Panama Terzisi…

0
262

Bu yazıyı size çok zor şartlar altında yazıyorum; dışarıda Ağustos böcekleri beynimde konçerto veriyor, bir pervane karşısında sürekli esinti beklentisi içerisindeyim öte yandan parasal sıkılaştırma politikası yerini ne zaman faiz artırımına bırakacak diye kabuslar görerek kan ter içerisinde uyanıyorum. Kıbrıs sıcaklarında bu durumda olsam dahi sizlere bu yazıyı ulaştıracağım yoksa editörden azar işitme riski çok yüksek, fazla uzatmadan konuya gireyim. 

Panama Terzisi filmi sahnesinden çıkma bir ortam adeta…Filmin sonu ile çok da alakası olmayan bir yazı olacak, şimdiden belirtmekte fayda var…

Geçtiğimiz günler için uzun tatilden faydalanan bir piyasadan bahsetmek mümkün, hafta başında sert satışlar ile sallanan ardından toparlanan dünya piyasaları; biraz delta varyantından biraz da enflasyon konusundaki endişelerden dolayı dalgalı bir seyir izledi.

Herkesin gözü aşılama oranlarında ve aşılanmayı kabul etmeyenlere ilişkin bazı yasal uygulamaların alt yapısı ile ilgili çalışmalar ile yasaklamaların ne olacağında…

İngiltere’nin 19 Temmuz tarihinde kaldırdığı seyahat yasakları ve diğer Covid yasakları çok tartışıldı ve konuşuldu, geçtiğimiz dönemde artan vaka sayıları ve ölümler ise bu ülkenin uzun süre dünya gündeminde kalmasına neden olmuştu. Neyse üzerinde durmak istediğim asıl şey yasakların kalkması değil yükselen konut fiyatları. Son dönemde tüm dünyada konut fiyatlarında çok hızlı bir yükseliş trendi gözlemliyoruz. Örneğin İngiltere’de son 17 yılın en yüksek konut fiyat artışı yaşanıyor.

Haziran ayı sonunda virüs ile mücadelede en kötünün geride kaldığı beklentisi ile artan talep ve enflasyon endişesi ile FED tarafından ince ayar çekilen dünya piyasalarında, Delta varyantı, vaka sayılarındaki artış hızı ve aşılama ile bir süre daha meşgul olacak gibi görünüyoruz.

Ancak konut fiyat artış hızı tüm bu yaşananlara rağmen durmuyor.

Ülkemizde de son dönemde artan kira bedelleri ve satış tutarlarının yüksekliği hepinizin gözüne bir şekilde çarpmakta. Bizde bu durum diğer ülkelerden biraz farklı nedenlerden dolayı bu durumda. Şöyle ki; enflasyonist bir ortamda ev ve otomobil satın alımının, önümüzdeki döneme dair fiyat artış beklentisinin yüksek olmasından kaynaklanan refleks olduğuna daha önceki enflasyona dair yazılarımda biraz değinmiştim. Bu nedenle de; etrafınızda da kiralık- satılık ev arayanların bahsetmiş olduğu rakamlar, farklı gerekçelerle de olsa dünyadaki fiyat artış trendine girmiş olduğumuzu net olarak gösteriyor.

29 Temmuz tarihindeki açıklanan parasal büyüklüklere bakınca TL ve döviz cinsi mevduat rakamlarının toplamının 4 Trn TL ye ulaşmış olduğunu ve BDDK tarafından açıklanan haftalık verilerde, halen  kişi ve kurumları ellerinde bulunan parasal varlıkların %65’e yakın kısmının mevduat cinsi yatırım araçlarında değerlendirildiğini görmekteyiz. USD/TL 8,50 olarak yaklaşık kurdan hesaplandığında 460 Milyar USD civarında bir rakamın TL ve döviz cinsi mevduatta olduğunu, zaman zaman buradan çözülen belli rakamların ise ekonomik aktiviteye katılımını gözlemlemekteyiz.

Demem o ki; aslında oldukça muhafazakar ve ağırlıklı döviz cinsi yatırım araçlarını tercih eden geniş bir yatırımcı kitlesi aynı zamanda konut alımı konusunda da tercihlerini kullanıyorlar.

Tüm dünyada pandemi nedeniyle artan ve hemen hemen tüm ülkelerin Merkez Bankalarının para basmaları ile oluşan likidite bolluğu/sarhoşluğu; siz hangisini ederseniz edin, kendisine aradığı adresi Türk yatırımcısı tarafından konut ve araç alımında bulmuş gözüküyor. Haziran ayında ODD’nin açıklamış olduğu araç satış rakamlarına bakınca son 4 yılın en iyi Haziran ayı satışlarının yaşandığını gördük. Haziran otomobil satışları son 10 yılın ortalamalarının üzerinde seyrediyor ve biz bu artışın sinyallerini Mart ayından bu yana görmekteydik, satış rakamları TL’deki değer kaybına rağmen yükselerek devam ediyordu.

Türkiye’de paranın ana adresi konut, otomobil ve mevduat olunca, ekonomimizde beklediğimiz gelişme de bu sektörlere bağlı alt sektörlerin büyümesi ile olabiliyor ancak. Bu döneme ait  tek istisnai durum ise kurdaki hareketliliğe bağlı olarak ihracat yapabilen sektörlerin ekonomik aktiviteye katkısı oluyor. Özellikle tekstil ve otomotivdeki ihracat rakamları ümit verici, bir diğer alan ise hammaddeyi sanayi üretim malına dönüştürebilen sektörler.

Elbette sermaye ürkektir ve sonuç olarak her şekilde garantili getirinin peşinde koşar ancak bu durumun aşılabilmesi ancak  risk alınabilecek araçları da yatırım tercihleri arasına almak ile mümkün, buna da bir sonraki yazımızda değiniriz.

Sağlıcakla kalın.