Bir Liderin Doğuşu
Birisi ateşi çalmış duydunuz mu? Kim çalmış? Prometheus… Ayyy şimdi soğukta mı kalacağız? Yok yok, öyle değil dostum. Yeryüzünün tanrıları her şeyi kendilerine sakladığı, bizlere vermediği için hakkımız olanı alınca ‘çaldı’ diyorlar. Bu öyle değil yani. Prometheus bizim için aldı ateşi, insanlığa hediye etti. E iyi o zaman da kim bu Prometheus?
Yunan mitolojisinde geçer adı. Yunan mitolojisine göre Kaos adlı ilkel tanrı evreni yarattı. Bu tanrı Titanları doğurdu. Tanrı ailesi diyebiliriz Titanlara… Tanrılardan biri olan Kronos yerine geçerler korkusuyla kendi çocuklarını yemeye başladı. Bu çocuklardan Zeus, Kronos’un elinden kurtulmayı başardı ve Titan’ların da yardımıyla Kronos’u tahtından indirerek, iktidarı ele geçirdi. Zeus, bir süre sonra Olimpos tanrıları denen yeni bir aile iktidarı kurdu. Sonradan, Olimpos Tanrıları ile Titanlar arasında bazı savaşlar oldu. Prometheus, Titanların çocuğudur.
Hımmm, anladım. İyi çocuk mu Promete? İyi tabii dostum. Bak hikayesini oku, bir kahraman olduğunu göreceksin. Mitolojileri okuduğunda bu hikayede olduğu gibi yeryüzünde insanın yaptığı her şeyin mitosa dönüştürülerek anlatıldığını aslında her mitin bir insanlık mücadele tarihi olduğunu da anlıyorsun. Şu yukarıdaki paragrafta bile hanedan ve taht mücadelesinin bir hikayesi anlatılıyor. Günümüz devletleri de düzenlerini, hanedanlarını değiştirecek korkusu ile kendi çocuklarını yemiyor mu?
Neyse konumuza, ateşi Çalan Prometheus’a döneyim.
Wikipedia’da Prometheus’un hikayesi şöyle anlatılıyor;
“Prometheus, kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanoğlunu yaratarak ve onlara ateşi vererek bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır.
Olympos tanrılarının kuvvet ve kudretine karşılık, Prometheus’ta kurnazlık ve zeka vardır. Titanların isyanları sırasında tarafsızlığını korumuş ve başkaldırmamış bir Titan oğlu olarak Zeus’un gözüne girmeyi başarmıştı. Zeus onu Olympos’taki ölümsüzlerin arasına aldı.
Oysa o Zeus ve arkadaşlarına karşı kin besliyordu. Dedelerinin öcünü almak için, kendi gözyaşıyla yoğurduğu balçıktan ilk insanı yarattı. Sonra onun acizliğine acıyarak, Hephaistos’un alevler saçan ocağından bir kıvılcım çaldı ve insanlara armağan etti. Bunun için Tanrı Zeus tarafından Kafkas Dağında zincire vurulmuş ve Prometheus Desmotes (zincire vurulmuş Prometheus) adıyla anılmıştır.
Tanrılarca görevlendirilen bir kartal sürekli olarak, her gece yeniden oluşan karaciğerini kemirmektedir. Onu Kafkas dağının tepesindeki bu işkenceden Zeus’un oğlu yarı tanrı, ölümlü Herakles (Herkül) kurtarır. Prometheus; “Zeus tahtından düşmedikçe benim işkencelerimin sonu yoktur” der, böylelikle insanlığa özgürlüğün yolunu göstermiş olur.
Zincire vurulmasındaki asıl neden Zeus’un ondan korkuyor olmasıdır. Geleceği görme yetisi olan bir titan’dır ve bu yetisini kullanarak Zeus’un Kronos’u tahttan indirmesine yardımcı olmuştur. Gelecekte de Prometheus’un bu özelliğini kendisinin tahttan düşürülmesi için de kullanacağından korkan Zeus, Prometheus’un ateşi (bilgiyi) çalarak insanlara vermesi ile ondan kurtulmak için gerekli fırsatı elde etmiştir.
Bu işkence 30.000 yıl sürmek üzere planlanmıştı, fakat Herkül’ün onu serbest bırakmasıyla Prometheus kendisinin karaciğerini her gün yiyen kartalı buldu ve öç olarak kartalın karaciğerini yedi. Zeus bu şekilde cezasını sonlandıran Prometheus’u affetti ve tekrar ölümsüzler arasına aldı.”
İnanılmaz heyecan verici bir mücadele okudun Prometheus hikayesinde. Eyvallah, bu hikaye orada kalsın diyebilir misin? Daha doğrusu bu hikaye mitolojide kalabilir mi? Bence hayır!
Analar daha ne Prometheuslar doğuracak, tarihi değiştirecek görelim!
2013 yılında tutuklanmış, 6 ay kadar Sincan hapishanesinde kalmıştım. O süreçte 5 ciltlik bir kitap okudum. Bu kadar hızlı bitirdiğim bir kitap hatırlamıyorum! Ateşi Çalmak… Galina Serebryakova’nın yazdığı, Karl Marx’ın hayatını anlatan bu kitabı okumak değil de dinlemek isterseniz İskenderiye Kütüphanesi adlı YouTube kanalı sizler için seslendirmiş. Buraya linkini bırakıyorum. (https://www.youtube.com/watch?v=aaDbmseGio8) Ellerine sağlık…
Bilgi boş yanan bir ateş değildir!
Kitaba dönersem, gençliğimde okuduğum Prometheus hikayesi ile Karl Marx’ın hayatını özdeşleştirmek ve kitaba bu ismi vermek muhteşem bir denklik kurmaydı. Tarihte Prometheus’un rolünü üstlenenler olmuştu muhakkak. Yani kendi çocuklarını yiyen iktidarlara karşı ateşi yani bilgiyi, durduğu yerde boşu boşuna yanarak bırakmaktansa alıp insan yararına kullanmayı düşünen milyonlarca kahraman olmuştur. Ama herhalde bu işi en iyi, en doğru şekilde yapan, modern dünyaya Diyalektik Materyalizm’i hediye eden Marx olmuştur. O da mitolojideki gibi kanımızı emen, kendi çocuklarını yiyen Kapitalim’i tahtından indirmek ve Proleterya’yı dünyanın hakimi kılmak istemişti.
Çünkü Proleterya yani bilgiyi ele geçiren işçiler uygarlık tarihini oluşturan, bizleri var kılan emekçiler olacaktı. İşçiler… Dünya onların sayesinde dönüyordu. Tüm dünyayı sırtlarında taşıyorlardı. Çünkü dünyanın gerçek sahibi tanrılık taslayan bir avuç azınlık değil emekçi çoğunluktu. İktidarı hak eden onlardı… Marx bize gösterdi ki “bilgi güçtür.” Ve bilgi boş yanan bir ateş olduğunda değil üretmekte, değiştirip dönüştürmekte kullanıldığında bir güçtür.
LİDER!
Bu yazıyı yazmaya kara verdiğimde animasyon bir film izliyordum. Yazdığım her şey o filmi izlerken kafamda dönüp duran düşüncelerdi. Çinli yayın kuruluşu “bilibili”nin hazırladığı filmi altyazıları ile yayına alan BSM yani Bağımsız Sinema Merkezi emekçileri idi. İzlerken çok heyecanlandım. Emeği geçenlerin eline sağlık! Filmin linkini de bırakıyorum buraya; https://www.youtube.com/watch?v=nT39irXJYgU
Filmi izlerken düşündüm.
Ateşi Çalmak kitabını… Filmi izlerken hatırladım haklarımızı almak için mücadele ederken milyonlarca emekçinin başına gelenleri. Kapitalizm’in nasıl bir canavar olduğunu… Bir insanın hayatı boyunca yerinden edilerek, hastalığın, yoksulluğun ve acının her türlüsünü yaşadığı halde, bunlarla yüzleşmeyi bilmesinin ve yoksul emekçilere “bir kalbinin olduğunu unutmadan” bakabilmesinin, insanlığın kurtuluşu için mücadele etmekten asla vazgeçmemesinin yüceliğini düşündüm.
Marx’ın ölümünden 11 yıl sonra Das Kapital’in diğer ciltlerini tamamlayarak dostuna ve insanlığa vefasını gösteren, dostluğun gerçek anlamını bize anlatan Engels’i düşündüm.
Gençlere…
Ve tabii ki bir öğretmen olarak gençleri düşündüm ve onlar için bu bölümü filmden alıntıladım. Marx’ın hayatının özeti heyecan verecektir onlara da. Filmin 5. Bölümünde geçen o ışıklı sözler işte burada;
- Şu anda hiçbir şeyim olmasa bile yine de hayallerimin peşinden gideceğim ve asla geri çekilmeyeceğim!
- Bu kozadan çıkacağım günü bekliyorum. İnançlarım bana cesaret veriyor.
- Eğer yola çıkacaksak varmalıyız…
- Karanlık gecede uçmak/Aşkın korkusuz olmasına izin ver!
- Işığı ve gerçeği aramak…
- Yıllar çabuk geçiyor ve ben yalnızca bir kez yaşıyorum…
- Kendimi çukurdan çıkarır ve uçarım. Pişmanlık duymadan uçun!
- Mücadele edenler kutsanır. Rüzgarla uçun, hayallerinizle uçun, cesur bir yürek yenilgiden korkmaz! Yoksulluk ve hastalıkla boğuşsa ve dolaşmak zorunda kalsa bile, aşkını kaybetmek, yanlış anlaşılmak, dünya tarafından reddedilmek olsa bile…
- Şöhretin parlak ışıkları altında kendimi kaybetmeyeceğim!
- İlerlerken ilk kalbimi unutmayacağım!
- Ovayı ateşe verecek kıvılcımı getireceğim…
- İnançlarınızın sarsılmamış bir kalbe yol göstermesine izin verin.
- Kaderiniz için, devrim için birleşin!
- Kimse kalbimdeki ateşi söndüremez, bu gerçek! Tüm halkların kurtuluşu için ilerlemekten başka seçeneğim yok şu anda anlaşılmasam bile…
- Burada ayrılmamız gerekebilir ama tekrar bir araya geleceğimiz günü bekliyorum…
Bilirsek, saldıracaklardır! “Çok da tınn” diyeceğiz!
Kapitalist ekonomik krizin dünya çapında bizleri yoksullaştırıp, bir avuç zengini daha da zengin yaptığı bu günlerde halkların kurtuluşu ve burjuva sınıfının sonunu getirecek düşünceler emekçilerin dikkatini daha fazla çekecektir. Çünkü burjuva bilir ki krizlerin sonunda savaşlar, savaşların sonunda da devrimler yaşanır. Bu, Kapitalizmin handikapıdır ve buradan çıkamaz! Onları o handikaptan çıkartmayacağız!
Bu nedenle, tüm gücünü Sosyalist düşüncelerin emekçiler arasında gezinip yer bulmasını engellemeye harcar. Cahil ve gönüllü kulluğa meyilli, çıkarcı bir kısım grupları arkasına alarak, onları araç olarak kullanarak Sosyalist düşünceye saldırmaları için teşvik edecektir. Bilincimizi çarpıtmaya, gerçek kurtuluşun yolunu bulmamamız için yolumuzu karartmaya, gerici düşünceleri topluma yaymaya çalışacaktır. Çok da tınnnn…
Bize saldıran, saldıracak olan her kim olursa olsun, kanatlarımızı havalandıracak, geleceği gören gözlerimizle, inancımızla hayallerimize yol alacağız! Kapitalistlerin her türlü çabası, bilimin, ateşin yani bilginin ışığı ve gücü karşısında yenilmeye mahkumdur. Marx’ın yüreğini kuşanabilirsek…
Ayyy çok heyecanlı… Okudukça, izledikçe, dinledikçe içimi bir coşku sarıyor. Sanıyorum ki ben yazarsam milyonlar okur, izler, düşünür, heyecanlanır benim gibi. Tekrar bir araya geleceğimiz günlerin sabırsızlığı ile “Dünyanın Tüm İşçileri Birleşin…”