İç Çamaşırı Olmadan Ekonomiyi Anlamak

0
67

Ekonomiyi anlamlandırabilmek ve bir öngörüde bulunmak için geliştirilen pek çok gösterge yıllardır varoldu. Bu göstergeler insan yaşamının karmaşıklığını anlamaktan çok uzak değil midir? Bu tanımlamaların neredeyse tamamına yakını da indirgemeci yaklaşımlarıyla eleştiriyi hak eder. Son yıllarda sıkça duyduğumuz tanımlamalardan biri de “İç Çamaşırı Endeksi” oldu. Esasen erkeklerin iç çamaşırı satış rakamlarının ekonomik dalgalanmaları anlatan bir tanımlamadır. Ve ekonomiyi anlamada da bir ipucu verdiği iddia edilir. Ancak bu indirgemeci analizin temel problemi insanlık tarihi ile olan uzaklığıdır. Yoksulluğun köklü gerçeklerine ve asgari yaşam koşullarının derin anlamına ışık tutmaktan uzaktır. Eski ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan tarafından ortaya atılan bu tanımlama, tartışmaları da beraberinde getirmişti. Greenspan’e göre, erkek iç çamaşırı satışları, ekonominin genel sağlığını anlamak için bir ölçüt sunabilir. Bu göstergenin temel varsayımı, erkeklerin iç çamaşırını zorunlu bir ihtiyaç olarak algılamasıdır. Ekonominin iyi gitmediği durumlarda veya kriz dönemlerinde, insanlar tasarruf yapmak için bu alışverişi erteleyebilir. İşte Greenspan, tam da bu sebeple erkek iç çamaşırı satışlarının ekonominin durumunu yansıttığını iddia etmiştir. İlk bakışta yenilikçi gibi görünen bu bakış açısı, aslında ekonomik davranışın çok boyutluluğunu ve yoksulluğun karmaşıklığını anlamaktan çok uzaktır. Türkiye’de ise bu endeks, hemen alıcı buldu. Ekonomisi her dönem gibi sorunlu olan Türkiye’de başta medya ve ekonomistler bunu gündeme getirmekten kaçınmadılar. Kamuoyu için oldukça ilginç bir çıkarımdı. Bazı medya kuruluşları, bu tür göstergeleri, ekonomik daralmanın etkilerini görünür kılmak amacıyla ele aldı. Örneğin, ekonomik durgunluk dönemlerinde iç çamaşırı gibi “görünmeyen” ürünlerin satışlarındaki düşüş, halkın tasarruf eğilimindeki artışla ilişkilendirilmiştir.

Ancak bu yaklaşım, geniş kesimler tarafından da sert biçimde eleştirildi. Bu eleştirilerin başını da sosyal bilimciler aldı. Eleştirilerin temel dayanağı da İç Çamaşırı Endeksi’ni ekonomik gerçekleri “hafifleştiren” bir araç olarak değerlendirmesiydi. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren devletçilikten liberalizme geçişler, krizler, gelir eşitsizliği ve yoksulluğun belirgin olduğu Türkiye’de, bu tür indirgemeci göstergelerin ekonomik sorunların çok boyutluluğunu yansıtamadığı sıkça dile getirildi. Hatta eleştirmenlere göre, gelir düzeyi düşük kesimler için “iç çamaşırı satın almak” lüks tüketim kategorisine bile girebilir ve analizlerde ciddi çarpıtmalara yol açabilirdi.

Sosyal medyada da bu konuda geniş tartışmalar yaşandı. Kullanıcılar çoğunlukla İç Çamaşırı Endeksi’ni ekonomik koşulları anlamak için mizahi bir yaklaşım olarak ele alırken, diğerleri bu yaklaşımın ciddi sorunları basitleştirdiğini savunmuştur. İnsanlık tarihi boyunca yoksulluk, toplumsal yapının devamlı bir parçası olarak hareket etmiştir. Ancak yoksulluğun görünür yüzü, sadece kişisel çıplaklığı ya da temel tüketim mallarına erişim eksikliğini değildir. Yoksulluk aynı zamanda insanlık onurunu da kapsamına alır. İç çamaşırı, bir ihtiyaç listesinin neresindedir? Gözle görülmeyen, ama hissedilen bir zaruret midir, yoksa sadece ekonomik bir metaya indirgenen öznel bir tercih mi? Aslında bu soruları sorarak yoksulluğun ne kadar derin olduğunu anlamamız için kritik öneme sahiptir. Tarihin bir çok noktasında İnsanlık, sadece ekonomik krizlerde değil, yüzyıllar boyunca temel gereksinimlerini karşılamak için savaşmışlardır. Bugün dünyanın çoğunluğunda iç çamaşırı almak bir lüks olarak görülmeye devam ediyor. Bu durum, İç Çamaşırı Endeksi gibi bir ölçüten hareketle genellemeler yapmanın ne kadar yetersiz olduğunu gösteriyor. “Bir çalışanın, kendisinin ve ailesinin asgari yaşam standartlarını sürdürebilmesi için alabileceği en düşük maaş.” Asgari ücretin tanımıdır. Ancak bu tanım, yoksulluğu anlamaktan bile çok uzak. Bir bireyin asgari ücretle ne kadar iç çamaşırı alabileceği üzerine spekülasyon yapmak, ekonomik dengesizliklerin ve adaletsizliklerin örtülmesinden başka bir şey değildir. Felsefi olarak asgari ücret, bir rakamdan ibaret değil, toplumun bireylerine biçtiği en düşük değerdir. Bu “asgari” rakam, bir insanın emeğinin toplum tarafından ne kadar kıymetli görüldüğünü de özetler. Asgari ücretle yaşamaya çalışan bir bireyin iç çamaşırı satın almayı düşünürken vereceği bir karar aynı zamanda nelerden vazgeçeceğinin de kararıdır. Gerçek problemleri tartışmak yerine ekonomiyi anlamak için basitleştirilmiş endeksler yaratmak cazip olabilir. Hatta oldukça popülerdir. Ancak unutulmamalıdır ki bu tür yaklaşımlar, toplumsal gerçekleri alt üst eden sığ perspektiflerdir.“Kriz zamanlarında erkeklerin daha az iç çamaşırı aldığı” gibi basit bir varsayımla çalışan bu endeks, yoksulluğun çok boyutluluğunu ve kültürel farklılıkları göz ardı ettiği gerçeğidir.

Bir gerçeği daha hatırlatmakta yarar var. Bir bireyin ekonomik davranışı sadece kazandığı para ile değil, bulunduğu toplumsal koşullarla, tüketim alışkanlıklarıyla ve kültürel normlarla da ilgilidir. Bu da bize şunu işaret eder. Modern ekonomi, yalnızca rakamlardan ibaret bir bilim değil, aynı zamanda insan psikolojisi ve toplumsal yapıyı inceleyen bir disiplindir. Tam da bu yüzden şu meşhur İç Çamaşırı Endeksi bu karmaşıklığı anlamakta yetersiz kalır. Sonuç olarak ekonomiyle ilgili popülist çıkarımlar insanlık tarihinin derin yoksulluk gerçekliğini ve asgari üretin felsefi anlamını açıklamakta hep eksik kalmıştır. Popülist çıkarımlar toplumsal gerçeklere olan körlükten başka bir şey değildir. Ekonomiyi anlamak için rakamların arkasındaki insan hikayelerini unutmamalıyız.

Foto: unsplash.com / Andrea Popa

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz