Bu hafta bir değişiklik yapalım hep beraber iki güzel dağın yamaçlarından aşağı sarkalım, Bodrum’a uzanalım, Bodrum’un sualtı dünyası açısından simgeleşmiş küçük ve büyük resiflerine dalalım.
Bodrum Marina bugün çevresi çarpık kentleşme ile bozulmuş olsa da, tatilci kalabalıkları tarafından dört bir yanından sarılmış olsa da benim için dünyanın en güzel marinalarından biridir. Bundan yaklaşık 20-25 yıl önce Bodrum’un en şenlikli zamanlarında burada tekne bağlama ücretleri dalış merkezleri açısından hala karşılanabilir seviyedeyken, sezonda dalış tekneleri hınca hınç dolu bir şekilde limandan ayrılabilirken, 3-5 tekne hariç bütün dalış tekneleri Bodrum Kalesi’nin önünden Bodrum’un meşhur yeldeğirmenlerinin dizili olduğu tepeye doğru sıralanırlardı.
Bodrum müthiş kumsalları, geleneksel evleri, barlar sokağından, sebzeli dönercisine, Halikarnas Disko’suna dillere destan eğlence hayatı ile 90’lı yılların Akdeniz’inin en gözde turizm merkezlerindendi. (Tamam Bodrum Ege’de biliyorum ama siz de unutmayın ki Ege tıpkı Adriyatik gibi Akdeniz’in bir kolu sonuçta) İşte tam 90’ların sonunda ben dalışa başladığımda geçen yazımda bahsettiğim Saros dalışlarımın ardından ilk uzun soluklu dalış gezimi Bodrum’a yapmıştım Saros’un ardından Bodrum’da suyun sıcaklığına görüşün rahatlığına, dalış noktalarındaki renkli ve çok canlı yaşam beni çok etkilemişti. Üstelik Saros’ta hep kıyı dalışı yapmıştım ancak Bodrum’da tekne ile dalış yapmanın keyfi, kolaylığı bambaşkaydı.
Dalış tekneleri Bodrum Marina’dan genellikle 10:00-10:30 arası demir alır, demir almadan önce tüm dalıcılar ve misafirler tekneye geldikten sonra kısa ve net eğlenceli bir tekne brifingi verilir, çoğu zaman çok dillidir bu brifingler, tuvalet nerede, soğuk içecekler nerede, dalış noktasına varılınca dalmayanlar nasıl denize girer çıkar, hazırlıklar nerede yapılır, dolu tüpler nerede, boş tüpler nereye bırakılır, malzeme konusunda kahve konusunda, yemek konusunda tekne mürettebatından kim nasıl yardımcı olur, teknenin tepesinden dalgıçların üstüne atlamak neden yasaktır gibi sorular bu sırada cevaplanır, bir de gidilecek dalış noktaları nerede o anlatılır tabii. Tekneler çoğunlukla sabah ilk dalışı Bodrum’un simgesi olan zirveleri 4-5 metrede olan yamaçları 33 ila 36 metre derine inen küçük ve büyük resiflerde yapar. Küçük ve büyük resifde dalış yapacaksanız tekne limandan ayrıldığı anda hazırlığa başlamanız gerekir çünkü muhtemelen 20-25 dakika sonra dalıyor olacaksınız.
Sualtı dağı ya da resif nedir derseniz, suyun içinde en tepe noktası yüzeye çıkmamış, yani ada olamamış yükseltilere sualtı dağı veyahut resif diyoruz. Peki bu resifler neden önemli? Çünkü resifler sualtı canlılarına yuva ve yaşam kaynağı oluyor. Bugün yurdumuz suları maalesef insanlığın büyük talanı altında ve resiflerimizdeki yaşam tüm insanlığın hayatta kalması için çok büyük önem arzediyor.
Bodrum resiflerinde dalış için tekneler resifin üzerindeki tonozlara bağlandıktan sonra dalgıç grupları dalış liderleri en önde, güvenlik için en arkadan gelen “security”ler en arkada Ege’nin mavi hatta laciverte çalan derin suyuna atladıktan sonra yüzeyde akıntı ile uzaklaşmamak adına en kısa sürede teknenin zincirini veyahut referans ipini takip ederek resifin zirvesine inerler. Dağcılığın aksine biz dalgıçlar keşfimize zirveden başlayıp eteklere ineriz, hatta bazı çok derin resiflerde çoğunlukla dağın eteklerine inmeden turumuzu tamamlar geri döneriz.
Referans ipine bakarak ya da çapa zincirini takip ederek resifin zirvesine inilen o ilk dakikalar inanılmaz keyiflidir paraşütü açmadan önce havada süzülüşe benzer. Resifin üzerine inilince yine dalış lideri öncülüğünde tur başlar ve bu tur her zaman olabildiğince hızlı derine inilerek ve akışın tersi yönüne yapılır, resif üzerindeki dalış grubu tecrübeli bir grup ise dalış akıntı yönünde de gerçekleşebilir. Az önce dedim ya resifler sualtı canlılığının bol olduğu yerlerdir. Bodrum resifleri bu anlamda çok büyük sürprizler barındırır, dalışın ilk metrelerinde sarpalar, çupralar karagözler hatta son zamanlarda Kızıldeniz kaçkını İngilizce adı ile “Trigger” Türkçesi ile domuz balıkları da size eşlik eder. Domuz balıkları çok oyuncu ve insan canlısı gözükseler de aldanmayın çünkü etçil olan bu balıklar dalgıçlardan ısırık almaya bayılır. Bodrum’un küçük ve büyük resiflerinde kendi adıma her gün dalış yapsam sıkılmam çünkü birbirine çok yakın olan bu iki resif insana hem resif, hem duvar hem de yer yer teraslı yapıları sayesinde multilevel dalış yapma imkanı sunar ve her derinlik seviyesinde bambaşka canlılar görürsünüz. Resiflerin üzerinde lahos, orfoz, sinarit, akya gibi avcı balıklar, müren, melanur, iskorpit, karagöz, sarpa gibi yerleşik balıklar ve ahtapot, yengeç ve zaman zaman böcek ve karavida da görülür. Resif üzerinde bir süngere yerleşmiş orfozları uzun uzun seyretmenin keyfine doyum olmaz. Şanslı bir gündeyseniz eğer sualtı dünyasının en şanlı yırtıcılarından baraküda sürüsü ile dans bile edebilirsiniz. Balıkların yanısıra muhteşem deniz canlıları olan renk renk ve desen desen deniz tavşanı da görmek çok olasıdır bu resiflerde. Deniz tavşanlarının çeşitlerine ve görünüşlerine bakınca sualtı için “iç uzay” tanımlamasının ne kadar doğru bir tanımlama olduğunu kabul edersiniz. Resiflerin üzerinde deniz şakayığı da denen tüplü kurtların “tarlalarına” da rastlayabilirsiniz. Tarla dediğime bakmayın tüplü kurtlar aslında bitki değil hayvandır aslında. Dalışa yeni başlayanlar için yaklaşınca tüpüne kaçan bu enteresan canlıları gözlemlemek çok eğlenceli bir aktivitedir. Resiflerin üzerinde bu kadar canlılığı sağlayan sebep ise çeşit çeşit süngerler ve mercanlar ve milyonlarca planktondur.
Bodrum resiflerinden büyük olanı her seviyeden dalıcıya hitap ederken küçük resif tecrübeli dalıcılara daha uygundur. Bodrum resiflerinde dalışın en güzel yanlarından biri de dalış başlangıcı ve sonunda muhteşem Bodrum manzarası ile hemhal olmaktır.
Tabii Türkiye sularındaki tek resifler Bodrum resifleri değil neredeyse bütün dalış bölgelerimizde benzeri dalış noktaları var ve bu noktalar görsel güzelliklerinden çok daha önemli bir görev görüyorlar gezegenimizdeki yaşamın devam etmesini sağlayan en önemli ekolojik denge noktaları arasında yer alıyorlar. Unutmayın resiflerimiz ölürse biz de ölürüz. Tıpkı orman yangını sonrası dımdızlak kalmış kavrulmuş bir dağın artık yağmur ve serinlik yerine daha çok kuraklık getirmesi gibi.