Züppeler’in Büyük Turu…

0
22

Gezgin Bir Vampir & Modern Koleksiyonerliğin Doğuşu

“Solis et occasom servans de culmine summo

Alacakaranlık yaklaşırken müdavimi olduğum yerden
ayrıldım ve gizlice aşağıya inip beni Roma günlerinin
belki de en büyük anıtı olan amfi tiyatroya
götürecek bir rehber aradım.”

William Beckford
Dreams, Waking Thoughts and Incidents
1783, XIII. Mektup

“Grand Tour” (Büyük Gezi/ Tur), bugün Avrupa’daki klasik sanat ve antika toplama alışkanlıklarının en önemli temellerinden biri. Hatta rahatlıkla söyleyebiliriz ki bugünkü turistik tur ve turistik eşya üretip, satma geleneğinin de başlangıç noktası (pekâlâ dini haclarında bu pazarın oluşmasında hatırı sayılı bir payı var). Peki nedir Büyük Gezi ya da Büyük Tur?


Bu geleneğin ilk örneği, Avrupa’da aristokrat bir oğul erişkin yaşa geldiğinde, aile onu kültürel bir eğitim kazanması için Avrupa’da uzun süren bir seyahate yolluyordu. Bu seyahat özünde, antik dünyanın Rönesans ile birlikte keşfedilmiş yüksek değerlerinin mirasçısı olan ülkeleri gezip, oralarda vakit geçirip, oradaki kültürel mirası öğrenmeye dayalı bir eğitim yolculuğuydu. Tabi ki bu yolculukta öncelikle antik Yunan ve Roma’nın izleri sürülüyordu; tapınaklar, mimari kalıntılar, o döneme ait arkeolojik eserlerin saklandığı koleksiyonlar ve tabi ki Rönesans’ın yeniden canlandırdığı antik dünyanın sanatının örnekleri bu eğitimin temel odaklarıydı. 1675’de Girit, Kıbrıs ve Rodos’un arkeoloji ve kültürel tarihleri üzerine yayınladığı “Creta, Cyprus, Rhodus” kitabından Joannis Meursi’nin önemli bir arkeoloji koleksiyoneri olduğunu biliyoruz. Muhtemelen özellikle 18. Yüzyıl’da bu geziler Joannis Meursi gibi koleksiyonerlerin tasniflenmiş (müze formundaki) koleksiyonlarını da kapsıyordu.


Kısacası İtalya ve Yunanistan bu gezilerde ziyaret edilmesi gereken çok önemli iki ülkeydi. Büyük Tur, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda Aristokrat genç Avrupalılar için kültürel ve eğitimsel olmazsa olmaz bir gelenekti. George Dönemi ile hareketlenip, Napolyon Çağı ile yükselen ve daha sonra Viktorya Dönemi’nde de etkisi artan Oryantalizm tutkusu her ne kadar dönem Avrupa gustosunu ele geçirse de Büyük Tur’un etkisi neredeyse üç asır boyunca sürmeye devam etti. Romantik Çağ Züppeleri (Dandyler) için doğu seyahatleri kadar Büyük Tur da önemliydi. Hatta öyle ki Romantik Çağ ile birlikte aristokrat kadınların da bu seyahatlere faal olarak katıldıklarını biliyoruz. Büyük Tur’un kültürel etkisinin olağanlığı dönem edebiyatına da etki etmiştir. Pek çaktırmaz ama Mary Shelley’nin Frankenstein’ı yaratma sürecinde Büyük Tur’un etkisi epey vardır. Keza Goethe’nin Et in Arcadia ego giziyle açılan “İtalya Seyahati” ya da Twain’in meşhur Büyük Zevk Gezisi “Dışarıdaki Masumlar”ı Büyük Tur’un etkisinde yazılmış eserlerdir.

Shelley’den iz sürmeye devam edersek; özellikle Villa Diodati çevresi Gotik yazar ve şairlerin işlerinde Büyük Tur’a ait bolca emare karşımıza çıkar. Hatta John William Polidori’nin 1819’da yazdığı ünlü novellası “The Vampyre”in olay örgüsünde Büyük Tur önemli bir yer kaplar; öykünün aristokrat vampiri Lord Ruthven ve varlıklı genç kadın karakteri Aubrey’nin tedirgin edici hikayesi, İngiltere’de başlar, İtalya’da sürer ve Yunanistan’da doruk noktasına çıkar. Tabi ki öykü boyunca ikilini çıktıkları bu seyahat Büyük Tur’u tasvir eder çünkü Polidori öykünün duraklarında bize gidilen alanlarla ilgili kimi detaylar veririr. İronik bir şekilde, zengin ve züppe vampir Lord Ruthven, bu turları kurbanlarını aramak ve izini belli etmemek için sıkça gerçekleştirir, Büyük Tur, vampir için bir av şölenidir.

