Elektronik sektöründe büyük bir zincir mağazanın %80 indirim yapması sonucunda oluşan kaosla yarışacak nitelikteki 2020 yılı çok sert bitti. Belirsizlik, İnstagram canlı yayınları ve tuvalet kâğıdı sektirmekten çok sıkılan dünya 2021 yılına geçerken bir nebze umutluydu. Sonuçta 2020 yılından daha korkunç olmayacağı inancı hakimdi. Ama papuç o kadar da ucuz değildi. 2021 yılı geldiği ilk andan itibaren geçtiğimiz yılı hatta yılları aratacağını göstermeye başlamıştı bile. Önceki yıldan yenilen hurmaların sevimli tırmalamaları yavaş yavaş yokluyordu. Kapanmalar net olmamakla birlikte insan popülasyonları yer değiştirme eğilimine girmekteydiler. En ufak esneklikte parklar, bahçeler taşıyordu. Artan kalabalık akabinde bir kapanmayla taçlandırılıyordu. İnsanlar evlerine kapandıklarında ise kafalarında tek soru vardı; pahalılık. Geçen yıldan kalma tasarruflar, evden çalışmaların getirdiği maliyet düşüşleri yerini yukarı yönlü hareket eden fiyatlarla boğuşmaya bırakmıştı. Bu arada Covid tarihinin en uzun kapanmaları da bu yıla denk geldi. Çalışanların bayramları, hafta sonlarını, resmî tatilleri birleştirerek yaptıkları köprü tatiller yerini köprü kapanmalara bıraktı. Mayısta, Temmuz’da çok uzun soluklu kapanmalar yaşandı. Fiyat dalgalanmaları 2020 yılında da yaşanıyordu. Ancak 2021 yılı evde geçirilen vaktin azalması sebebiyle artık daha maliyetliydi. Dışardaki hayatın mali yükü 2021 yılında tekrar hatırlandı. Toplu taşımadan, berbere, öğle aralarında yenilen yemeklerden, şirkette giydiğimiz kıyafetlere kadar tüm maliyet kalemleri artık daha belirgindi.
Çalışanlar bu finansal rodeoda ne yapacaklarını düşünürken şirketler de karlılıklarını kurtarma derdindelerdi. İnşaat sektörü %10-%15 daralma tahminlerini rafa kaldırmıştı. İçinde elektronik kart olan her sektör büyük bir krizle karşı karşıya kalma korkusu içindeydi. Navlun maliyetleri öngörülebilir seviyelerin çok uzağındaydı. Başka bir açıdan da toplumlar tarihin başından beri düştükleri hataya tekrar düşüyorlardı; ortak düşmanı hemen unutuyorlardı. Covid henüz bitmemişti.
Ülkemizdeki kur dalgalanmaları üreticileri maliyet hesaplamalarında zar atma noktasına getirdi getirecekti. Dövizi kaçtan almalıydık? Kur kaç olurdu? Şu an kaçtı? Gördüğü yeri unutmuyordu, kur kinci miydi? Bir tatlı yaptırıp gitsek kur ile uzlaşabilir miydik? Tüm bu toz duman arasında karlılık yönetmek gerçekten zor bir süreçti.
Bu arada artık şirketlerimizin yeni süreçleri vardı. Dijitalleşme, çalışma tipleri, verimlilik yepyeni alanlar yaratmıştı. Bundan birkaç yıl önce dijitalleşme macerasına başlayan şirketler 2020-2021 yılında oldukça zorlandılar. Tüm tüketici davranışları, müşteri iç görüleri artık farklı bir yere eviriliyordu. Dükkâna müşterinin girip bir şey alması, fiyat istikrarı, perakende karlılıkları birkaç sektör dışında fecaat bir noktadaydı. Şanslı birkaç sektör ise yerine koyma maliyetinden gol yiyordu. Kalıp peyniri sattığınız fiyata rafa koyamıyordunuz mesela. Ben tüm finansal analizimi kalıp peynir üzerinden yaparım. Kalıp peynir değişiyorsa dünya değişir. Kalıp peynir bu fiyatlama cümbüşünde bir nirengi noktasıdır. (Asla yatırım tavsiyesi olmamasının yanında branşımın ekonomi olmadığını sadece ortalama vatandaş olarak gördüklerimi özetlediği burada bir kere daha hatırlatmak isterim. Sonra böbreğimi sattım kalıp peynire bastım diyen birini karşıma almak istemem açıkçası.)
2021 yılının sonuna yaklaşırken çalışanların gelecek 2022 yılı için alacakları ücret artışları en büyük soruydu. Enflasyon oranı olarak düşünüldüğünde gerçek enflasyon tam bir gizemdi. Pinpon topu baz alınırsa rakamlar mantıklı gelebiliyordu ama temel tüketim maddelerinin fiyat güncellemelerine yetişmek mümkün değildi. Farklı sektörlerde çalışan mavi ve beyaz yakalı personelin zam beklentisi ne olursa olsun yeterli olmayacağı yönündeydi. Bazı şeyler yapısal dönüşümlere gebeydi. Acaba 2022 yılında bu değişiklikler gerçekleşecek miydi? Bir sonraki yazıda fikirlerimizi paylaşacağız.