Küçük Kara Balık Aras’ta Boğuldu: Samed Behrengi

0
1015

Zorbalara, her nevi makro ve mikro iktidar sahiplerine karşı küçük konfor alanlarını yitirmemek için suskunluk sarmalı içinde debelenen sessiz ve korkak yığınların olduğu günümüz dünyasında Küçük Kara Balık olabilmek, hele ki Samed Emmi gibi bir hayat sürebilmek çok zor. Çizilen sınırları geçmek, dayatılan toplumsal kalıpları kırmak, soru sormak, sorgulamak, kitlelerin kodlarına işleyen kadim korkularla yüzleşip savaşmak, “Başkaları ne der?” tahakkümünü yıkmak, hayatın sadece hapsolunan dar yankı odaları ve filtre balonlarının çok ötesinde olduğunu bilmek, doğduğu küçük çağlayanın güvenli ve sığ akıntılarının ardına geçip okyanusun derin ve dalgalı sularını keşfe çıkmak gibi olguların bedelini göze almak bugünlerde her babayiğidin harcı olmasa gerek. 

Ama 18 yaşında öğretmenliğe başlayan ve 11 yıl boyunca İran Azerbaycanı’nın 11 köyünde çocuklara öğretmenlik yapmayı seçen idealist genç Samed Behrengi sadece 29 yıl süren hayat hikâyesinde bunu başarmış biridir. Samed, bir krallıkta “Düzenin Öğretmeni” olup “Düzenin Müfredatını” çocuklara öğretmek yerine onlara hayatı sorgulamayı, sınırlara hapsolmamayı, her birey için değişken olan toplumsal norm, örf ve adetler içinde boğulmamayı, kalıpları yıkmak için soru sormayı ve sorgulamayı öğretmeyi tercih etti ve belki de bunun bedelini genç ömrünü feda ederek ödedi.

Samed Behrengi kendisini “Bir mantar gibi annesiz ve babasız olarak yerden bitmedim elbette; bir mantar gibi büyüdüm ama mantar gibi çabucak pes etmedim. Nerede bir damla su olsa içime çektim, kimse beni sulamadı. Bir iğde ağacı gibi yamuk ve biçimsiz olarak azıcık suya razı bir şekle Azerbaycan köylerinde öğretmen oldum. Babam bana ‘eğer İran’ı İranlılar arasında bölerlerse sana bundan daha fazlası nasip olmaz’ demişti.” şeklinde tanımlardı. 

Samed Emmi’nin hayat gayesi başkaydı ve düzenin dayattıklarına göre yaşamak istemiyordu. Samed, herkesin İran’da resmî dil olan Farsçanın dışında kendi anadilini öğrenme hakkına sahip olduğunu savunuyordu ve hem resmî müfredatı hem de ders kitaplarının içeriğini eleştiriyordu. Öğretmenlik yaptığı köylerde sadece dönemin müesses nizamının dayatmalarıyla değil, öğrencilerinin anne ve babalarıyla da mücadele ediyordu ve onları çocuklarını tarlada ve çoban olarak çalıştırmak yerine okula göndermeleri için ikna etmeye çalışıyordu. Samed, öğretmenlik yaptığı köylerde Çocuk Hakları kavramını da halka anlatma gayesindeydi.   

İran’da tarih 1960’lı yılların başını gösterdiğinde 21 yaşında sol görüşlü genç bir öğretmen olan Samed Behrengi çeşitli öğrenci eylemlerine ve toplumsal protestolara aktif olarak katılmaya başlamıştı ve bu süreç Samed’in yakın arkadaşlarının tutuklanması ve idam edilmesiyle devam etmişti. 1962 yılında dönemin Tebriz Kız Lisesi’nde müdürün odasında yaptığı sert çıkışları ve konuşmaları yüzünden cezalandırılmış ve tenzili rütbe ile liseden alınıp ilkokul öğretmenliğine getirilmişti. 1964 yılında yayınladığı Pare Pare kitabından dolayı Tebriz Askeri Savcılığı tarafından hakkında iddianame hazırlanmış ve 6 ay boyunca kamu görevi yapması, dolayısıyla öğretmenlik yapması yasaklanmıştı.

Samed Behrengi Kimdir?

