Dahiyane Bir Pazarlama Hikayesi: Michelin Yıldızları…

0
74

7 Temmuz 1936 yılında Leon Blum’un Fransız Halk Cephesi Hükümeti sendikalarla Matignon anlaşmasını imzaladı. Böylece tarihte ilk kez çalışanlar için haftada kırk saat çalışma ve ücretli izin kabul ediliyordu. Tüm dünyada çalışma şartlarının düzenlenmesi ve ücretli izinle birlikte çalışanların ilk kez karşılaştıkları bir kavram ortaya çıkacaktı: Boş zaman… Ve boş zamanla birlikte aslında çok yeni olmayan  ama ayrıcalıklı bir kesime hitap eden bir endüstri olan turizm de patlayacaktı. Turizm kelimesi İngilizce kökenli olup, on sekiz ve on dokuzuncu yüz yıllarda paralı İngilizlerin “Grand Tour” adını verdikleri Akdeniz ülkeleri ziyaretlerini ifade etmektedir. Ünlü yazar Stendhal’ın 1838 yılındaki eseri “Bir Turistin Anıları” kitabıyla literatüre girmiştir. Otomobilin gelişimi tren, gemi tarih ve saatlerine bağlı kalmadan özgürce hareket edebilme avantajı yaratmaktaydı. O yüzden ilk yıllardan itibaren otomobil tatil, turizm, restoranlar ve otellerle doğrudan ilişkilidir.

Bugün tüm başarılı ve hırslı şeflerin hayallerini süsleyen “Michelin Yıldızları” Fransa’nın Auvergne-Rhône-Alpes bölgesinde Arnavut kaldırımları, ayırt edici otantik binalarıyla küçük bir kasaba olan Clermont-Ferrand’ı 1889 yılından başlayarak üretimin lokomotifi haline getiren André ve Édouard Michelin kardeşlerin dahiyane ve yaratıcı bir fikriyle ortaya çıktı; Michelin kardeşlerin büyükbabalarının sıkıntılı durumdaki üretim işini kurtararak burada bir lastik firması kurması –ki o günlerde tüm Fransa’da yalnızca üç bin civarı otomobil bulunuyordu. Herhangi bir yere otomobil sürmek kolay bir iş değildi. Geniş bir yol ağı yoktu ve benzin bulmak zordu. İnsanlara daha fazla araba kullanmaları için bir sebep vermek gerekiyordu ve bu sebep otomobil, modern ulaşım, tatil, seyahat ve lezzet kavramlarını sonsuza dek değiştirecekti

“Michelin, 20. yüzyılın başlarında turizmin hangi yöne doğru gittiğini önceden tahmin etti. Michelin Rehberleri’nde yenilikçi olan şey, otomobil taşımacılığını dahil etmeleri, rotalar hakkında daha ayrıntılı bilgiler vermeleri, oteller ve restoranlar için derecelendirme sistemleriydi.”

Massachusetts-Lowell Üniversitesi,

19. ve 20. yüzyıl Fransız tarihi uzmanı Prof. Patrick Young

Michelin kardeşlerin ilk atılımı, 1891’deki Paris-Brest-Paris bisiklet yarışında test edilen çıkarılabilir pnömatik lastik için bir patentti. Daha sonra, saatte 100 km’nin üzerindeki hızlara dayanabilen ilk otomobil lastiğini ve ilk çıkarılabilir jantı icat ettiler. 1929’dan itibaren demiryolu taşımacılığına geçtiler; lastik tekerlekli  Micheline lokomotifleri ilk olarak 1931’de demir yolu raylarında ilerledi. Bireysel ulaşımın her zamankinden daha kolay ve ekonomik olmasının öncülerinden biri oldular. Michelin kardeşleri; dahi bir mühendis olan Gustave Eiffel, moda tasarımcısı Coco Chanel ve Büyük Britanya ile Kıta Avrupası arasındaki ilk insanlı uçuşu gerçekleştiren havacılık öncüsü Louis Blériot’nun da aralarında bulunduğu bir dizi Fransız vizyoner arasında saymak mümkün. 1908 yılında ayrıca, Paris’ten Clermont-Ferrand’a altı saatten kısa sürede uçabilen ilk pilota 100.000 franklık bir nakit ödül veren Michelin Havacılık Kupası’nı başlattılar.

