Bir zamanların en önemli otomotiv yazarı ve editörü olan Ken W. Purdy (Kenneth William Purdy 28 Nisan 1913 / 7 Haziran 1972) “Yolun Kralları” (The Kings Of The Road) adlı kitabında bir dönemin Amerika’daki otomobil ruhunu şöyle tanımlar: “Bir zamanlar Amerikan halkı otomobili duyusal bir zevk aracı olarak görüyordu. Bir zamanlar gerçekten de öyleydi ve hala hayatta olan birçok insan o günleri hatırlıyor… Elinde utangaç bir şekilde yön değiştirmesini öneren bir direksiyon yerine arabayı gerçekten yönlendiren bir direksiyonla, oldukça yüksek bir sürücü koltuğu üzerinde otomobiliyle nereye gittiğini görebiliyor, inanılmaz hızlanmaların verdiği heyecanı hatırlıyor…
Artık hepsi geçti…”
Purdy kitabın devamında eleştirilerini diğer toplumlardan çok daha fazla otomobil ürettiklerine vurgu yaparak sürdürür. “Daha çok satın alır, daha çok kullanır, daha çok yakar, daha çok çarpar ve daha çok çöpe atarız” der. Otomobillerin kalıcı olduğunun, olması gerektiğinin altını çizerek can alıcı cümlesini söyler: “Ve tüm eğlencesi kaçtı…”
Her Otomobilin Birbirine Benzemesi Gerektiği Emrini Kim Verdi?
Purdy endüstriyel üretimin ve tüketim toplumunun otomobilleri zaman içerisinde birbirinden ayırt edilemeyecek şekilde benzeşmesine yol açtığını söyler ve haklı bir soru sorar: “Her otomobilin birbirine benzemesi gerektiğinin, böylece yalnızca bilgili küçük çocukların arasında en bilgilisinin onları ancak yirmi metreden ayırt edebileceğinin emrini kim verdi? Krom üzerine krom, kalay üzerine kalay, birbirlerine o kadar benziyorlar ki ancak radyo anteni üzerine takılmış sincap kuyruğunun tarif edilemez bayağılığı Jones’unkini Smith’inkinden ayırıyor…”
“Jalopy” Amerikan otomobil kültüründe bizlerin hurda, külüstür dediği otomobiller için kullanılıyor. (Argoda Decrepit, Beater, Clunker, Hooptie olarak da adlandırılıyorlar) Günümüzde otomobilin yaşı, kötü kullanım, ihmal edilme, kazalardan kalan hasarlar otomobilleri hurda, külüstür olarak adlandırmamıza neden oluyor ve belli bir noktada otomobilin masrafları elde tutma değerini geçiyor. Oysa bir zamanlar böyle değildi.
1930’larda Amerika’da Büyük Buhran olarak adlandırılan resesyon dönemi birçok Amerikalıyı mali açıdan oldukça zor durumda bıraktı ve çoğu için yeni otomobiller ulaşılamaz hale geldi. Buna karşılık, kullanılmış araba pazarı hızla büyüdü ve eskimiş araçlar, bütçesi kısıtlı olanlar için mecburiyete dayalı popüler bir seçim haline geldi. Ucuz otomobil satan ikinci el satıcıları genellikle bu arabaları çok az bir paraya satın alır, kozmetik ayarlamalar yapar ve uygun fiyatlı otomobillere erişim talebinden yararlanarak daha yüksek bir fiyata satarlardı. Ucuz oldukları için birçok denizaşırı ülkeye de gönderilen bu araçlar ilk olarak Meksika’da Jalapa’ya gönderildikleri için gemiciler tarafından önce Jalapas daha sonra Jalopy olarak adlandırıldılar. Zaman içerisinde bu otomobillerin popülaritesi, basit ulaşım araçları olmanın ötesine geçti ve uygun fiyat, kolay ve ucuz modifikasyonlara imkân tanıması nedeniyle Jalopy yarış sektörünü oluşturdu. Jalopy yarışlarının efsanevi yarışçısı Parnelli Jones, Gasoline Alley, Torrance/Gardena pistlerinde ünlenecekti. Parnelli Jalopy yarışları ile ilgili olarak “200 otomobille başlayan yarışların sonunda pistte ancak 16 civarında otomobil kalabilirdi. Bu yüzden her inch için çabalamanız gerekirdi. Bir şekilde Jalopy yarışları kişisel kariyerimi yok etti. Nasıl çok hızlı gitmem gerektiğini öğrendim ama çok uzun süre değil…”
Hurdadan Yarışa…
Jalopy, Amerika’da toprak pistlerde yapılan eski tarz bir araba yarışı sınıfı haline geldi. Başlangıçta Midget sınıfının da gerisinde başlangıç sınıfı olmasına rağmen zaman içerisinde yapılan modifikasyonlarla pahalı bir yarış sınıfı olmaya başladı. Jalopy yarışları 1930’larda başladı ve Ulaştırma Bakanlığının araç güvenliği için çıkardığı standartlar ve kontroller yüzünden 1960’ların başlarında sona erdi.
