Ben Martin, Aston Martin…

0
234

İkinci dünya savaşı sonrası başta Soğuk Savaş olmak üzere, doğu/batı arasındaki gerilim, buna Küba Krizi, Berlin Duvarı, Çin, Kennedy Suikastı gibi olguları da kattığımızda sinema sektörü bu konjonktürü iyi değerlendirdi ve bu ilgi ve merakı beyazperdeye casus filmleri tarzını yaratarak aktarmaya başladı. O yıllardan bugüne değin her dönem içerikler ve “düşman” farklılaşsa da casus filmleri her zaman ilgi çekmeye devam etti ve ediyor. Hiç kuşkusuz casus filmleri denildiğinde akla ilk gelen “007 James Bond” serisidir.

Ian Lanchester Fleming İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz Donanmasında istihbarat bölümünde çalışmıştı ve ilk “bestseller” romanı olan “Casino Royal”i 1952 yılında yayınlayacak ve ilerleyen yıllarda aynı seriden 11 roman 2 hikaye daha yazacaktı. Bond hikayeleri tüm dünyada yüz milyon kopyadan daha fazla satılarak en çok satan kurgu kitaplar listesi arasında yerini buldu.

Ian Flemming’in romanları ve sinemaya aktarılan hikayeleri ilk başlarda sadece “soğuk savaş” dönemine atıfta bulunarak Sovyetler Birliği temalı olsa da daha sonraki hikayeler dönemin karakteristik özelliklerine ve politik atmosferine göre şekillendi. 

1960’lı yıllardan günümüze Sean Connery, George Lazenby, Roger Moore, Timothy Dalton, Pierce Brosnan ve son olarak Daniel Craig Bond karakterini canlandırdı. Tüm seri içerisinde Bond karakterleri ile birlikte kimlikleri, tarzları değişse de iki olgu her zaman önemini  korudu ve merakla beklendi; birincisi seksist bir yaklaşımla ele alınan ve kim olacağı merak edilen “Bond Kızı”, ikincisi ise Bond’un kullanacağı otomobilin hangisi olacağı.

Bond’un kullandığı otomobiller neredeyse Bond kadar ikonik olmuştur. Bond karakterinin Aston Martin markası ile özdeşleştiği algısı olsa da serinin yarısından daha azında Bond Aston Martin kullanmıştır. Buna rağmen Aston Martin halen  Bond ile özdeşleşmiş tek otomobildir. Kurgu içerisinde yer alan ana araç her zaman sofistike ve pahalıdır. Çoğu zaman bir casusun işine yarayacak silahlar, “gadget”lar ile donatılmıştır. Bununla beraber filmin akışı içerisinde Bond’un zaman zaman çalmak zorunda kaldığı, Bond kızının kullandığı otomobiller de ikonik hale gelmiştir. (Bu arada Bond’un kullandığı ve ikon haline gelen saatleri de unutmamak lazım) Her ne olursa olsun ürün yerleştirme olarak, lansman olarak seçilen otomobiller her zaman Bond evreninin önemli bir parçası olmuştur. Her Bond filminde bir çok otomobil yer alsa da bu yazıda sadece öne çıkan marka ve modellere yer verilmiştir.

1962 yılı serinin ilk filmi olan “Dr. No”da öne çıkan otomobil 1961 Sunbeam Alpine Series II’dir. Bir yıl sonra serinin ikinci filmi olan “From Russia with Love” isimli filmde Bond’u 1935 model bir Bentley Mark IV ile görüyoruz. Bu filmde otomobilden daha çok dikkat çeken nokta ise Bond’un bir araç telefonu kullanıyor olması.

1964 yılına geldiğimizde “Goldfinger” filminde 4L motoru, 5 vitesli şanzımanı Aston Martin DB5 sahedeki yerini alıyor.  ( Aynı aracı daha sonraları Thunderball (1965), Goldeneye (1995), Tomorrow Never Dies (1997), Casino Royale (2006), Skyfall (2012), Spectre (2015), No Time to Die (2021) filmlerinde de görebileceğiz.) DB5 Bond ile özdeşleşen en ikonik araç haline gelmiştir.

1965 yapımı “Thunderball”da Bond Bahamalar’da 1965 Model Bir Lincoln Continental kiralar. Alışık olduğumuz, küçük, seri spor otomobillerden oldukça farklılık gösteren Lincoln karşılıklı açılan kapılarıyla bu filmde yer alarak ikonik bir otomobil olduğunu böylece kanıtlamış oldu.

1967 yılı yapımı ve Tokyo’da geçen “You Only Live Twice” da Bond’u bir Japon otomobiliyle görmemiz şaşırtıcı olsa da kurguya oldukça uygun gözüküyor. Bu filmde Bond; 1967 model bir Toyota 2000 GT kullanacaktı. Japonya’nın ilk spor araçlarından biri olan 2000GT’nin içine 1.82’lik boyuyla Sean Connery biraz zor sığdığı için filmde kullanılan otomobilin üzerinde küçük oynamalar yapmak zorunda kalındı ve filme özel yalnızca bir tane üstü açık Roadster üretildi. Yalnızca 351 adet üretilmiş olan 2000GT bugün müzayedelerde bir milyon doların üzerinde alıcı bulabilen nadir klasiklerden bir tanesi.

Bir ara film olan ve Bond’u George Lazenby,in canlandırdığı 1969 yapımı “On Her Majesty’s Secret Service”te 1969 Model bir Aston Martin DBS görüyoruz ve film boyunca oldukça dikkat çekerek filmin ana ögelerinden biri haline geliyor.

Sean Connery’nin bayrağı Lazenby’de devraldığı 1971 yapımı “Diamonds Are Forever” filminde Ford ile yapılan bir ürün yerleştirme anlaşması neticesinde 1971 Model bir Mustang Mach 1 Bond arabası olacaktı. Las Vegas kovalamaca sahneleri ile birlikte bu film birinci nesil Mustang için muhteşem bir vitrin oldu. Ayrıca filmde 1971 Ford Galaxie 500 de görmekteyiz. Yine aynı filmde Bond İngiltere’den Amsterdam’a geçerken 1970 Triumph Stag kullandı.

Sean Connery seriden ayrıldıktan sonra yerini üçüncü Bond olarak “Saint” dizisiye tanınan Roger Moore’a bırakacaktı. 1973 yapımı “Live and Let Die” isimli ilk Roger Moore filminde öne çıkan otomobili ise kiraladığı 1963 model üstü açık Chevrolet Impala olacaktı.

1974 yılı yapımı “The Man with the Golden Gun” isimli filmin kovalamaca sahnelerinde ise 1974 AMC Hornet ile anlaşıldığını görürüz.

“The Spy Who Loved Me” isimli 1977 yılı filmde yapımcılar bir Aston Martin olmasa da İngiliz otomobili tercih ettiler ve füturistik tasarımıyla 1976 Lotus Esprit S1 Bond aracı olarak tercih edildi.

1979 “Moonraker” filminin tercihi ise AMC Concord yönünde oldu.

“For Your Eyes Only” filmine geldiğimizde Bond’un kaçış için sarı bir Citroen 2CV kullandığını görsek de (Filmden sonra üzerinde kurşun deliği çıkartmaları ve rozetler olan özel bir versiyonu piyasaya sürüldü)  filmin ana tema arabaları daha sonra DMC DeLorean’a ilham kaynağı olacak iki ayrı renkte 1981 Lotus Esprit Turbo’ydu.

1983 yılında çekilen “Octopussy” filminde Bond ilk kez bir İtalyan otomobili olan 1981 Alfa Romeo GTV6 ile seyircilerin karşısına çıktı. Lotus kadar iddialı olmasa da aynı tasarımcı Giorgetto Giugiaro tarafından çizilmişti. Filmin diğer ikinci önemli arabası ise Bond’un Sovyet Generalden çalarak kaçtığı 1968 Mercedes Benz 280S’di. Açılış sekansında görülen üzeri açık, üç kapılı Rapport Huntsman kaportasına sahip Range Rover’a da değinmeden geçmemek gerekiyor.

1983 yılında ayrıca EON tarafından çekilmeyen ve ana öyküden ayrılan farklı bir Bond filmi daha vizyona girdi; “Never Say Never Again”. Sean Connery’nin başrol oynadığı bu Bond filminde köklere geri dönülerek bir klasik yine sahneye çıkacaktı; 1937 Bentley Drophead Coupe…

1985 tarihli Roger Moore’un son Bond filmi “A View to a Kill”de ise tüm filmlerin en kötü arabası olarak adlandırılan hiçbir özelliği olmayan, ürün yerleştirme anlaşmasıyla gelen 1983 model bir Ford Ltd. gördük. Filmde yine heyecan vermeyen bir diğer otomobil ise bir taksiciden çaldığı Renault 11’i görüyoruz.

Dördüncü Bond olan Timothy  Dalton’un ilk filmi 1987 yapımı “The Living Daylights”, Bond filmlerinde ilk kez Audi kullanılan bir film olarak sinema tarihindeki yerini aldı. Filmde 1986 yılı yapımı Audi 200 Avant ve Audi 200 Quattro sahnedeki yerini alacaktı.

Serinin 1989 yılı yapımı “Licence To Kill” filminde Dalton 1987 Lincoln Mark VII LSC kullanacak ancak bu coupe araba oldukta gösterişli ve şık olmasına rağmen Bond imajıyla çok bağdaştırılamayacaktı.

1995 yılında Pierce Brosnan’ın Bond olmasıyla birlikte seri büyük bir değişim geçirdi. Daha büyük prodüksiyon bütçeleri ile gişe rekorları kıran Bond filmlerinin başlangıcı oldu. Brosnan’ın ilk filmi “Golden Eye”ın ikonik otomobili ise Bond filmlerinde ilk kez kullanılan ve üç filmlik bir ürün yerleştirme anlaşması yapılan 1995 BMW Z3 oldu.

1997 yılında BMW anlaşmasının devamında “Tomorrow Never Dies” filminde sahneye rafine ve göz alıcı 1997 BMW 750İL çıkacaktı.

BMW’nin son anlaşma yılı olan 1999 “The World Is Not Enough” filminde ise BMW Z8 film sahnesini bir Lada Niva ile paylaşacaktı.

Brosnan’nın son Bond filmi olan 2002 tarihli “Die Another Day” filminin otomobil aktörü ise Aston Martin V12 ile birlikte Küba’da ortaya çıkan 1957 model üzeri açık bir Ford Fairlane oldu.

Dördüncü ve son Bond olan Daniel Craig, 2006 yapımı “Casino Royal”de karşımıza Ford anlaşmasının devamı olarak seyirci karşısına bir Ford Mondeo ile çıktı ama filmin ana oyuncusu yine bir Aston Martin DBS olacaktı.

2008 yılına geldiğimizde “Quantum of Solace” filminde Ford markasının ağırlığını 1989 Ford Bronco 2 XLT, 2008 Ford Edge SEL ile koyarken bir de 2008 Range Rover Sport filme girebilme şansı yakaladı.

2012 “Skyfall” filminde sırasıyla 2011 Jaguar XJ, Aston Martin DB5, 2010 Mercedes-Benz S 300 Bond araçları olarak yerini alacaktı.

2015 “Spectre” filminin baş aktörü olan Aston Martin DB5 sahneyi yine bir Jaguar ile paylaşacaktı.

Ve şimdilik son Bond filmi: “No Time to Die”(2021) da ise yine Aston Martin DB5 olurken, Land Rover V8 Defenders ve 1998 Toyota Land Cruiser Prado LC90 Bond araçları olarak tarihteki yerini aldı.

Önceki İçerikSöylenen Şarkı Nedeniyle Düğüne Operasyon: 23 Gözaltı!
Sonraki İçerikNarayama’nın Emeklileri
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz