Okyanusun Alacakaranlık Kuşağı: Derin Dünya, Sığ İnsanlık 

0
338
Kolaj: Woods Hole Oceanographic Institution

Alacakaranlık bir yandan hayal dünyamızda kötülüklerin gizlendiği, fantastik yaratıkların ortaya çıktığı bir zaman dilimi

Gün geceye kavuşurken, güneş dağların ya da ufkun ardında kaybolduğunda, ay ve yıldızlar daha gökte ışımadığında acayip bir karanlık olur. Eğer bulutsuz bir günse batıda ufukta belli belirsiz bir kızıllık kalır. Ya da tam tersi, gece güne kavuşurken, yıldızlar birer birer sönerken güneş doğudan kendini gösteremeden sokak lambalarının sarı ışığını, otomobillerin far hüzmelerini bile yutan bir karanlık olur. Biz de bu karanlığa alacakaranlık deriz. 

Alacakaranlık bir yandan hayal dünyamızda kötülüklerin gizlendiği, fantastik yaratıkların ortaya çıktığı (Sevgili Ozan Diler’e de bu vesile ile selam olsun, yazılarını özledik) bir zaman dilimi. Hele ıssız bir yerdeyseniz ürkmemek elde değil. (Evet, ürkmek insanlara değil hayvanlara özgü ama alacakaranlık içimizdeki hayvanı alarma geçirir, işte o yüzden ürkeriz). Alacakaranlık bir yandan da uykusuzların, İnsomnia hastalarının zamanıdır. Mesela F. Scott Fitzgerald’ın çok sevdiğim bir sözü var alacakaranlıkla bağdaştırdığım. Önce orjinalini yazayım. ““In the long dark night of the soul, it is always three in the morning.” Yani: Ruhun gerçek (uzun) karanlığında saat her zaman sabahın üçüdür”. 

“Ruhun Gerçek Karanlığında Saat Her Zaman Sabahın Üçüdür”

İstanbul’un fethi karanlık ortaçağın kapanıp, rönesansın aydınlanmanın çağı olan yeni çağı başlatmış ya hani, işte ben o devri biraz alacakaranlığa benzetiyorum. Aydınlanmanın ardından ise dünya yeni bir şekle girene kadar acayip sallantılar yaşamış. Aydınlanma, rönesans, burjuva devrimi, Fransız İhtilali derken yakın çağ büyük kırılmalar, katliamlar, yıkımlar ve devrimlerle gelmiş.

Yakın çağda imparatorluklar devri yıkılırken ulus devletler ortaya çıkmış, hatta Rusya ve çevresinde Ekim Devrimi ile birlikte sosyalist devrimler de başlamış. Ard arda gelen iki acı dünya savaşı sonrası doksanların başında SSCB’nin yıkılması ile iki kutuplu dünya düzeni bambaşka bir döneme evrildi. ABD’nin önderliğinde tek kutuplu bu dönem ise 11 Eylül 2001’de düzenlenen terör saldırıları ile yepyeni bir çağa döndü kanımca. Bugün internet ve dijital teknoloji sayesinde hem büyük bir özgürlüğü hem de hiç bir çağda yaşanmamış bir kontrol ve baskıyı bir arada yaşıyoruz.

Bu hafta sonu terörist Hamas’ın insan hakları sicili hiç de parlak olmayan ve Filistin topraklarında işgalci olan İsrail’e sivilleri ve çocukları da katlederek gerçekleştirdiği saldırılar da alacakaranlığımızı daha da derinleştirecek bir adım. Demem o ki dünya alacakaranlıkta ama bu gün batımı sonrası mı?, gün doğmadan öncesi mi? Bilemiyorum. 

Bugün hala sualtı hakkında bildiklerimiz uzay hakkında bildiklerimizden az. Yani iç uzayı tanımıyoruz. 

İşte bu yüzden şimdi gözümüzü sualtına çevirelim derim. Çünkü bugün hala sualtı hakkında bildiklerimiz uzay hakkında bildiklerimizden az. Yani iç uzayı tanımıyoruz.  Nasıl gökyüzünde yaşanan olaylarla bir alacakaranlık oluşuyorsa, okyanuslarımızın da alacakaranlık kuşağı var. Biliminsanları son yıllarda okyanusun alacakaranlığında hayatımızı, yaşamın oluşumuna bakışımızı sarsacak, denizleri daha farklı anlamamazı sağlayacak birbirinden önemli keşifler yapıyorlar. Biraz bu keşiflere bakalım. 

Okyanusun alacakaranlık bölgesi, güneş ışığının ulaşamadığı 200 metre derinlikte başlıyor ve 1000 metre derine kadar olan alanı kapsıyor. Alacakaranlıktan yani 1000 metreden sonrasına ise geceyarısı kuşağı deniyor. 

Okyanusun alacakaranlık bölgesi, orkinos ve kılıç balığı gibi değerli türler de dahil olmak üzere birçok deniz hayvanı için önemli bir besin kaynağı. Ayrıca, Dünya’nın iklimini düzenlemeye yardımcı olan karbonun ortadan kaldırılması için de önemli. 

Bilim İnsanları şu anda tıpkı 1960’larda aya seyahat için yapılan yarışın bir benzerini okyanusun alacakaranlık kuşağını çözmek, anlamak, keşfetmek için sürdürüyor.

Alacakaranlık kuşağı, okyanusun neredeyse diğer tüm bölgelerinden daha fazla balık içerir. Tabii henüz tam olarak bu zenginlik bilinmese de balık avcılarının şimdiden dişleri kamaşıyor. Biliminsanları şu anda tıpkı 1960’larda aya seyahat için yapılan yarışın bir benzerini okyanusun alacakaranlık kuşağını çözmek, anlamak, keşfetmek için veriyor. 

İşte geçtiğimiz 13-20 Eylül tarihleri arasında Woods Hole Oşinografi Enstitüsü okyanusun alacakaranlık kuşağı hakkında çok verimli bir seminer düzenledi. Seminer’in detaylarına https://twilightzone.whoi.edu/ adresinden ulaşabilirsiniz.  

Okyanusun alacakaranlığında biz karada yaşayanlar için çok gizemli canlılar var. Bunların bir çoğu mikroorganizma olsa da bu karanlık sularda yüksek basınç altında yaşamak özel beceriler gerektiriyor. 

Alacakaranlık kuşağının belki de en dikkat çekici olan yanı, birçok alacakaranlık kuşağı organizmasının her gece, balıklar, kalamarlar, planktonlar ve diğer okyanus ortası sakinleri beslenmek için yüzey sularına doğru yolculuğa çıkması. Bu organizmalar gün ağardığında, daha derin, daha karanlık suların güvenliğine geri döner. Köpekbalıkları, kılıç balıkları ve balinalar gibi büyük yırtıcılar da  rutin olarak tersine bir yolculuk yapar ve alacakaranlık sakinleriyle beslenmek için alacakaranlık kuşağına dalarlar. Tüm bu göçe de dikey göç adı veriliyor.  

Dikey göç iklim değişikliği açısından çok önemli. Neden mi?

Alacakaranlık kuşağında yaşayan hayvanlar yüzeye yakın planktonlarla beslenirken okyanusun üst kısımlarından büyük miktarlarda karbon alırlar. Daha derin sulara geri göç ettiklerinde, bu karbonu da beraberlerinde aşağıya getirirler. Bazıları alacakaranlık kuşağında yaşayan diğer hayvanlar tarafından yenir ve bu hayvanlar dışkıladıkça atıklardaki karbon dibe çöker ve burada binlerce yıl kalır.

Dünya okyanuslarının yüzeyinin derinliklerinde, alacakaranlık kuşağında dev bir kar fırtınası ağır çekimde dönüyor. Bu fırtına, küçük organik madde parçacıklarından; plankton, balık ve diğer hayvanların ölü doku ve dışkılarının karbon bakımından zengin parçalarından oluşuyor.

Bu fırtınanın önemi atık madde olmanın çok ötesinde: bu parçacıklar güneşin aydınlattığı yüzey sularından aşağıya doğru indikçe, diğer deniz canlıları için temel bir besin kaynağı haline geliyor ve bu süreçte küresel iklimin düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Okyanustaki kademeli inişleri karbon için dev bir taşıma bandı görevi görerek karbonu yüzeyden derin denizlere taşır ve burada yüzlerce ila binlerce yıl saklı kalabilir.

Alacakaranlık kuşağı karışım gazla dalsak bile insanlar için sıradan bir dalış yapmaya izin vermeyecek kadar derinde.

Alacakaranlık kuşağı karışım gazla dalsak bile insanlar için sıradan bir dalış yapmaya izin vermeyecek kadar derinde. Biliminsanları buradaki araştırmalarını, denizaltı araçları, kameralar ve sonarlar ile gerçekleştiriyor. Örneğin alacakaranlıkta yaşayan balıkların sayısı sonar dalgaları sayesinde hesaplanabiliyor. 

Sözün özü dünyamınız ıslak kısmında hala bilmediğimiz, çok ilginç canlılarla ve hiç bilmediğimiz yaşam formlarıyla dolu bir hayat var. Bizse din, ırk, ekonomi gibi bahanelerle birbirimizin boğazını sıkmakla meşgulüz. Derin dünya sığ insanlık. 

Kapak Kolajı: Woods Hole Oceanographic Institution