Binalarda Enerji Verimliği Neden Öldürüldü?

0
273

Geçen hafta acayip bir olay oldu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, MÜSİAD Uluslararası Enerji Zirvesinde yaptığı konuşmada, enerji verimliliğini özellikle hanelerde yaygınlaştırmak istediklerini belirterek, “hanelere uygun şartlarda kredi verilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığımızla ve planlama için de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıyla görüştüklerini ifade etti. Aynı etkinlikte ev sahibi MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı da, mevcut bina stokunda dönüşümü ve yalıtım seferberliği için mevzuat altyapısının oluşturulmasını talep etti.

Bu açıklamaları okuyunca ülkemizin enerji verimliliği mevzuatının yeni hazırlandığını düşünülebilirsiniz. Ama onbeş yıl önce Enerji Verimliği Kanununun (EVK) ve bu kanunun binalarda uygulamasını sağlamak üzere Binalarda Enerji Performans (BEP) Yönetmeliğinin yayınlandığını, ancak 2011 yılından önce yapı kullanım izni almış mevcut binalar için bu yönetmeliğin gerektirdiği enerji verimliliği uygulamalarının sürekli ertelendiğini  burada anlatmıştık. Bu durumda da bakanın halini düşüneceksiniz ki hakkınız var.

İşin aslı şu, iktidar mevcut binaları enerji verimli hale getirmek yerine yık yap ekonomisini uygulayarak TOKİ müteahhitlerine milyonlarca konutluk yeni iş alanları açma peşinde. Kendi yarattığı her bir krizi fırsata çevirme becerisini defalarca deneyimleyen iktidar, bu sefer de enerjide kendi yarattığı krizi yık yap ekonomisi için neden fırsata çevirmesin?

Çünkü Enerji Verimliği Kanunu çıktığında doğan çoçuklar şimdi lisede ve Enerji Verimliği Kanunu yayınlandığında 30 yaşında olan binalar şimdi 45 yaşında!

Sayısı 9 milyon civarında olan mevcut binaların enerji verimli hale getirilmemesi nedeniyle bu binalarda yaşayan milyonlarca vatandaş EVK yayınlandığından bu yana geçen onbeş yıllık sürede enerji faturaları üzerinden fazladan soyuldu. Başka bir deyişle mevcut binalar, enerji şirketlerine sermaye aktarımının güvencesi olarak görevlerini bu zamana kadar yaptılar.

İktidarın mevcut binaları iyileştirmek ve enerji verimli hale getirmek gibi bir politikası olmadığına göre, “enerji verimliliği yerli ve milli enerji kaynağıdır” söylemini ısıtarak mevcut binaları yıkıp TOKİ müteahhitlerine ve inşaat sektörüne milyonlarca konutluk yeni iş olanakları yaratılırsa, enerji krizi inşaat sektörü için bir fırsata çevrilmiş olmaz mı?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanının (ÇŞB), İklim Değişikliği İle Mücadele Eylem Planında 2030 yılına kadar bütün binaların EKB uygulamasının tamamlanacağını ve ülkemizin her yerinde; enerji verimli, iklime duyarlı yeni yerleşim alanları kuracaklarını açıklamıştı.

ÇŞB’nin 11 Kasım 2021 tarihinde TBMM Plan Bütçe Komisyonuna verdiği 2022 Bütçe Sunumuna göre mevcut binaların yaklaşık yüzde 3,6’sının EKB aldığı anlaşılıyor. (Ancak sunumda mevcut bina EKB’lerinin enerji verimliliği sınıfları belirtilmemiş, yani herhangi bir yalıtım yaptırmadan EKB almış olabilirler, enerji verimliliği konu olarak bile Bakanlığın 2022 gündemine girememiş). Hal böyle olunca EVK’dan buyana geçen onbeş yılda mevcut binaların yüzde 3,6’sı EKB alabilmiş ise 2030’a kadar önümüzdeki 8 yılda 8 milyondan fazla binanın yalıtım yaptırarak EKB alması nasıl mümkün olacak?

Bu da gösteriyor ki AKP’nin derdi mevcut binalarda enerji verimliği sağlamak değil mevcutbinaları yıkmak. Buna bir de MÜSİAD’ın mevcut bina dönüşümü için yeni mevzuat talebini eklersek fotoğraf biraz daha netleşir.

