Her şeyden önce çok karıştırılmasına rağmen “Bobber” bir motosiklet türü değil uzun yıllar içerisinde rafine hale gelmiş bir tarzdır. “Bobber” tarzı tüm dünyada motosikletlerin kişiselleştirilmesi ve kişiye özel “biricik” olması halinin başlangıcını temsil etmektedir. Hızlı ve benzersiz bir motosiklete sahip olmak isteyen kullanıcılar uzun yıllardır kaportada “gereksiz” ağırlık yapan tüm parçaları çıkararak daha hafif ve dolayısıyla daha hızlı, benzerlerinden farklı ve kendi tarzlarını yansıtan minimalist bir motosiklet oluşturmaya çalıştırdılar. Uzun yıllar içerisinde tarz o kadar benimsendi ki bir çok motosiklet üreticisi “Bobber” adını verdiği fabrika çıkışı modeller üretmeye başladı. Fabrika çıkışı ve seri üretim bir motosikletin “Bobber” olması “oksimoron” bir kavram olsa da tarz çok tutulduğu ve popüler olduğu için tabii ki her zaman alıcısı var.
“Bobber”, piyasadaki en hafif ve en hızlı motosikleti isteyen “Do-it Yourself/Kendin Yap” sürücülerinin önünü açarak son derece popüler bir motosiklet haline geldi çünkü sadece hızlı, havalı ve benzersiz değil, aynı zamanda uygun fiyatlıydı. Motosiklet tarihinde özelleştirmeye dayalı, Chopper, Cafe Racer, Scrambler, Rat Bike gibi tarzlar olsa da hiç biri “Bobber” kadar eski ve dayanıklı değildir.
İlk başlarda öncelikle çamurluklar, farlar, aynalar atılarak başlayan moda, bugün motosikletin fonksiyonlarına zarar vermeyen her türlü parçanın çıkarılmasına evrilmiş durumda. Günümüzde yaygın olarak yapılan değişikliklerin başında; ön çamurluğun çıkarılması, arka çamurluğun önemli ölçüde kısaltılması, aynaların kaldırılması ve/veya daha küçük aynalar takılması, farların kaldırılması, gidonun değiştirilmesi, selenin sökülerek tek kişilik küçük bir sele takılması, tüm krom bileşenlerin kaldırılması, şasinin kesilerek tekerleklerin birbirlerine yaklaştırılması gelmekte. Yapılan bu işlemler sürücüler arasında “Bob-job” olarak adlandırılmakta. Bu isim “Bob-tail” adı verilen kuyruğu kesilmiş ve/veya ırk olarak kısa olan at, kedi ve köpek türlerinden esinlenilmiştir.
1920’li yıllarda Amerika’da her zaman olduğu gibi motosiklet oldukça popülerdi. Kullanıcılar yavaş yavaş daha kısa ve alçak seleli motosikletleri tercih etmeye başladılar, uzun ve yüksek seleli motosikletlerin modası geçmeye başladı. Kullanıcılar sahip oldukları motosiklletlerin daha iyi görünmesini ve diğerlerinden daha iyi bir performans göstermesini istiyorlardı. Önce tekerlekleri daha küçük çaplı tekerleklerle değiştirmekle işe başladılar. Kısaltılmış bir gövde ve arka bölüm arayışları bunu takip etti. J-Serisi Harley-Davidson’u daha hafif hale getirmek ve sürüş konforunu iyileştirmek için ön çamurluğu çıkardıkları, arka kısmı kesip kısalttıkları ve gereksiz tüm elemanları attıkları “Kesme” sistemini yarattılar. Fabrika çıkışı gelen aksesuarlar beğenilmediğinden, gereksiz ve ağır bulunduğundan iş başa düşmüştü.
1933’te AMA (American Motorcyclist Assosication), yalnızca kataloglanmış yarış motosikletlerinin resmi yarışmalarda kullanılabileceğini öngören ve Ulusal Şampiyonaya doğru kazanılan puanlarla gerçekleştirilen C Sınıfı yarışları başlattı. Indian Daytona Scout, Harley-Davidson WLDR ve WR gibi C Sınıfı yarış motorları ‘Bob-job’un ilham kaynağı oldu. Bu sadeleştirilmiş yarış motosikletlerin ön çamurlukları yoktu, arka kısım kısaltılmıştı ve fazla, gereksiz ağırlıkların tamamı atılmıştı.
30’lı yıllarda “Bob-job” trendi önce Doğu Yakası, Orta batı ve Kaliforniya’da büyümeye başladı. Artık mesele motosikletleri yalnızca daha hafif ve hızlı hale getirmek değil aynı zamanda onu benzersiz, kullanıcısının zevklerine ve yaşam tarzına uygun, “havalı” hale getirerek kişiselleştirmekti. Ancak o dönemler için bu kolay bir iş değildi, bir yandan gerekli beceriye, ustalığa sahip değillerdi öte yandan gerekli parçalara ulaşmak zordu ve yeterli aletleri yoktu. İngiliz anahtarı, demir testeresi ve asetilen kaynağı ile ellerinden geleni yapmaya çalıştılar.
”Bobber” ilk büyük çıkışını yaparak yükselişe geçmesini ve asıl popülerliğini savaş sonrası Amerika’da 40’lı yıllarda yaşadı. Amerika’da savaş öncesinde de motosikletler oldukça popülerdi ancak savaş sonrası “havalı” olmanın en özel nesnesi haline gelecekti. Bir diğer konu ise Amerikalı askerler savaş sırasında yurt dışında, özellikle Avrupa’da daha hafif ve hızlı motosikletler kullanma imkanı buldular ve eve döndüklerinde aynı tarzı yakalamak istediler. Üstelik çoğu savaş sırasında askeri araçlar üzerinde çalışarak mekanik becerilerini geliştirmişlerdi. Askeri ihtiyaç fazlası motosikletleri çok ucuz bir fiyata satın almaya başladılar. ABD ordusunun yanı sıra İngilizlerin motosiklet stokları da savaşın her cephesinden gelen ve savaştan yıpranmış makinelerle doluydu. Bu savaş görmüş ve biraz özgürlüklerinin tadını çıkarmak isteyen sürücülerin çoğu artık motosikletlerini daha rahat kurcalayıp, parçalarını söküp, değiştirerek “Bob-job” işinde ustalaştılar. 50’li yıllarda ise bu popülerlik iyice tavan yaptı ve daha yaratıcı işler çıkmaya başladı. Motosikletler daha ayrıntılı, detaylara özen gösterilmiş tasarım objeleri olmaya başladılar. 50’li yılların sonunda Amerika aksesuar pazarında artık “Bobber” sahiplerine yönelik özel parça katalogları yayınlanmaya başlamıştı. 50 ve 60’lı yıllarda “chopper” trendi büyümesine rağmen hiçbir zaman “Bobber” trendinin yanına bile yaklaşamadı. Hazır aksesuarların gelişmesi ve özelleştirilmesi ile birlikte konu özel bir motosiklete sahip olmak olduğunda “Bobber” her zaman en iyi seçenekti. Motosiklet marka ve modellerinin çeşitlenmesine paralel olarak “bob”layacak bir çok model çıkmıştı ve stiller iyice gelişmeye başladı.
70’li yıllarda durum değişmeye başlayacaktı. “Chopper” her zaman stili işlevselliğin önüne koyarken “Bobber” hız ve performansa önem veriyordu. 70’li yıllarda bir çok marka motosikletlerini daha hızlı hale getirmeye başladı. Çoğu Japon ve Avrupa orijinli motosikletler fabrika çıkışı olarak “Bobber”lardan daha performanslı hale gelmeye başladı. Artık “Bob-job” işi hız ve performans odağından çıkarak özel yapım, farklı olmak isteyenlerin tarzı haline gelmeye başlayacak ve sayıları oldukça azalacaktı.
2000’li yıllarda “Bobber” yeniden ortaya çıktı ve bir kez daha büyük bir popülerlik kazandı. Piyasadaki birbirine benzer tarzdaki çok sayıdaki motor arasında farklılaşmak isteyenler, nostaljik, geleneksel bir tarz arayışına girdiklerinde “Bobber” yine tek yoldu. Trend yeniden öyle büyüdü ki motosiklet markaları da bu trendi takip etmeye başladılar. Triumph, tamamen yeni Bobber Bonneville’i 2001 yılında piyasaya sürdü. Diğer pek çok marka da kendi “Bobber” motosiklet versiyonlarını geliştirmeye başladılar, Triumph Bobber TFC, Indian Scout Bobber, 2023 Harley Davidson Street Bob 114 ve Honda Rebel 500 (CMX500), ancak hiçbiri “Bobber” motosikleti 2017 Triumph Bobber gibi ana akım haline getiremeyecekti. Triumph da popüler olmasına rağmen hiçbir zaman özel yapım bir “Bobber”ın yerini tutamayacak ancak “Modern Klasik” tarzının doğmasına yol açacaktı.
Yıllar içerisinde çok fazla değişiklik gösterse de rafine olmuş bazı “Bobber” özellikleri artık standarttır; Tek kişilik sele, genellikle üçgen ve altı yaylı, küçük, düşük kapasiteli, genellikle yer fıstığı formunda benzin deposu, normalden yüksek gidon, ayrı çaplara sahip lastikler, çoğu zaman tel ve yanaklar beyaz boyalı, oldukça kısa veya hiç olmayan, lastiğe yakın çamurluklar, açık veya kesilmiş egzoz boruları, krom kaplamalardan arındırılmış mat boyalı gövde biçimi tarzın olmazsa olmazları arasındadır.