Gazeteciliğin en güzel yanlarından biri yeni insanlar tanımak, onların hikâyelerini birinci ağızdan dinlemek ve sormak. Elbette hayran olduğunuz insanlara gelince biraz zorlaşıyor. Çünkü o hayranı olduğunuz insan aklınızda, kalbinizde olduğu gibi karşınızda durmuyor. Bazen uzak bazen, kırıcı bazen de hoşgörüsüz ve hor görülü.
Yerel bir gazetede çalışmanın en büyük handikaplarından biri küçümsenmek olur. 22 yıldır aralıksız her hafta okurla buluşan ve 30 bin dağıtılan bir gazete olduğunuzu tane tane anlatmanız gerekir mesela. (Gazete Kadıköy’den bahsediyorum) Sıkı okurlarının olduğunu, iyi haberler yaptığınızı. Kibarca zamanı olmadığını söyleyenlerden yanıt vermeye gerek duymayanlara kadar pek çok hayal kırıklığı heybenizde birikir. “Söyleşiyi bana bir gönderin okuyayım sonra basın” diyenler mi istersiniz, gün saat kararlaştırmışken son anda ‘çok önemli’ başka bir işi çıkıp sonsuza kadar iptal edenler mi, saatlerce bekletenler mi… Bütün bu tersliklerin tatsızlıkların yanı sıra aradığınızda sımsıcak “sevinirim” deyip tez zamanda buluşup keyifli sohbetlere daldığınız şahane söyleşiler ve tanışıklıklar yaptığımız işin hediyesi olur.
Cihan Mürtezaoğlu da onlardan biri. Bir yıl önce tam da bu vakitlerde Hafif Masal’ı çıkarmıştı. Sesine, müziğine müptela olduğum isimlerden biri olduğu için biraz temkinli ve “hayır” yanıtını almaya hazır aradım menajeri sevgili Gökhan Daştan’ı. 10 dakika içinde söyleşi günü ve saati netleşmişti. “Gökhan’ın güzelliği” deyip tedbiri elden bırakmadım. Hayal kırıklığı yaşamaya hazır buluşacağımız yere gittiğimde benden önce gelen, enerjisiyle benim tutukluğumu eriten biri vardı karşımda. Usul usul konuşan ama kendini saklamayan. Sadece soruları cevaplayan değil anlamaya, anlamlandırmaya çalışan… Ezcümle Cihan Mürtezaoğlu’nu tanımak yaptığım işin hediyesi oldu. “İyi ki var” dediğim insanlardan biri. Sesini özlediğim, şarkısıyla dertleştiğim.
Bir yıl evvel Gazete Kadıköy için yaptığım söyleşi de “İnsan onun şarkılarını dinlerken kendi hayatının bir yerinden geçiyor gibi oluyor. Hasretine bakıyor, özlemine, sitemine, kırgınlığına, yorgunluğuna… Hayat denen o uzun ve karışık yolu usul usul yürüyor, başınızı bir şarkısının omzuna yaslıyorsunuz” demiştim… O omuza yaslanacak şarkılara sürekli yenilerini ekliyor Cihan. “Köprülere şehir kurmadan” delilikle söyleşiyor, “kör dünyaya” sitem ediyor, “derde ihanet etmeden” kadere, kedere selam edip “sözleri de kanatmadan” hayat dediğimiz varoluş kavgasına, kaygısına usul usul eşlik ediyor.
Cihan Müretezaoğlu ile hem yeni EP’sini hem de müzik yolculuğunu konuştuk.
Leyla Alp
4 Ağustos 2021