Bu öngörümüzü desteklemek üzere Kalkınma Bakanlığının (2011’de kuruldu, 2018’de lağvedildi) 11. Kalkınma Planı (2019-2023) için hazırlattığı Konut Politikaları Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda yer alan Türkiye’deki mevcut bina stokunun yaş ve kat dağılımı verileri ışık tutacaktır. Bu rapora göre 2017 Aralık sonu itibariyle Türkiye’de konut sayısı 32,7 milyon (Ulusal Adres Veri Tabanı verilerine göre 2021 Eylül sonu itibarıyla Türkiye’de toplam konut sayısı 40,2 milyon). 

  • Hane halklarının ikamet ettikleri konutların yaş dağılımları; 1980 ve öncesi yüzde 23.4, 1981 – 2000 arası yüzde 43.5, 2001 yılından sonra yüzde 22.8,
  • Hane halklarının ikamet ettikleri konutların kat dağılımları; 1 katlı yüzde 20, 2 katlı yüzde 19, 3 katlı yüzde 12, 4-5 katlı yüzde 26, 6 ve üzeri kat yüzde 23.

Bu verilere göre mevcut konut stokumuzun neredeyse dörtte biri 40 yaşın üzerinde ve 4-5 katlı binalardan oluşuyor. 

Siyasi İktidar konut stokumuzun verilerini en baştan beri biliyordu. Çünkü 17 Ağustos Körfez Depreminin ardından yönetimi devraldıklarında riskli alanlar ve riskli yapıların tespiti amacıyla ülke genelinde konut verileri büyük ölçüde toplanmıştı.

2007 yılında EVK, 2008 yılında BEP yönetmeliği yayınlandıktan sonra, enerji verimliliği mevzuatı mevcut binalar için ödünsüz uygulamaya geçilseydi, bunun için gerekli teşvikler zamanında çıkartılsaydı bugün yaşadığımız enerji krizini bu denli yıkıcı ve yakıcı yaşamazdık. 

Enerji verimliliği yeni bir imar rantının gerekçesi olmasın! 

Siyasi iktidarın kent içerisinde riskli alanların ve riskli yapıların dönüştürülmesini sağlamak üzere çıkarttığı 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun, önce Kentsel Dönüşüme sonra da parsel bazlı uygulamalarla Rantsal Dönüşüme evrildi.

Kent içerisinde riskli alanların ve riskli yapıların dönüştürülmesi yerine, Kentsel Dönüşüm adı altında mevcut binalar parsel bazlı dönüşümlerle imar artışları ve yeni ticari alan eklemeleri ile tek tek yık – yap ekonomisi içerisinde rant dağıtım aparatına dönüştürülüyor, üstelik hak sahipleri çoğu kez mağdur edilerek. En kötüsü de bu tür imar kararları hemen her yerde belediye meclislerinden de oy birliği ile geçiyor. Enerji verimliliği, EKB’siz mevcut binaların yıkılarak imar artışları ile yeniden yapılmasının gerekçesi yapılmamalı 

İyileştirmeyiniz, Yıkınız!

Mevcut binaların iyileştirilmesi yerine yıkılarak, imar rantları ile belki de daha yüksek enerji tüketimli yeni binalara dönüştürülmesinin gerekçesi enerji verimliliği değil olsa olsa enerji verimliliğinin suistimalidir. 

Mevcut siyasetin enerji verimliliği gerekçesi ile binalarımızı yıkmasına izin vermeyelim, binalarımızın standardının yükseltilmesi için iyileştirme yönünde taleplerimizi yükseltelim. Yoksa evlerimizden, mahallemizden, kentimizden olacağız, milyonlarca bina yıkımının molozları doğal alanlarımıza depolanacak, ayrıca yeni yapılacak binalar için dağlarımızın bağrında açılacak yüzlerce taş ocağının sonuçları ile uğraşacağız. 

Unutmayın; Enerji Verimliliği Kanunu yayınlandığında doğan çocuklar şimdi liseye gidiyorlar ve bu iktidarın mevcut binalarda enerji verimliliğini sağlamak üzere hala teşvik edici bir adımı yok.

Fotoğraf: Tamer Durak Arşivi