Michelin kardeşlerin 20. yüzyılın başlarında önce Michelin Rehberleri ve sonrasında hemen hemen on yıl sonra haritalarla birleşmiş hallerini ücretsiz olarak piyasaya sürmesiyle birlikte, Michelin’i yalnızca lastikler için değil aynı zamanda seyahat ve üstün nitelikli yemekler için de eşanlamlı bir sözcük haline getirmeyi başaracaklardı. İlk  Michelin Rehberi aslında hiçbir restoran derecelendirme sistemi içermiyordu. 35.000 kopyadan oluşan ilk baskıda, popüler rotalardaki restoranların, otellerin ve tamircilerin listeleri de dahil olmak üzere haritalar ve 
lastiklerin nasıl tamir edileceği ve değiştirileceğine dair talimatlar yer alıyordu ve ücretsiz olarak dağıtılıyordu. Restoranlar hakkında bilgi içermesine rağmen, ilk baskı yollardaki mevcut olanakları sergilemek ve okuyucuları otomobil satın almaya ikna etmek için basılmıştı. Rehberlerin öne çıkan bölgesel mutfağı ve iyi stoklanmış şarap mahzenleri olan restoranlar hakkındaki kapsamı, sürücüleri daha uzağa seyahat etmeye, gezmeye, seyahatlerini uzatmaya, konaklamaya ikna etti (ve tabii ki yolculuklarını sürdürebilmek için sağlam Michelin lastiklerine ihtiyaçları vardı).

Rehberin 1900 tarihli ilk baskısının önsözünde André, rehberin amacının “bir sürücüye Fransa’da seyahat etmek için gerekli tüm bilgileri sağlamak – deposunu nerede dolduracağı, arabasını nerede tamir edeceği, ayrıca nerede uyuyacağı ve yemek yiyeceği”ni güvenilir bir şekilde anlatmak olduğunu yazıyordu. Rehber bir süre ücretsiz olarak dağıtıldı ancak André, rehberin bir garajda sallanmasın diye bir oturma bankını desteklemek için ayağının altına konulmuş bir kopyasını gördükten sonra bu durum değişecekti. 1920 yılından sonra 7 frank gibi bir fiyata satılmaya başladı. (Olivier Darmon “Michelin Adamının İlk Yüz Yılı” adlı kitabında ücret alma kararını otomobillerin ucuzlayıp yaygınlaşmasına bağlıyor.) Sonuç olarak, daha fazla Fransız ülkeyi gezmek istedi ve bu da Michelin Rehberi’ni giderek daha önemli hale getirdi. Sürücülere daha fazla yardımcı olmak için Michelin, turistlerin uzmanlara danışarak seyahat güzergahları oluşturabilecekleri ve Avrupa genelindeki yolculuklar için yol haritaları alabilecekleri ofisler açtı.

Michelin’in ikinci baskı rehberi yalnızca Fransa’daki restoranlarla sınırlıydı ve bu restoranlara yalnızca bir yıldız verilebiliyordu. İlk zamanlarda, bir Michelin yıldızına sahip olmak yalnızca restoranınızın “lüks yemek yeme kuruluşu” olduğu anlamına gelmekteydi. Sistemin bir yıldızdan üç yıldıza çıkması 1931’e kadar gerçekleşmedi. Fransa’da iyice yerleştikten sonra, rehbere Müttefik kuvvetleri için yararlı olabilecek haritalar içerdiği için II. Dünya Savaşı boyunca ara verildi.

1926 yılında rehberlerdeki en iyi restoranlara verilen Michelin yıldızlarının gelişiyle, dayanıklı araba lastikleri ve olağanüstü hazırlanmış bir “Boeuf Bourguignon” arayışı sonsuza dek iç içe geçti. Bu da dolaylı olarak daha fazla lastik satışı anlamına geliyordu. Rehber zamanla daha iyi yemeklere yönelerek ve seçimleri gizli uzman müşteriler tarafından anonim olarak yaptırılarak doğru yorumlarla güvenilirlik konusunu daha ileriye taşıdı. Damon’a göre ilk başlarda bu bilgiler zamanının çoğunu yollarda geçiren ve bu nedenle güvenilir bilgi kaynakları olan şirketin satış ve pazarlamacılarından geldiğini söylemekte. Rehberin lastik satışlarını artırdığını gösteren bir kanıt olmasa da rehber satışları yeni bir gelir akışı ve halkın yolculuklara olan sürüş güvenliğine bağlı olan bir tanıtım/reklam aracı olarak oldukça etkili oldu.

1920’lerin sonlarında, Michelin’in rehber kitaplardaki restoran önerileri o kadar etkili olmuştu ki, Michelin kardeşler bir restoranın iyi olup olmadığını belirlemek için artık müfettiş olarak adlandırılan profesyonelleri işe almayı içeren yeni bir girişim başlatacaklardı.

Sıralama sistemi yıllar içerisinde evrim geçirdi ancak 1930’larda uygulanan derecelendirmeler günümüze kadar varlığını sürdürüyor: Bir yıldız restoranın “durmaya değer” olduğu, iki yıldız “yoldan sapmaya değer” olduğu ve üç yıldız “özel bir yolculuğa değer” olduğu anlamına geliyor. Filmlerde, kitaplarda, sosyal medyada müfettişlerin bir veya iki kişi olduğu, not aldıkları falan gibi söylentiler olsa da işin aslı öyle değil. Michelin Rehberleri’nin uluslararası direktörü Gwendal Poullennec, CNN’e verdiği bir röportajda ayrıcalıklı muamele görmemek ve kimliklerini gizlemek için büyük bir çaba sarf ettiklerini ve ayırt edici bir noktalarının olmadığını söyledi. Yıldız için kriterlerin başında restoranın tutarlı bir deneyim sunup sunmadığı gelmekte. Diğer kriterler ise; ürünlerin kalitesi, lezzet ve pişirme tekniklerindeki ustalık, yemek deneyiminde şefin kişiliğinin yansıtılması ve lezzetlerin uyumu… Tüm müfettişler, misafirperverlik sektöründe en az 10 yıllık deneyime sahiptir ve ayrıca Michelin Rehberi’nin metodolojisi konusunda kapsamlı eğitim alırlar. Daha önce denetledikleri bir restoranı asla yeniden denetlemezler. Bu gizli ve anonim uzman müşteri değerlendirmeleri sistemi de hala korunmakta. Bugün Michelin Avrupa, Asya ve Amerika’da 34 farklı destinasyonu kapsıyor ve bu derecelendirme sistemi dünya çapındaki şeflerin ve restoran işletmecilerinin hem korkulu rüyası hem de en büyük hayali.

II. Dünya Savaşı sırasında rehber, Fransız Direniş üyelerinin ülkede gezinmesine yardımcı olan kodlanmış bilgiler yayınlayarak Alman işgalini baltalamada beklenmedik bir rol oynadı. Ekstra bir yıldız veya eksik bir boşluk gibi ince işaretlerin eklenmesi, yakıt bulunabilirliği, güvenli evler ve diğer önemli ayrıntılar hakkında istihbarat sağladı.

Üst üste sıralanmış beyaz lastiklerden oluşan Michelin’in maskotu “Bibendum” adını taşır ve Latince “şimdi içme zamanı” anlamına gelen “nunc est bibendum” cümlesinden gelmektedir. 19 yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında “bibendum”, monokl (tek göze sıkıştırılarak kullanılan tek mercekli gözlük) ve puro ile birlikte, boş zamanlarını “iyi” değerlendiren beyaz, üst sınıf, burjuva Fransız erkekliğinin bir simgesiydi. Michelin sıralama sistemi Paris metropolünün bu “hedonist” normlarını önce Fransa geneline daha sonra da tüm dünyaya kültürel bir kod olarak aktardı.

Çok dile getirilmese de sistemin bir çok eksik ve eleştirilen yanları mevcut; kalıpların dışına çıkıldığında şeflerin yıldız almaları zorlaşacağı için inovasyonun önünde bir engel oluşturduğu, alınan yıldızları elde tutmaya çalışmanın getirdiği baskı ortamı, Fransız şefleri ve mutfakları kayırdığı bu eleştirilerin başında gelmekte. Michelin Yıldız Sistemi, başlangıcından itibaren Fransız mutfağına ve beyaz şeflere karşı pozitif ayrımcılık yapmaktaydı. Sistemin ilk yıllarında, Fransız olmayan restoranların ve şeflerin yıldız kazanması çok zordu. Bu önyargı kısmen Michelin Şirketi’nin Fransız olmasından ve yıldızları veren müfettişlerin de çoğunlukla Fransız olmasından kaynaklanıyordu. Bunun yanı sıra ırkçı klişelerle ve beyaz olmayan kültürler ve mutfaklar hakkında kötü genellemeler erken dönem Michelin rehberlerinde oldukça yaygındı. Örneğin 1931 Michelin rehberi Japon mutfağını “tuhaf” ve “iştah açıcı olmayan” olarak tanımlamaktaydı. Beyaz olmayan şeflerin kaynaklara ve eğitimlere erişimlerini engelledi, onların restoranlarına daha az deneyimli ve kalifiye olmayan müfettişler yollayarak denetledi. Gerald Sombright’ın Amerika’daki ilk siyah şef olarak Michelin Yıldızını 2022’de kazanması bir çok şeyi açıklıyor. Yıldızlı şeflerin büyük çoğunluğu artık Fransız olmasa da beyaz ve Avrupalı. 2020 yılında tüm dünyada yıldız almış siyah şeflerin oranı sadece %2’ydi.

Günümüzde Repsol’un benzer şekilde şaraplara yıldız yerine güneş verdiği Guía Peñín, Amerika’da çok sonradan çıkan Duncan Hines’in yol rehberleri eşdeğer gibi görünse de Michelin yıldızı bir restoranın yıldızının parlaması ve rezervasyonların dolup taşması için hala çok büyük önem taşımakta.

.

Önceki İçerikWEF Global Gender Gap ve OECD Climate-Resilient Infrastructure
Sonraki İçerikSıradan İnsanlar
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz