Prof. Dr. Neşe Özgen ile ilkini Ekim ayında yayınladığımız röportaj dizimizin ikincisini gerçekleştirirken hayli zorlandığımızı itiraf etmeliyim. Ekim ayında yaptığımız röportaj, Hoca’nın İstanbul’daki evinde, göz temasının rahatlığı ve sıcaklığını taşıyordu. Bir proje nedeniyle Selanik’te bulunan Neşe Hoca ile bu kez yazışarak kotarmaya çalıştık konuyu. Kolay olmadı… İçine çekildiğimiz politik gündemin çok dışında, sınır ötesi akademik deneyimlerin heyecanını taşıyan Neşe Hoca, pek de hoşlanmadı etrafında dönendiğimiz konulara ilişkin sorulardan. Türkiye’nin gerçekliği ile dünyanın ve dünyalıların çatışmasına ilginç bir örneği deneyimledik belki de birlikte. Yazışmamız, kendi adıma hayli düşündürücü ve sarsıcı oldu. Türkiye’nin akışı ile dünyanın akışı birlikte değil çoktandır ve Türkiye’nin kendini tekrar eden düzensiz akışı, uzaktan izleyenlerde acı ve öfke yaratıyor anlaşılan… Ne yazık ki gerçekliğimiz bu…
Neşe Özgen’in imbiğinde bambaşka konular olsa da, onu zorlamak pahasına Türkiye üzerine sorular sormaya devam edeceğiz. O da duyduğu acı ve öfkeyi zaman zaman kontrol etmekte zorlansa da Hocalığın sabrıyla bizi yanıtlayacak diye umuyoruz. Önümüzdeki aylarda eğer Türkiye gündeminde çok zorlayıcı gelişmeler olmazsa, Neşe Hoca’nın gündemine, asıl anlatmak istediklerine daha fazla yer vermeye çalışacağız.
Üniversite rektör atamalarından Türkiye’nin yayılmacı titreşimler saçmaya başladığı dış politikasına uzanan geniş bir alanda sohbet etmeye çalıştığımız Neşe Hoca yine hayli vurucu saptamalar ve uyarılarla Reportare okuyucusuyla buluşuyor.
Dikkatli okumalar…
Röportaj: Sinan Dirlik