Anneler Ne İş Yapar?

0
465

Ücretsiz bakım işi, parasal bir karşılığı ve tazminatı olmadan üstlenilen gayri resmi bakım olarak tanımlanmaktadır.

Neleri kapsar dersek:

Çocuklar, yaşlılar, engelliler, kronik hastalar olmak üzere kişilerin doğrudan bakımı. Yemek pişirme, temizlik, çamaşır yıkama gibi dolaylı bakım hizmetlerinin sağlanması. Su, yakacak hatta yiyecek temini ile ilgili faaliyetler bütününü kapsamaktadır.

Bakım hizmetleri insan refahı ve sürdürülebilir ekonomik büyüme için esası teşkil eder. Hatta rakamsal olarak sizlere fikir versin diye kısacık bir veriyi  paylaşmak isterim: ücretsiz bakım ve ev işlerinin toplam değerinin gayri cari yurt içi hasılanın %10 ile %39’u arasında olduğu tahmin edilmektedir. Hatta birçok makalede ülke ekonomilerine katkısının üretim, ticaret, ulaşım gibi sektörlerden çok daha yüksek olduğu yazılır. Küresel tarım sektörünün iki katı büyüklüğünde bir sektör aslında.

Çalışma Örgütü ücretsiz bakım işinin diğer işlerle aynı değere sahip olması durumunda dünya ekonomik çıktısının onda birini temsil edeceğini hesaplıyor. Bazı hükümetler, yetersiz kamu hizmetlerini telafi edebilmek adına ücretsiz bakım işinin varlığından medet umuyor.

Neleri kapsadığını, nasıl bir hacme sahip olduğunu bu satırlarda paylaşırken gerçekte ne olduğuna bakalım. Bakalım ama bakalım hepimizin bakıp da başını çevirmemesi nasıl olacak? Diyebilirsiniz neden başımızı çevirip geçelim? Çünkü karşılaşacağınız işçiler, ücretsiz bakım işinin neferleri en yakınınızda olabilir. Mutlaka içlerinden birini tanıyorsunuzdur. Bilmem yeteri kadar ipucu oldu mu?

Tanınmayan, değeri bilinmeyen, karşılığı asla olmayan, insanı yorup tüketen ama izni olmayan, yıllarını alan ama bir emekliliği bile olmayan, her seferinde unutulan, hatta emek olarak bile görünmeyen bu hizmetlerin ağır işçileri; annenizdir, kız kardeşinizdir, teyzeniz, halanızdır genelde.

Ev içi üstlenilen, üstlendirilen görevleri yerine getiren, ihtiyaç sahiplerine kendi hayatlarından vazgeçmek pahasına o bakımı veren kadınlar ve kız çocuklarıdır. Bu işler ücretsiz yapılmakta olsa da biliniz ki ve her seferinde mutlaka hatırlayınız ki iyi işleyen bir toplumun, en zor şartlarda bile ayakta kalabilecek ekonomilerin temel taşı olsalar da her daim göz ardı ediliyor, yok sayılıyorlar.

Koca göbekli dünyamızın çapında kadınların yüzde 42’si bakım vermekle sorumlu oldukları için hayatlarını ayakları üzerinde duracakları şekilde inşa edemiyorlar. Çünkü kadınlar ve kız çocukları dünyadaki bakım işlerinin yüzde 75’inden fazlasını üstleniyorlar. Hanelerin yüzde 90’nında da ev işlerinin yerine getirilmesi kadınlar ve kız çocuklarının sorumluluğuna bırakılıyor.

Yine dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kadınlar ve kız çocukları sosyo ekonomik statülerine bakılmaksızın orantısız derecede ücretsiz bakım işlerinin çalışanlarıdır. Elbette bedava olarak! Ve bu, çifte iş yüküdür aynı zamanda.

Kadınlar ve kız çocukları tarafından yürütülen bu sektör! dayattığı aşırı talepkarlık ve zaman sınırlılığına sahip olamaması açısından da eşsiz bir meydan okumadır. Bu orantısız sorumluluk, eğitim, istihdam, siyasi ve sosyal katılım konularını daha açılmadan kapatabilmektedir tek taraflı olarak. Aynı zamanda bu meydan okumanın muhatapları olarak bu meydan okumayı kabul et(tiril)miş kadınlar ve kız çocukları, o meydana sağlıklarını, hayallerini, geleceklerini bırakırlar.

Yaygın cinsiyet normlarının dayatmaları eşliğinde seçme şanslarını kullanamadan, devletlerin uygun ve çözüme dayalı sosyal politikalarının bulunmaması nedeniyle ücretsiz bakım işlerinde ayırımcılığın keskin tarafı ile de yaralanırlar.

Birazdan daha bu meydan okuma aşamasında, meydanda daha fazla yara alacak olan grubu da ayrıntılı paylaşmak isterim. İsterim ki hatırlayalım, gelecek hala bizim elimizde olan tek şeydir. Şu anda olanların hükmü çoktan verilmiş olsa bile bundan sonra olacakların mührü bizlerin elindedir.

2016 UNICEF raporunda 5-14 yaş arasındaki kız çocukları Güney Asya, Orta Doğu’da kendi yaşlarındaki erkek çocuklara göre yüzde 40 daha fazla ücretsiz bakım işlerinde ter dökmektedirler. Erkek çocuklardan çok daha fazla kız çocuğu okulu bırakmak zorunda kalmaktadır. Çünkü bu kız çocuklarının “yaradılışları gereği” ev işlerine, büyüklerine bakım hizmetlerine mutlak katkı vermeleri beklenir. Sanki doğal bir seçilim gibi.

Elbet çocukların ev işlerine, büyüklerine yardımı gerekli ve onların sağlıklı gelişimlerinde beklenen bir şeydir. Ama ücretsiz bakım işlerinin miktarı, yükü ve türü kız çocuklarının eğitime devam etmesini imkansız kılıyorsa, onların sosyalleşmesini engelleyerek ruhsal ve bedensel gelişimlerini sekteye uğratıyorsa, güvenliklerini tehlikeye atıyorsa burada işin rengi değişir!

Çalışma Örgütü’nün verilerine göre kadın istihdamının yüzde 19.3’ü ücretli bakım iş gücünde görünmektedir. Tüm ev işleri başlığı altında toplarsak yüzde 81. 2’si kayıt dışı istihdamda yer alan kadınlar genelde en kötü çalışma koşullarını yaşarken her tür sömürünün de hedefi olarak bu meydanda  ayakta kalmaya çalışırlar.

Ücretsiz bakım işinin tanınmaması, tanımlanmaması, değer verilmemesi bu işlerin kadınlar ve kız çocukları için resmen baştan yer ayırtır gibi onlara ait kılınması bu kadın ve kız çocukları için gelecekteki yoksulluğu da mutlaklaştırırken temel insan haklarına erişimi de engelliyor.

Pekin Bildirgesi ve Eylem Platformu 1995 yılında ücretsiz bakım işlerini cinsiyet eşitliği önündeki en büyük engel olarak ifade etmişti. