Bildiğimi Değil Gördüğümü Anlatmayı Deniyorum

0
206

Türkiye sinemasının neye ihtiyacı var diye bir soru sorsak, çok uzun bir liste çıkar karşımıza sanırım. Bu zaten sinemacıların da seyircinin de uzun yıllardır konuştuğu ve çözüm aradığı bir konu. Bu sorunun aslında ülkedeki birçok soru ve sorunla kesiştiği başka bir nokta var; kâh görmezden gelinen kâh görsek de çözemediğimiz. Ülkenin siyasetinin de, basınının da, ekonomisinin de, eğitiminin de temel sorunlarından biri bu: Daha çok kadın katılımı, üreten, ürettiğinin karşılığını alabilen kadınlar. 
Sinema her sektör gibi erkek egemen bir sektör… Ki bu, dünyada da böyle maalesef!  Daha çok kadın yönetmen, senarist, hakkı yenmeyen, yaş ve fiziksel görünümün kariyerlerini sonlandırmadığı kadın oyuncu istiyoruz. Ve lütfen daha çok kadın hikâyesi! Mümkünse kadınların gözünden anlatılmış. 
Sinemaya dair röportajlar yapmak niyetiyle katıldım Reportare ekibine. İlk röportajımı da hem sevdiğim bir arkadaşım, hem de ilk filmini merakla beklediğim bir kadın yönetmen olan Gözde Kural’la yaptım. Gözde Kural Ankara’da doğdu. Ankara Özel Arı Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Bilgi Üniversitesi Reklamcılık ve Sinema Televizyon bölümünü bitirdi. Birkaç reklam filmi ve müzik klibi çektikten sonra ilk uzun metrajlı filmi Toz’u çekti. Çekimleri biten ve post-production aşamasında olan film sanırım ve umarım 2016 ortalarında seyirciyle buluşacak. 
Laf lafı açtı; sinemadan, kadınlık hallerinden, hayattan bahsettik. Derdimiz de keyfimiz de bolmuş meğer, uzun uzun konuştuk. İyi okumalar…
Röportaj: Gözde Hatunoğlu

Gözde Hatunoğlu: Sinemaya girmeye nasıl karar verdin Gözde? 
Gözde Kural: Uzun yıllar basketbol oynadım, okul da hep ikinci planda kaldı benim için. Hukuk okumak istemiştim, aslında çok film de izlemezdim. Sonra yönetmen sinemasını keşfettim; Kieslowski’nin Aşk Üzerine Kısa Bir Film’ini izledim ve yapmak istediğim şeyin bu olduğuna karar verdim. Reklam okuyarak başladım sonra sinema okuyarak devam ettim. Okula başladığımda çok yabancı geldi o dünya bana. Bilmediğim kavramlar, anlamadığım şeylerden bahseden insanlarla karşılaştım. Ve okumaya başladım. Açığımı kapatmak için çok okudum sinema üzerine. Kısa filmler çektim. Çok fazla asistanlık yapma fırsatı bulamadan klip yönettim birkaç tane. Piyasaya buradan girmek üzereyken, yapmak istediğim şeyin bu olmadığına karar verip Afganistan’a gittim. 
Gözde Hatunoğlu: Afganistan?
Gözde Kural: Evet, bir çağrı gibiydi bu aslında; o çağrıya kulak verip yola düştüm. Ait olmadığım bir kültürün içinde yaşamak, o kültürü öğrenmek ve hatta orada boğulmak hoşuma gitti. Ve bunların hepsi aslında bir film çekmekle, o filmi yönetmekle mümkün oldu. 
Gözde Hatunoğlu: Film için Kültür Bakanlığı’ndan ya da başka bir kurumdan destek aldın mı?
Gözde Kural: Uzun bir süre bir ekibim olmadan, tek başıma çalıştım film için. Yardımcı yönetmen de, yapımcı da, yapım asistanı da ben oldum. Sonra bakanlığa başvurdum ama o da ayrı bir hikâyeye dönüştü. Maliyet dökümleriyle eldeki para birbirini tutmuyor. Üstelik gittiğimiz yer de öyle “çok paramız var, istediğimiz her şeyi yapabiliriz” diyebileceğimiz bir yer değildi. “Sizin paranız burada geçmez” lafını duyduğumuz anlarımız dahi oldu. 
Gözde Hatunoğlu: İlk filmini neden Afganistan gibi sana hem maddi hem maddi büyük bir yük getirecek olan çok zor bir ülkede çektin?  Şehirli bir kadının şehirde geçen hikâyesini anlatsan daha kolay bir başlangıç olmaz mıydı senin için?
Gözde Kural: Büyük şehirde yaşanan yalnızlıklar, sıkıntılar tırnak içinde söylersem çok anlatmaya değer bulduğum şeyler değil. Yolculuğa çıkmak daha keyifli geldi açıkçası. Tanımadığım dünyalarda, tam olarak anlamlandıramadığım şeylerin arasındaki yolculuk bana daha büyük bir heyecan verdi. Motivasyonum da bu oldu.
Gözde Hatunoğlu: İnsanın kendi başından geçen, içselleştirdiği olayları daha rahat anlatabileceğini düşünmüşümdür oysa?
Gözde Kural: Bir şeyin hem anlayabilecek kadar içinde yaşamak, hem de aktarabileceğin kadar dışında kalabilmek önemli olan bence. İçine çok gömüldüğün öyküde karakterlerin hepsi aynı ağızdan konuşuyormuş gibi oluyor. Bir karakteri dışarıdan izleyebilmek için böyle olmalı diye düşünüyorum. Kendimize bakışımız çok farklı, başkalarına daha doğru bakıyormuşuz gibi geliyor. Filmi film çekmek için mi gerçekten bir şeyler anlatmak için mi çekiyoruz meselesi biraz da bu. Ben kendi içime dönmek yerine gördüklerimi anlatmayı seçtim. 
Gözde Hatunoğlu: Afganistan’da geçen bir hikâye Toz… Nasıl bir hikâye bu?
Gözde Kural: Film burada yaşayan bir kadının; annesinin isteği üzerine o topraklara, annesinin topraklarına gidişini anlatıyor. Bir kadının dönüşümü aslında bu…  Kentsoylu bir kadının aslında kendi geçmişi olan ama ait olmadığı topraklarla birleşmesini görüyoruz. Savaşın insanlarda oluşturduğu psikolojiyi de anlatıyor. Bizlere tuhaf gelecek ama ancak o durumda kalmış insanlarda anlamlandırabildiğimiz şeyleri anlatıyor. Savaşın kendisini değil de savaşın arkasında bıraktıklarını anlatıyor bir başka değişle.
Gözde Hatunoğlu: Afganistan’da film çekmek nasıl bir şeydi? Ya da nasıl mümkün olabildi diye soralım?
Gözde Kural: Geçen yaz hayatımın en güzel günlerini yaşadım. Milyonlar verseler yaşayamayacağım bir deneyimdi benim için. Kriz anlarında nasıl değiştiğimizi gözlemledim. Etrafımda bombaların patlamasını ve başımızdan böyle şeyler geçerken ne yaptığımızı deneyimledim. Günlük programlarımız vardı ama biz gün içinde aldığımız istihbaratlara göre hareket etmek zorunda kaldık. Çekim yapacağımız yeri sadece 3 kişi biliyordu güvenlik açısından.
Gözde Hatunoğlu: Tehlikeyle de iç içeydiniz o halde?
Gözde Kural: Güvenliğimiz çok iyi sağlandı aslında, çok büyük bir şey yaşamadık. Ama Afganistan kendisini bize hatırlattı sık sık. “Burası Afganistan” dedi, “kolay değil burada çalışmak”. Ve döndükten 4 ay sonra hala ekipten herkes birbirine o günleri anlatıyor, fotoğraflar paylaşıyor. Hepimiz hala etkisi altındayız. 
Gözde Hatunoğlu: Olağan koşullarda bile ekip çok önemliyken Afganistan gibi hiç tanımadığın bir coğrafyada birlikte çalışacağın ekibi seçerken hayli zorlanmış olmalısın?
Gözde Kural: Ekibi seçerken öyle bir noktadaydı ki işler, önceliğim anlayışlı ve iyi insanları seçmek oldu. Yetenekleri arka planda kaldı. Çok zor bir yola girmiştik ve yarı yolda kalmamak daha önemliydi. Ocean’s Eleven ekibi gibi toplandık aslında. Bizi Türkiye’den “bu iş yapılamaz” diye yolladılar ama ekip çok güzel çalıştı ve biz yapılamaz deneni de yapıp geldik. 

Gözde Hatunoğlu: Erkek egemen bir dünyada ve sektörde kadın olmak, kadın yönetmen olmak nasıl bir şey? Hem bir kadın hem de kadın yönetmen olarak sorayım bunu.
Gözde Kural: Sinemacı gözüyle baktığımda şunu görüyorum: Bize hep başaramayacağımız söylendi. Böyle yetiştirildik. Bir şeyleri başarabileceğimizi değil, altından kalkamayacağımızı duyarak büyüdük. Bu geçmişte de böyleydi şimdi de böyle. Oysa gidebiliriz oraya, yapabiliriz, söyleyebiliriz. Ben şanslı bir ailede büyüdüm. “Yap, düşersen kaldırırız” dediler. Bir süre sonraysa kaldırmayıp kendi kendime kalkmama fırsat tanıdılar. Herkes film çekmek zorunda değil evet ama “yapamazsın” demek yerine “şu olmamış” demek daha doğru. Üstelik bardağın dolu kısmını görmek yerine sadece boşluğa bakıyoruz. Usta-çırak ilişkisi de bitti maalesef. Kimse kimsenin başarılı olmasını istemiyor. El vermeyi unuttuk. Ben bunu tabiri caizse dayak yiye yiye öğrendim. Ben varım diyebilmek çok zor bu ülkede. Bunu dediğinde “niye varsın?” diye soran çıkıyor. Kadın olma kısmı daha da zor. Ben yola bunun için çıkmamıştım dediğim ve çok zorlandığım durumlar oldu. Erkekleşmek, sertleşmek gerekli oluyor bazen gerçekten. Bunu sadece kadın olarak da söylemiyorum aslında. Siz bizi görmüyorsunuz demek istiyorum; bizi görmek istemiyorlar. Çok sevdiğim bir kitap cümlesi var: “İnsan görmediğini öldürür.” diyor. Annem de çalışan, kendini var edebilmiş bir kadındı belki alışkın olduğum bir durum bu. “Kadın yönetmene güvenmem.” diyen insanlarla karşılaştım, böyle bir durum var maalesef. 
Gözde Hatunoğlu: Benim gözlemim erkeklerin genel anlamda iş yaşantısında ya da soyundukları zor işler söz konusu olduğunda bizim kadar bir şeylerden vazgeçmek zorunda olmadığı. Sanki erkekler için sorunlar daha kolay çözülüyor. Aileleri, kadınlar, onlar için destekçi ve sorun çözücü. Sen bir şeylerden vazgeçtin mi yönetmenliğe girişirken? Genç bir kadın olarak neleri değiştirdin hayatında, hangi kararları verdin? 
Gözde Kural: Ben zaten seçimlerimi yapmıştım. Dramatik bir durum yok benim için bu konuda. Evlenmek, çocuk sahibi olmak, kariyerimi bunlarla birlikte yürütmek aklımda olan şeyler değil şimdilik. Genel anlamda bu yolu seçmek zaten hayatınızla ilgili bazı şeylerden vazgeçmek zorunda kalmak demek. Ben 4 yılımı bir coğrafyaya verdim ve hayat akıp gitti yanı başımdan zaten. 
Gözde Hatunoğlu: Film ne zaman gösterime hazır hale gelecek? Festivalleri hedefliyor musun?
Gözde Kural: Film editörle birlikte masadan kalkıp “tamam içimize sindi” dediğimiz zaman tamamlanmış olacak. Teoride 1 ayımız var; ancak içime sinmeyen, kendi izlediğimde beğeneceğim bir film olmadığı sürece bitmiş diyemem. Katılmak istediğim festivaller var, onlar için bir başvuru süresi var. Onlara yetişsin isterim elbet. 
Gözde Hatunoğlu: Ülke sineması için genel fikrin nedir? Ne durumdayız, nereye gidiyoruz? 
Gözde Kural: İki ayrı uca doğru gidiyor sinema. Çok iyi örnekleri var ama kötü örnekler de bir o kadar fazla. Ortayı bulamıyoruz. Eski mahallelerde kavga ederken bile birbirini kollamak, haklının yanında durmak vardı, biraz ona benzetiyorum durumu. Kendi içimizde birbirimizi çok örseliyoruz, kol kanat kırıyoruz haklı da olsa karşımızdaki. Aynı yüzler, aynı isimler çıkıyor karşımıza sürekli. Bazı şeylerde çok yeniyiz ama bunun farkında değilmişiz gibi bir acımasızlık var ortada. Dizi piyasası çok büyüdü, sinemaya yansıdı. Estetik kaygının değil de iyi satacak işler yapmanın peşine düşülüyor. Teknik anlamda gelişme var ancak en iyi kamerayı kullanmak, her zaman en iyi görüntüyü yakalayabilmek değil. Oyuncuya ödediğimiz ücret aldığımız performanstan daha çok konuşuluyor. 3-5 cesur yönetmen kendi işlerini yapacak, “siz orada durun, biz burada duralım” diyecek diye düşünüyorum. Birbirlerine karışmadan, kavga da etmeden mümkünse, kendi alanlarını yaratarak… 
Gözde Hatunoğlu: Klasik sorulardan birini sorayım: Peki bir yönetmen ne izler? Hangi yönetmenleri beğenir?
Gözde Kural: Çok sevdiğim, etkilendiğim ve filmlerimde saygılarımı sunmak için yaptığım şeyler var. Gerçekçi sinemayı seviyorum. Hollywood’un fantastik dünyası da çok tatlı ama diğerlerinin yeri başka. Tony GatlifFernando Aranoa sevdiğim yönetmenler. Güneşli Pazartesiler çok sevdiğim bir film örneğin, naifliğini çok seviyorum o filmin. Sürgün sinemasını seviyorum. Doğunun sineması, o coğrafyanın hikâyelerini seviyorum. İran ve Filistin sinemasını takip etmeye çalışıyorum. Almodovar’ı çok seviyorum, kaosu onun kadar ahenkli anlatan yönetmen bulmak zor. Elimden geldikçe çok film izlemeye çalışıyorum. Yükselen değerler var, siyasi konjonktüre göre değişen bir sinema var, hepsini takip etmek gerekiyor.

Gözde Hatunoğlu: Peki, 2015’in en iyi filmleri? Hangileri iz bıraktı sende en çok? 
Gözde Kural: Sicario’yu çok beğendim. Carol da bu senenin en iyi filmlerindendi. Listeme koymadım ama Argentino aslında en etkilendiğim film oldu, beni ağlattı izlerken. Arjantin’in köy kültürünü bizim doğu hikâyelerimiz gibi anlatmışlar. Şarkılar inanılmazdı, aslında yine anlatılan bir sürgündü orada da.  Biraz da filmi izlediğimiz andaki psikolojimizle ilgili sanırım. Ben Scario’yu Afganistan’dan döndükten 4 gün sonra izledim ve sinema salonunda panik atak geçirdim. Çünkü benzer şeyleri yaşamıştım ben de.
Gözde Hatunoğlu: En beğendiğin oyuncular desem?
Gözde Kural: Çok oyuncu var sevdiğim. Ama en sevdiğim sanırım Leyla Hatemi. Cate Blanchett gibi çok sevdiğim oyuncular var ama Hatemi kutsalım diyebilirim. Erkek oyuncu çok sayabiliyoruz aslında ama kadın hep nedense “supporting” diyebileceğimiz yan rollerde. Bu da sinemadaki kadın filmi azlığından kaynaklı sanırım. 
Gözde Hatunoğlu: Bundan sonrası için planların neler. Bu filmden sonra nasıl devam edeceksin yoluna?
Gözde Kural: Şu anda sinemaya uyarladığım bir roman var. Ancak onun akıbeti de bu filme bağlı biraz da. Bu filmin başarısı önemli. Ben çok “bu olmadı diğerine bakayım” diyebilecek bir insan değilim sanırım. Bir de çok sık film çekmek taraftarı değilim. Seyirci arka arkaya izleyip tüketiyor filmleri ama yönetmen için öyle değil. Arkasında koca bir hayat, çok büyük bir emek var çünkü. 
Gözde Hatunoğlu: Senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Gözde Kural: Öğrenciyken workshoplara katılırdım, şimdi bazen beni çağırıyorlar konuşmacı olarak. O zaman dinlemek tuhaf gelirdi şimdi de anlatmak tuhaf geliyor. Onun için çok bir şey söylemek istemiyorum. Herkesin bir yolu var, ben benimkini buldum. O yolu bulup yürümek en önemlisi sanırım.
(Bu sayfada yer alan 2. fotoğraf, Posta Gazetesi/ Kezban Yılmaz imzalı haberden alınmıştır)
BİTTİ
OKU
Gözde Kural Afganistan’da Film Çekiyor
/ Paralel Sinema
İZLE
Döngü
/ Yönetmen: Gözde Kural- 2010
Kulübede Acı/ Yönetmen: Gözde Kural- 2010
Zaman Geçse de/ Gece Yolcuları- Klip Yönetmen: Gözde Kural
Affedecek misin?/ Gece Yolcuları- Klip Yönetmen: Gözde Kural

Önceki İçerikVahşi Doğanın Cesur Aynası
Sonraki İçerikKadıköy’ün Yalnız Çocuğu: Can Gox
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project