Sonbaharın geç aydınlanan sabahlarının birinde mutfak tezgahının önünde ayakta duran adam çayı deme koyarken neler olacağını kestirecek aklı, olacaklara dayanacak gücü olmadığını düşünüyordu.
Birazdan merdivenlerden yukarı çıkacak aynı yastıkta kocadıkları karısını uyandırmak için tatlı tatlı seslenecekti. Karısı o kadar kolay uyanmayacaktı, giderek daha zorlaşıyordu hele ki gece uykuları bu kadar bozulmuşken. Ama rutine sadık kalmak önemliydi. Karısı gözlerini açacak, tekrar kapatacak tekrar açacak bir süre nerede olduğunu, kiminle olduğunu, ne zamanda olduğunu ve kim olduğunu anlamaya çalışacaktı. Hatırlayamıyordu.
Adam bu sessiz soruların cevaplarını karısına hatırlatacaktı. Sonrasında yataktan çıkmak için bir bacak yataktan yere sarkacak adam terliği hemen karısının ayağı altına koyacaktı. Adam yaşına göre hızlı ve çevikti. Terlikler hemen hazır olurken karısının ayakları terliklere giriyor, karısını kollarından tutuyor ve ayağa kaldırıyordu. Bunları başardıktan sonra karısını banyoya götürüyor tuvaletini yapmasına yardım ediyor, elini, yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltı etmek için yavaşça aşağıya doğru iniyorlardı. Mutfağa giriyorlar, adam kadına sandalyesini çekiyor, kadın oturuyor. Kadın önündeki tabağa bakıyor, adam çayları dolduruyor. Pencerede hafif bir buğu tabakası var. Adam buğuya kalp çiziyor, kadın gülümsüyor. Kahvaltı bitiyor, kadın ve adam birlikte, ama işin çoğunu adam yapıyor, sofrayı topluyorlar. Adam kadına ilaçlarını bir bardak su ile uzatıyor. Kadın itiraz etmeden içiyor. Adamın içi rahatladı. Bu sabah gerçekten güzel bir sabahtı. Sabah düşündüklerinden biraz utanmıştı. Böyle sabahlar daha çok olsa diye yine de geçirdi aklından.
Bir kedi ne isterse o olur
Adam ve kadın oturma odalarına geçerken kedi de onlarla birlikte yürüyor. Kuyruğu havada, kuyruğun uzun tüyleri salınıyor, hafif tombikliği bacaklarını kısa gösteriyor, altında tüyler çıkan patileri yumuşacık. Kedi bir kenarda oturuyor, bekliyor, belli ki bir planı var. Bilirsiniz ki bir kedi ne isterse o olur. Adam kadınla konuşuyor. Kadını koltuğa bırakıyor, kadın bir şal istiyor. Yaşlılık biraz daha fazla üşümekmiş diyerek gülümsüyor. Adam şalı getirecek, kadın koltuğa iyice yerleşiyor, kedi kadının kucağına sıçrıyor, şal omuza örtülüyor. Tablo kartpostal gibi. Kedi, şallı yaşlı kadın, yaşlı adam, pencerede sonbahar. Adam televizyona bakarken kadın bir dergi karıştırıyor, dergi en az beş yıl öncesinin. Bunun bir önemi yok, kadın hatırlamıyor.
Saat ilerledi vakit yemek vakti. Kadın da adam da mahmurluklarını taşıyarak mutfağa geçiyor. Tabaklar çıkıyor, yemekler tabaklara konuyor, yeniyor. Yemekten sonra şekerleme vakti. Şekerlemeden sonra yürüyüş var.
Sıcak simit mi tarçınlı kek mi?
Adam ve kadın sokak kapısına ilerliyor, kadın şemsiye alsan mı diye soruyor. Adam kadına hak veriyor. Adamın bir kolunda kadının eli diğer kolunda şemsiyenin sapı dışardalar şimdi. Hava nemli sonbahar. Fırının önünden geçerken taze simit alıyorlar, pastaneden geçerken tarçınlı kek. Ben de olsam o mu bu mu demem ikisini de alırdım. Simidin yeri başka tarçınlı kekin başka. Sanırım onlar da benim gibi düşündü çayın yanına simit, kahvenin yanına tarçınlı kek. İkisi de simidi, keki kokluyor, koku onlara eşlik ediyor. Eve geliyorlar, içeri giriyorlar. Adam kadına terlikleri uzatıyor kadın giyiyor. Önce çay içilecek, simit yenecek. Kadın uzaklara daldı, baktığı yeri biz göremeyiz o artık orada. Etrafına bakıyor, eline bakıyor. Adamın arkası dönük farkında değil. Kadın kendini incelemeye başlıyor. Ayaklarına, bacaklarına, ellerine bakıyor nefesi hızlanıyor, adama bakıyor, bakıyor…adamın arkası dönük. Adam kesik bir çığlıkla arkasına dönüyor. Kadın, karısı bana ne yaptınız diye bağırıyor. Beni nasıl etekle dolaştırırsınız? Benim ayağımda kadın terliklerinin ne işi var? Bu kim? Kadının adamın daha önce de şahit olduğu buhranın tam içinde, içinden bağırıyor, kendini bulmaya çalışıyor.
Ben bende saklı kaldım
Kadın bu vakitten sonra bir kadın değil. Bedeni ile bir kadın belki su anda. Yaşadıkları ile bir kadın belki anne olamamış ama adamın çocuklarına anne gibi davranmış. Bunca yıl kadın kimliğini taşımış. Ama şimdi bundan yıllar yıllar önce bir kadın olarak hissettiği bir kadın olarak yaşamak istediği için geride bıraktığı erkek bedenini hatırlıyordu. Yıllar yıllar önce olmak için doğduğu bedene ulaşırken geçtiği yolu adeta tersine yürüyordu. 1960’ların sonuna doğru adam, iki taraflı meme ameliyatı, hormon tedavisi olmak üzere bir kadın olmak için gereken tüm müdahalelerin yapıldığı ameliyatlarla kadın kimliğine kavuşmuştu. Bir kadın olarak bir adamı sevmiş, onunla bir ömre dayanan evlilik yaşamıştı, yaşıyordu da.
Şimdi ise her şey değişmekte. Bizler de daha önce bilmediğimiz, tecrübe etmediğimiz bir durumun tanıklarıyız. Kadın, demans nedeniyle bugününü, dününü unuturken uzak geçmişte kalan günlerine daha çok uğruyor, onlar bozulmamış çünkü. Bedeni ve kendisi terk ettiği erkek bedenini hatırlıyor. Sahip olduğu kadın kimliği giderek silikleşirken erkek olan eski beni kendisini hatırlatıyor. Eski kendi şimdiki kendinin yerini alıyor yeni beni yaratıyor.
Karımı tekrar görür müyüm?
Adam, karısı tüm bunları yaşarken erkek olarak kendini hatırlarken bu yüzden de kadın bedeni içinde kendisini kadın olarak gördüğünde korkulara düşerken, ne yapacağını, nasıl yapacağını, ne zaman yapacağını, kiminle yapacağını bilmiyor. Sevdiği kadın, doğuştan biyolojik cinsiyeti ile de uyumlu davrandığında işleri iyice zorlaşıyor. Pisuara çişini yapmaya kalkıştığında, adamı kocası olarak kabul etmediğinde, ki haklı adam adamla mı evlenmiş yani, adam çaresiz. Tersine çevrilen biyolojik cinsiyet kimliği asıl kimliği örtüyor. Demans unutulmuş hayatları canlandırıyor. Demans ve trans bir birey olmak kayıpların çoğalması demek. İki kere kaybetmek demek.
Ana dilim ana vatanım
Bu durumun anlaşılmasına yönelik ilişkin ipuçları bambaşka bir görüngüde anlaşıldı. Bir süre önce Alzheimer olan, hayatının neredeyse tamamını İngiltere’de İngilizce konuşarak geçiren bir kadın, hastalığı ilerlerken İngilizce kullanmayı terk eder ve ana dili Fransızca konuşmaya başlar, sanki hiç İngilizce konuşmamış, öğrenmemiştir. Daha sonradan öğrendiği dil silinmiştir.
Bu duruma bizzat meslek hayatımda birden fazla kez tanık oldum. Azınlık vatandaşlarımız ve ülkemize sonradan gelen ana dilleri farklı olan demans hastaları ile çalışırken demans ilerlediğinde ana dillerine döndüklerini gördüm. O nokta da iletişimi kaybettik. Ben onların dilini bilmiyordum onlar da benim. Türkçe ortaklığımız sonlanmıştı.
Demans doğası gereği kişiyi gündelik hafızadan, yakın dönem hatıralardan uzaklaştırır. Kişiler güçlü ve kalıcı olan geçmişin izlerine tutunur. Tutundukları artık onları bırakmaz yeni gerçekliklerini oluşturur.
Kendi anlatımızı unutursak
Trans bireylerin sayısı giderek artmakta ve artık yaşlanan trans bireyler bir grup olarak görünür olmuş durumda. Bu grup hakkında bilgimiz oldukça az. Yaşlılığın, demansın nasıl deneyimlendiği henüz muamma. Muammanın çözülmesi zor da olsa zorunlu. Özellikle trans bireylerin hayatları boyunca uğradıkları damgalanma, yaşadıkları ayrımcılık, eksikliğini hep hissettikleri sosyal destek, adalet-sağlık hizmetlerine erişimdeki engeller onları kırılgan kılmakta. Kırılganlık onları depresyon, sosyal izolasyon, madde kullanımı gibi risk faktörlerinin önünü açıyor. Risk faktörlerinin yaşantı içinde yer alması da demansın görülme olasılığını artırıyor hem de oldukça.
Bir araştırma trans bireylerin yaşlanmayla ilgili en büyük korkularının demans olmak ve seçtikleri cinsiyet kimliğini unutmak ve de bu sebeple kötü muamele görmek olduğunu gösterdi. Bu olası cinsiyet akışkanlığı ile ilgili bir diğer vakada orta evre demans hastası bir trans birey hakkında. Demans nedeniyle artık tutarlı bir cinsiyet tercihini ifade edemeyen trans bireyin “ben neyim” diye sorduğu, sıklıkla göğüslerine bakarak “bunlar nereden geldi” dediği, arada kadın arada erkek olarak giyinmek istediği ifade edilmekte. 80’li yaşlarında trans bir kadın olarak hayatını sürdürdüğünü zaman zaman hatırlasa da artık erkek olarak yaşadığını söyleyen ve kendisine “bay” diye hitap edilmesini isteyen ama geceleri de kadın geceliği ile yatmak isteyen biri vardı.
Ben mi cinsiyetim cinsiyetim ben mi?
Bu noktada kolektif yeteneğimiz sağduyumuzu cinsiyetin ötesindeki insana ulaşmasına çabalayarak, egemenlik arzusunun cinsiyet kimlikleri üzerinden kalkmasını sağlayarak daha çok anlamaya daha çok dinlemeye daha çok öğrenmeye niyetimizi edersek dışlanmış grupların bireylerinin hiç olmazsa onurlu yaşlanmalarına destek olabiliriz.