Ülkemizde dalış sektörü, dalış turizmi neden gelişemiyor?

0
178

Merhaba, 

Geçtiğimiz hafta üç tarafı denizlerle çevrili şehirlerimizin neden denize küs olduğu üzerine konuşmuştuk. Bu hafta kaldığımız yerden devam edelim, Türkiye’de aletli dalış sporunun ve serbest dalışın neden yeterince yaygınlaşamadığını, muhteşem ve zengin kıyılarımızdan neden yeterince faydalanamadığımızı konuşalım. 

Aslında bugünlerde tüm dünyada ve Türkiye’de özellikle aletli dalış ile ilgilenenlerin yaş ortalaması artıyor. Gençler Kaptan Cousteau’yu izleyerek büyüyen nesle göre dalışı çok daha az tercih ediyor. Halbuki 1980’lerin sonundan itibaren aletli dalış sporu ve dalış turizmi tüm dünyada büyük bir yükseliş yaşamıştı. Bu dönemde ülkemizde de hızlı gelişmeler vardı. Devletin uyguladığı dünyada eşi benzeri olmayan bir çok anlamsız regülasyonun payı büyük olsa da özellikle ikibinli yıllara girilirken dalış sektöründeki vahşi büyüme, kuralları gözardı etme ve çabuk zengin olma hayalleri, plansızlık  sektörü derinden etkiledi. 

Önce devletin anlamsız ve eşi benzeri olmayan uygulamalarından başlayalım, örneğin Türkiye’de güya yabancıların ülkemiz sularındaki sualtı mirasını çalmasını engellemeye yönelik rehber balıkadam uygulaması tam bir garabet ve hiç bir şekilde işe yaramıyor, sadece bir kısım insan bu belge sayesinde çoğu zaman dalmadığı yerden, sertifikasını kiralayarak para kazanıyor. 

İkinci garip uygulama çok uzun yıllar inatla sürdürülen anlamsız dalış yasağı bölgeleri. Gerçekten korunması gereken alanları kurallı bir şekilde dalış turizmine açmak yerine tamamen yasaklayarak bu bölgelerde ciddi anlamda tarihi eser kaçakçılığının önü açılmıştı. Dalışa yasak bölgelerde yapılan kaçak dalışlarla bir çok alanda sualtı mirasımız eskisinden fakirleşmiş bir hale geldi. 

Devletin bu enteresan uygulamalarının yanı sıra dalış turizmi ile uğraşanların belini büken asıl durum ise bir dalış merkezi açmaya kalktığınızda önünüze çıkarılan onlarca harç, vergi ve ödeme kalemi. Bir dalış merkezinin kara geçebilmesi için gerçekten çok ama çok uğraşması gerekiyor. 

Üstelik ülkemizde dalış merkezi açmanın enteresan standartları var. 

Dalış turizmi sektörünün gelişememesinde dalış merkezlerinin ne kusuru olabilir ki derseniz, ben en başa gerçekten birlik olamamayı, menfaatleri ve ihtiyaçları beraberce savunamamayı yazarım. 

Birlik olamayan dalış merkezlerinin en büyük kaybı ise ortak menfaatlerin korunamaması, devlet ve diğer menfaat grupları karşısında gereken adımların atılamaması oluyor. Türkiye’de dalış merkezleri  “özerk” Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu’na en net gelir sağlayan kurumlar ama federasyon içinde maalesef sözleri yeterince geçmiyor, hatta çoğu zaman aletli dalış üvey evlat muamelesi görüyor. 

Dalış sektörünün kanımca en önemli hatasını ise en sona bıraktım çünkü bu önemli hata bence sektörde hızlı para kazanma adına onlarca yıllık geliri ve binlerce yeni dalıcı kazanmanın önünü kapattı. 

Bir insanın dalışa başlayıp başlamayacağını belirleyebileceği en güzel yöntem deneme dalışı yaygın söylenişi ile “discover” dalış. Deneme dalışının aslında çok net standartları var ve bir yandan bu deneme dalışını yapabilmek için eğitimin en temelini oluşturan teorik ve pratik çalışmaların ilk modülleri mutlaka yapılmalıdır. Deneme dalışı yapan kişi kendini eğitmene emanet ederken, herhangi bir rahatsızlık hissettiğinde gereken becerileri yapabilecek eğitimi almış olmalıdır. Türkiye’de maalesef discover dalışları bu prensip ve standartlardan uzakta, 2 kare fotoğraf 5 dakikalık video çekecek şekilde olması gerekenden daha sığda, daha kısa  yapılıyor. Böyle olunca da çoğu insan kısa bir deneme dalışında aslında pek de bir şey anlamadan hatta belki ciddi sağlık tehlikeleri atlatarak yapıyor ve bir daha dalışın yakınından geçmiyor. Kısacası insanlara dalışı sevdirmeyi hedefleyen discover dalışı bu hedeften uzaklaşan tek sefer para kazandıran, sektörü çölleştiren bir servis olarak kalıyor.