İki erkek ve üç kız kardeşi bulunan Samed Behrengi Tebriz’in güneyindeki eski mahallelerden olan Çerendab’da 24 Haziran 1939 tarihinde doğdu. Yoksul bir ailesi vardı; mevsimlik işçi olan ve caddelerde su satan babası bir süre sonra onları terk etmişti. İlkokul ve lise eğitimini tamamladıktan sonra 1955 yılında dönemin Tebriz Erkek Öğretmen Yüksekokulu’na girdi ve 1957 yılında mezun oldu. Henüz 18 yaşındayken öğretmenliğe başladı ve hayatını kaybedene kadar 11 yıl boyunca İran’ın Doğu Azerbaycan ilinde 11 köyde öğretmenlik yaptı. 1958 yılında öğretmenliğe devam ettiği esnada Tebriz Üniversitesi Fars Dili ve Yabancı Diller Fakültesi’nde eğitimine devam etti ve 1962 yılında mezun oldu.

Samed Behrengi yazarlık kariyerine mizah yazıları yazarak başladı ve öğretmen okulunda eğitim gördüğü esnada iki arkadaşıyla birlikte Gülücük (Khandeh) isimli duvar gazetesini çıkarmaya başladı. Samed 1957 yılından itibaren üç yıl boyunca çeşitli edebiyat mecraları ve yayınlar için farklı mahlaslarla mizah yazıları kaleme aldı ve 1960 yılında ilk hikâyesi olan Âdet’i yayınladı. Ardından 1958’de Talkhoon (Sebze), 1960’da Binam (İsimsiz) hikâyeleriyle birlikte ölümünden bir ay önce yayınladığı dünyaca ünlü Mahi Siyahe Kocholou (Küçük Kara Balık) ile birlikte 9 hikâye, çeşitli konularda 11 kitap ve 5 çeviri kitabı yayınladı. Samed Behrengi, Farsça’dan Azerbaycan Türkçesi’ne dönemin en büyük şairleri olan Firuğ Ferruhzad, Nima Yuşic, Ahmed Şamlu ve Mehdi Ahavan Sales gibi isimlerin eserlerini çevirdi. Ayrıca İngilizce ve İstanbul Türkçesi’nden Farsça diline yaptığı, Aziz Nesin’in Biz Eşekler kitabının da olduğu çevirileri de bulunuyor. Uluslararası ödüller de kazanan tüm bu çalışmalar kendisine ölümünden yıllar sonra dünya çapında bir ün kazandıracaktı. Samed’in kitapları Türkiye’de 12 Eylül darbesinin hışmına da uğradı; 1982’de müstehcen olduğu ve komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle kitapları yasaklandı ve 1984 yılında yeniden serbest bırakıldı. Samed Behrengi’nin büyük şair Firuğ Ferruhzad’ın evinde dönemin sol yapılanmalarıyla ve önderleriyle görüşmeler yaptığı biliniyor ama hiçbir örgütle bilinen organik bir bağı yoktu.

Samed Behrengi

Samed Behrengi Eceliyle Mi Öldü, Yoksa Öldürüldü Mü?

Samed Behrengi, 31 Ağustos 1968 yılında Doğu Azerbaycan ilinin Kavanag köyünün Arasbaran bölgesindeki Şotorban (Deveci) Jandarma Karakolu’na yakın bir yerde Aras Nehri’nde henüz 29 yaşındayken boğularak öldü. Samed Behrengi’nin genç yaştaki ölümü edebiyat ve sol çevrelerde büyük bir infial yarattı ve kendisinin eceliyle değil de dönemin İran İstihbarat ve Güvenlik Teşkilatı (SAVAK) tarafından öldürülmüş olabileceği iddiaları gündeme getirildi. Kendisinin öldürüldüğünü düşünenlerin başında dönemin önemli isimlerinden olan Celal Al Ahmad ve Gulam Hüseyin Saedi vardı ve bu iddiayı açık ve yaygın bir şekilde dillendirdiler. Bazı aydınlar ise Samed Behrengi’nin eceliyle öldüğünü ancak dönemin ruhu gereği Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye karşı kullanılmak üzere Samed’in ölümünün alet edildiğini öne sürdüler.

Ancak Samed Behrengi’nin ölümünü şüpheli hale getiren bazı doneler var. Samed, dünyaca ünlü Küçük Kara Balık hikâyesini yayınladıktan sadece bir ay sonra Aras’ta boğuldu. Küçük Kara Balık kitabı başta İran Halkının Fedaileri Gerillaları olmak üzere pek çok sol örgüt ve yapılanma tarafından Şah Muhammed Rıza Pehlevi’ye karşı örtülü bir isyan manifestosu olarak benimsenmişti ve Samed Behrengi’nin pek çok sol örgüt ve grupla görüşmeler yaptığı da biliniyordu. Ayrıca dönemin İran Kültür Bakanlığı büyük bir para karşılığında Samed Behrengi’nin kendileriyle çalışmasını teklif etmesine rağmen Samed, Pehlevi Krallığı ve hükümetiyle herhangi bir birliktelik içinde olmayacağını söyleyip bu teklifi reddetmişti ve bundan dolayı da SAVAK’ın hışmına uğramıştı. Samed Behrangi muhalif bir kişilikti. 

Başka bir şüpheli konu da Samed Behrengi boğulduğunda yanında bulunan ve birlikte Aras’a gittiği Hamza Ferahati isimli kişinin kimliğiydi çünkü Farahati askeri veteriner hekim olan bir subaydı ve kendisinin SAVAK’ın emriyle Samed’i kasten boğmuş olabileceği iddia ediliyordu. Ayrıca boğulma hadisesinin Şotorban (Deveci) Jandarma Karakolu’na yakın bir yerde meydana gelmiş olması da şüpheleri artırıyordu. Subay Hamza Ferahati, O Yıllardan ve Sonrakı Yıllar (Firuğ Yayınları, Almanya, 1985) isimli kitabında Samed Behrengi’nin boğulma anını özetle şöyle anlatıyor:

“Samed’in suda durduğu yerin seviyesi göbeğini bile geçmiyordu, eğleniyordu ve kendisini suya bıraktı. Suyun üzerinde daha elli metre bile yüzmemişti ki “doktor, doktor!” diye ismimi çağırarak yardım istedi. Ben başka bir taraftaydım ve o başka bir taraftaydı, döndüğümde Samed’in omuzlarına kadar suyun içine battığını ve çırpındığını gördüm. Onu kurtarmak için elimden bir şey gelmiyordu ve bir süre sonra güçlü akıntıda suyun içinde kayboldu. Suya atladım ve dalarak akıntıya karşı yüzdüm ve onu bulmaya çalıştım. Artık takatim kalmamıştı; kalan son gücümle Aras’ın kıyısına yüzdüm ve beni jandarmalar sudan çıkardı.”

Samed’in ağabeyi Esed Behrengi ise kardeşinin boğulma olayını ve cesedinin bulunması sürecini şöyle anlatıyor:

“Bir arkadaşımın açtığı telefonla Samed’in başına bir şey geldiğini öğrendim. İki eniştem ve bir arkadaşımla birlikte dört kişi Samed’i aramaya bölgeye gittik. İki günden sonra cesedine Şotorban (Deveci) Jandarma Karakolu’na yakın bir yerde ulaşabildik. Nehrin arasında küçük bir adacık gibi bir yerdeydi. Bazıları Samed’i bir subayla birlikte gördüklerini söylediler ancak olayın nasıl meydana geldiğiyle ilgili kesin bir bilgi yoktu. Köylüler cesedini çıkarıp yıkadılar, uyluk kemiği ve bacağında göçmeye benzeyen birkaç yara vardı.”

Samed Behrengi’nin başına ne geldi, öldü mü, yoksa öldürüldü mü, tam olarak bilinmiyor ama ironik bir biçimde sonu Küçük Kara Balık hikâyesindeki karabalık gibi suda kaybolup gitmek oldu ve küçük karabalık Aras’ta boğuldu. Samed, 29 yıllık kısa bir hayat sürdü ancak şüphesiz dünya çocuk hikâyeleri edebiyatında derin bir iz bıraktı ve seyrini değiştirdi. Her halükarda Samed Behrengi düzene başkaldırmanın, sorgulamanın, pes etmemenin, sınırları aşmanın, sormanın, sorgulamanın ve mücadelenin simgelerinden biri olarak dünya edebiyat tarihinde her zaman anılacaktır…