Jalopy otomobillerin en önemli artıları modifikasyonunun oldukça ucuza gelmesi, tek bir otomobil oluşturmak için birden fazla otomobili birleştirebilme imkânı, gövde panellerinin azaltılması nedeniyle hafif olmalarıydı. Buna karşın son derece güvensiz, herhangi bir mühendislik bilgisi içermeyen, performansını yapısal unsurların atılarak hafifletilmesiyle kazanan otomobillerdi.
1920’lerde başlayan ve uzun yıllar süren Amerikan Çizgi Roman tarihinin en önemli karakterlerinden biri olan Archie’nin maceralarında kullandığı otomobili bir Jalopy’di. Archie ile özdeşleştirilen Jalopy aracın oyuncakları üretildi, beslenme çantalarının üzerlerine resimleri kondu. Marx Toys Jalopy oyuncaklar üretti.
Jalopy yarışlarının popülaritesi ve modifikasyon alternatifleri zaman içerisinde “Hot Rod” kültürünün temellerini oluşturacaktı.
Jalopy terimine Amerikan edebiyatında ilk kez, genellikle 1930 Amerika Büyük Buhran yıllarını anlatan John Steinbeck’in “In Dubious Battle” (Bitmeyen Kavga) romanında rastlıyoruz. Otomobillere büyük bir düşkünlüğü olan Steinbeck 1954 yılının temmuz ayında “Holiday Magazine” adlı dergide “Jalopies I Cursed and Loved” (Lanetlediğim ve Sevdiğim Jalopy’ler) isimli makalesinde o dönemin otomobil kültürünü ve bir şekilde yolunun kesiştiği Jalopy otomobilleri anlatır.
O Eski Zamanları Özlüyorum…
Bir pazar öğleden sonra Garrison Hudson’dan New York’a yaptığı otomobil yolculuğu sırasında yoğun trafikte eski pas yığınları diye adlandırdığı Jalopy’lerin artık görünmüyor olmasından bahsederek hikayesine başlar. “Bu kasvetli turda eski zamanları ve eski arabaları düşünmeye başladım. O yaşlı köpeklere geri dönmek istemiyorum her ne kadar o eski yoksulluğa geri dönmeyi çok istesem de. Sahip olduğum iyi ve donanımlı arabayı seviyorum. Kendi arabanı tamir ettiğin ya da hiçbir yere gidemediğin zamanları hatırladım. Sahip olduğum, lanetlediğim, nefret ettiğim ve sevdiğim arabaları hatırladım.”
Doğduğu küçük kasabada ilk hatırladığı otomobil olan Reo’dan başlayarak anlatmaya devam eder. Ailesinin vadeli borç almayı istemediği için uzun yıllar otomobillerinin olmamasını anlatır. Amcasının sahip olduğu Stutz Bearcat, ilk otomobili Model T, tekerlekli siyah bir küvete benzettiği üzeri açık Chevrolet, arkadaşının Model T Coupe’si ile hikayesine devam ederken Büyük Buhran dönemi için Otomotiv Saçmalığı Çağı tanımlaması yapar. Sahip olduğu Dodge, Marmon gibi otomobilleri anlatırken dönemin ikinci el satıcılarının ucuza aldıkları otomobilleri satmadan önce ne tip hilelere başvurduklarını keyifli bir dille anlatır. Harap bir aracın en az beş mil daha sessiz gitmesi için kartele konulan talaştan, lastikleri yeni ve güçlü göstermenin yolları, cilalama teknikleri, yerinden çıkmış döşeme yaylarını gizlemek için takılan kılıfları…
Makalenin sonunda Steinbeck’de Purdy gibi zamanın ruhunun her şeyi yok ettiğinden, farklılaştırdığından dem vurur. “Şimdi her şey farklı. Her şey krom ve parlak boyadan ibaret. Bir araba, bir eş kadar yakın, bilinen, zahmetli ve değerliydi. Şimdi yabancılarla dolaşıyoruz. Elbette daha rahat ama bir şeyler kaybolmuş.”
Haksız da sayılmaz…