuç değişmez. Kentin kör hahini sahneye çıkar ve Kreon’a eğer bu kararından vazgeçmezse başına çok kötü şeyler geleceğini söyler. Ancak bu kehanetle ikna olan Kral, ölüm cezasının kaldırıldığını bildirmek ister ama Antigone terk edildiği zindanda kendisini asmıştır. Haimon da nişanlısının acısına dayanamayarak intihar eder. Oğlunun intiharını öğrenen anne yani Kral’ın eşi de hayatına son verir. Ve Kral Kreon tüm ailesini kısa sürede kaybeder.

Antigone’den Bugüne

Tragedyaların ölümle bitmesi karakteri itibariyle beklenendir ancak oyundan bize kalan asıl soru hala güncelliğini korumakta. Yazının başında bahsettiğim Antigone ile süren sohbetimizin içeriği de aynı soru etrafında şekilleniyor. Krallar, imparatorlar, beyler, saraylar, taht kavgaları, emirler, talimatlar, yasaklar, tehditler, haksızlıklar, zindanlar, cezalar karşısında bizim ne yaptığımızı soran Antigone’nin sesini siz de duyuyor musunuz? Tüm baskılara başkaldırıp kardeşinin gömülme hakkını savunan o kadının kararlığı sizi de sarsmıyor mu? Yasalar/hukuk ve vicdan çatışmasının sonucu bizi Antigone ile konuşur hale getirmiyor mu?

Cevaplarınız “hayır” ise öncelikle verdiğim geçici rahatsızlık için özür dilerim. Sol üst köşede yer alan “Bitti” yazısına tıklayıp sayfadan ayrılabilirsiniz. Ama ben Antigone’den günümüze yalnız olmadığımı biliyorum. Vicdanımızdaki ve bilincimizdeki kavganın sürmesi insan kalabilmek adına umut verici. Ancak mesele burada bitmiyor, esasen tam da burada başlıyor. O sebeple cevaplarınız “Evet” ise hayatın içindeki tragedyada size kolaylıklar diler, gözlerinizden saygıyla öperim.

Kapak Görseli: Nikiforos Lytras, “Antigone in front of the dead Polynices” (1865)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz