Okurun okuduğu kitapla, kitabın kahramanlarıyla olduğu kadar o kitabın yazarıyla enteresan bir yolculuğu olur. Okurken kahramanlarla olduğu kadar yazarla da konuşur, “aa aynı benim hissettiğim gibi yazmış” der, bazen itiraz, bazen itiraf eder, bazen dertleşir, bazen imrenir, bazen eleştirir. “Bir kitap okudum hayatım değişti” sözleri bu yüzden ediliyor olsa gerek. O kadar uzun boylu bir cümle kurmak doğru mu bilmem ama bazı kitapların insan hayatının bir durağında hem nefes, hem ayna, hem yoldaş hem de sırdaş olduğu hem doğru hem de şahane bir şey.
“Kuşların da içi sıkılır mı anne?”
“Sıkılmaz mı kuzum? Sıkılmasa neden başlarını alıp oraya buraya gitsinler?”
“Geçer mi sonra?”
“Geçer elbet. Hani yükselirler, yükselirler sonra süzülmeye başlarlar ya… İşte o zaman bil ki ferahlamışlardır.”
Mehmet Fırat Pürselim’in İthaki Yayınları tarafından basılan Sakarmeke öykü kitabının tanıtımındaki sözleri okuduğumda o vakit içimde kuşlar biriktirdiğimden mi, uçmaya heveslendiğimden mi bilmem koşa koşa gidip kitabı aldım. Ve neredeyse yolda okumaya başladım. Hem her birinin içinden kuşlar geçen öykülerle konuştum hem de yazarıyla. Sakarmeke’deki kuşların yolculuğu, kalması, gitmesi beni tüm kitaplarını hevesle okuyup, söyleşeceğim bir yazarla buluşturdu.
Pek çoğumuzun adını yeni yeni duymaya başladığı Mehmet Fırat Pürselim aslında uzun yıllardır yazıyor. 2011 yılında Hayat Apartmanı öykü kitabıyla 2012 Naim Tirali Öykü Ödülü’nü, 2016 yılında Akılsız Sokrates adlı öykü kitabıyla da 2017 Türkan Saylan Sanat Ödülü ve 2017 Orhan Kemal Öykü Ödülü’nü alan Pürselim ile hem yazma yolculuğunu hem de içinde biriktirdiği kuşları konuştuk.
Leyla Alp, 7 Ocak 2022