Vampirin av fantezisi bir yana; Büyük Tur’un çizdiği takip rotası ve rota üzerindeki görülmesi gereken yerler; tura çıkan gezginler için kılavuz bir yol haritası ihtiyacı doğurmuştu. İlk tur rehberinin ortaya çıkışı ile ilgili 17. Yüzyıl Japonyası’na referans verilse de bugün kullandığımız haliyle, tur rehberlerinin ve turistik haritaların temellerinin Büyük Tur ile atıldığını söyleyebiliriz.

Büyük Tur’un en önemli bileşenlerinden biri de yarattığı hediyelik eşya kültürüydü. Bu turun hediyelik eşyaları arasında sanat eserleri, heykeller ve bronz, pişmiş toprak veya mermer gibi malzemelerden üretilmiş kaliteli reprodüksiyonlar yer alıyordu. Özellikle İtalya’daki ustalar, Roma mozaiklerinden etkilenerek ürettikleri mikro mozaik objeleri, Antik Roma’nın ünlü mimari yapıları ve harabelerinin modellerini, yine Roma sanatına ait olan önemli arkeolojik malzemelerin replikalarını hediyelik eşyalar olarak üretiyordu. Çünkü Büyük Tur’a katılanların bu malzemelere önemli bir ilgisi vardı. İki ile dört yıl süren bu uzun turlar, girişte bahsettiğim gibi sadece bir eğlence gezisi değil, kültürel bir eğitim deneyimiydi. Bu turdan dönen aristokratlardan buradaki deneyimlerini ve kültürel evrimlerini kendi hayatlarında göstermeleri bekleniyordu. Burada edinilen gustonun da şüphesiz en önemli sonuçlarından biri oluşturulan şahsi koleksiyonlardı; Batı’da nadire kabinleri geleneğinden beri entelektüel deneyim, akademik eğitim ve kültürün ortak sonucu koleksiyon oluşturmak olarak karşımıza çıkar. Bugün özellikle Avrupa’da müzecilik geleneğinin en önemli besleyici kaynakları bu şahsi koleksiyonlardır. Büyük Tur’a dönersek; tura katılanlardan gelen hatıralık alma ve toplama talebi, büyük bir turistik hatıralık pazarı oluşturdu. Gezginler bu hediyelik eşyaları hem döndüklerinde yakınlarına armağan etmek hem de kendi deneyimlerinin bir anısı olarak koleksiyonlarında saklamak üzere satın alıyorlardı.

Büyük Tur, Avrupa’da sanat ve antika pazarının gelişmesinde kilit bir rol oynadı ve büyük şaşalı aristokrat evlerini estetik olarak dönüştüren bu objelerin, bugün modern koleksiyonerliğe ciddi bir etkisi var. Büyük Tur geleneği özellikle İngiliz aristokratları tarafından çok daha fazla ilgi görüyordu, bu nedenle bugün bu turlardan miras kalan hatıralıkların da hatırı sayılır bir kısmı İngiltere’den çıkıyor. Modern koleksiyonerler arasında Büyük Tur hatıralıklarının ayrı bir kıymeti var. Bugün nadir olan bu objeler, o dönemin şaşalı gezilerinin izlerini üzerlerinde taşıdıkları için oldukça kıymetliler.

Koleksiyonerlik macerasında geçen onca zamanın içinde, Büyük Tur hatıralıklarından sadece tek bir örnekle karşılaştım, yıllar evvel Girne’de yaşlı bir İngiliz Hanım’ın ev tasfiyesi sırasında sattığı onlarca ıvır zıvırın arasında bulduğum bronz bir parçaydı bu. Şeytan başı formundaki bu bronz parçayı ilk başta Yirminci Yüzyıl’ın başına ait bir küllük sanmıştım. Ancak daha sonra satın aldığım bronz parçayı yakından incelediğimde, altında iki çocuğu emziren bir kurt damgası gördüm. Malum bu damga; bir nehre atılan ikizler Romus ve Romulus’u kurtarıp, onları emzirerek yaşatan dişi kurdu tasvir ediyor. Bu meşhur ikizler bildiğiniz üzere Roma İmparatorluğu’nun kurucuları. Oldukça iyi bir forma sahip bu damgayı araştırdığımda ise elimdeki objenin bir Büyük Tur hatırası olduğu bilgisine ulaştım, nitekim hem malzemenin kusursuz dökümü hem de damganın netliği, parçanın 19. Yüzyıl’ın son çeyreğine, yani Viktorya Çağı’nın son demlerine ait olduğunu gösteriyor. Maalesef Büyük Tur geleneği, Viktorya Çağı ile birlikte sona erdi. Tabi daha sonraları, özellikle 20. Yüzyıl’ın ilk yarısında Dünya Savaşları’nın bu gelenekte kapanmaz bir gedik açtığını da yadsıyamayız. Ama sonuç olarak; Büyük Tur geleneğinin kültürel gustoya kazandırdıkları ve koleksiyonerlik alanına sağladığı derin etki paha biçilmez.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz