Görmedim Sanma Seni!

0
158

“Sen nasıl bir insansın? Görmedim sanma seni. Arkamdan iş pişirdin sen. Bilmiyor muyum görmüyor muyum? Nasıl da göz kırptın? Bugünleri de mi görecektim ben?”

Demans olan kişilerin, çevresindekilerinin kendilerini başkalarıyla aldatma sanrısına sıklıkla şahit olurum. Sadakatsizlik inançları özellikle bakım verenin ihanetle suçlanmasına neden olur.  Suçlanan taraf onca emeğini, varını yoğunu sevdiği için ortaya koymuşken ihanet suçlaması karşısında yıkılır. Taşıdığı yükün ağırlığına mı yoksa haksızlığa uğradığına mı yansın bilemez.

Hem demans hastası hem bakım vereni için oldukça zor bir konudur. Demans olan kişi giderek artan şüphelere, üzüntülere boğulur. Bu kendisini daha sinirli daha tahammülsüz yapar. Bakım veren de artan hayal kırıklığı ve haksızlığa uğramanın etkisiyle tükenmişlik yaşar.

Olmayan şeyler neden olmuş gibi algılanmaktadır o zaman?

Beynimiz her zaman her şeyi anlamlandırmaya, aldığı bilgileri de düzene sokmaya çalışır. Rasyonel düşünce yeteneğimiz, problem çözme becerimiz bu bilgileri anlamlı olarak düzene koyar, üzerinde muhakeme eder ve bizi hayatımız boyunca durumlar karşısında yönlendirir. Fakat demans hayatımıza girdiğinde, elimizden hafızamızın yanında rasyonel düşünme becerimizi, ruh hallerimizi yönetme yeteneğimizi de yavaş yavaş alır. Dolayısıyla demanslı kişi istemeden öfkeli, kavgacı, sinirli olabilir.  Demans hastalarında görülen sanrılar ve hezeyanlar karşısında bakım verenler yapacakları bir şey olmadığını düşünerek çaresizlik yaşar. Düşündükleri ve sanrılarına karşı bakım verenleri tarafından yüzlerce kez kanıtlar sunulmuş olması bir işe yaramaz. Bu gerçek dışı inançlarına sıkı sıkıya tutunurlar.

Hayatta her şeyin bir sebebi olduğu gibi demans olan sevdiklerimizin bu tip fikirlerinin, söz ve davranışlarının altında gizlenmiş bir sebep bulunur.

Demanslı kişi, sorunlu, deli ya da aptal değildir. Demans bir ilişkinin içine girdiğinde kurallar değişir. Demansı içeren bir ilişki daha önce yaşadığınız hiçbir ilişki kalıbını taşımaz. Demansa rağmen korunabilen ama demans yüzünden görünür olamayan becerileri anladığımızda ilişkiyi yeniden yaratmak adına bir şans doğar.

Bazı hastalarımız yaşadıkları evin kendi evleri olmadığına dair ısrarlarını sürdürebilirler. Bu, mobilyalarda yakın zamanda yapılan bir değişiklikten veya evlerinde yeni işe başlayan kişilerin olmasından kaynaklanıyor da olabilir. Ya da ortamlarında sıkıldıkları, kendilerini doğru ve uygun ifade edemedikleri için bir zamanlar yaşadıkları hayata duydukları özlemin bu şekilde ortaya çıkması da.

Demans hastaları aslında aniden bir öfke patlamasına ya da sinir dalgasına kapılmaz. Öfke patlamalarının ardında sıkça incinmiş, sıkça anlaşılamamış, sıkça görülmemiş, sıkça ihtiyaçları fark edilmemiş biri vardır. Diğer insanların neyi neden söylediklerini tam anlayamamak, neden ve nasıl hayata dahil olamadıklarını bilemiyor olmak onları içten içe strese sokar. “Neden-sonuç” bağlantısı kaybolduğu için, olaylar karşısında mantıklı çıkarımlar yapabilme yetisi, her şey daha kişisel alınır. Üstelik kendi ruh hallerini de düzenleyemez durumdadırlar. Ne, nerede, nasıl, ne zaman, kim ya da kiminle gibi en temel sorularla inşa edilen gerçeklik demanslı kişi için oldukça karışık haldedir. Demanslı kişi, bir deneyim yaşadığında bizim yapabildiğimiz gibi o deneyim, durum ile ilgili olarak çıkarımlara sağlıklı şekilde kavuşamıyordur.  

En basit şöyle bir örnek vereyim, diyelim bir restoranda oturmuş yemek siparişi vermeye çalışıyorsunuz. Ya da otobüse bineceksiniz. Restoranda garson siparişinizi bir türlü almıyor ama sizden sonra gelenlerinkini aldı. Otobüse binmek için sıranızı bekliyorsunuz. Ama o da ne, birileri sırayı hiç dikkate almadan önünüze geçiverdi. Her iki durumda hissedebileceğimiz duygu öfke olabilir. Fakat ilerleyen dakikalar içinde öfkemizi kontrol ederek günümüzün geri kalanının iyiliği için bu duygumuzu değiştirme becerilerimizi kullanarak kendimizi dengeye kavuştururuz. Tüm bunları bellek becerilerimizi, rasyonel düşünme kapasitemizi devreye sokarak beceririz. Fakat, eğer demans olmuşsak ne yazık ki bunları yapamayız. Yaşadığımız her ne ise ve bizde ne hissettirmişse o duygunun içinde uzun süre kalacağımız anlamına gelir.

Demansla yaşayan kişi kendi ruh halini değiştirememesine rağmen yakınındaki kişilerin değişen ruh hallerinden aşırı etkilenmesidir.

Ruh Aktarımı

Bakım veren ya da bir başkası demanslı kişinin yanındayken ikisi arasında bir ruh aktarımı meydana gelir. Demans hastasının karşısına endişeli, sinirli, öfkeli, üzgün ya da tam tersi sakin, neşeli olarak vardığınızda sizin hissettiğiniz her şey ona doğru akar. Demans hastası bellek problemlerini yaşar ve rasyonel düşünme yeteneğini kaybeder fakat karşısındaki kişilerin ruh hallerini özümsemek konusunda eşsiz bir yetenek sahibi olurlar. Bunu bildiğimizde demanslı sevdiğimizin bakım vereni ya da yakını olarak onun ruh hali üzerindeki etkimizi bilir, daha olumlu hissetmelerini sağlayabiliriz. Demans hastanız ile bir arada bulunduğunuzda kendi duygusal durumunuzu fark ederseniz onun da sizden yansıyanlara bakarak nasıl hissedeceğini bulursunuz.

Örnek vakamıza dönecek olursak ihanete uğrama sanrısının altında demanslı kişilerin genellikle güçsüz duruma düşmüş oldukları hissi, yetersizlik kaygıları, sevgi görememe endişeleri yatmaktadır.

Ya da kısa süreli bellekteki bozulmalar neticesinde demanslı kişi biraz eşinin evden neden ayrıldığına dair bilgiyi hatırında tutamayacak ve eşinin neden evde olmadığına dair mantıklı bir açıklamadan mahrum kalacaktır. Bu gibi durumlarda kendisiyle tartışmaya girmek yerine onu ne kadar çok sevdiğinizi söylemek, birlikte geçirdiğiniz eski güzel anılardan bahsetmek ve gelecekte yapmayı düşündüğünüz planlar hakkında konuşmak doğru olandır. Böylelikle kendisine ve aranızdaki ilişkiye dair olumlu hisleri ve inançları yeniden harekete geçerek onu sakinleştirebilirsiniz. Uzun vadede bu rahatlama ve aranızda inşa edilen güven, hastalık sürecinde davranışsal ya da ruhsal olarak ortaya çıkabilecek olan problemleri de önleme yoludur. Demanslı kişinin düşüncelerini kontrol etmeyi bırakmak ve bunun yerine  birlikte  sevgiyi paylaşarak hayatı  yaşamak daha yapıcı olacaktır.


Kapak Fotoğrafı: Eberhard Grossgasteiger/Unsplash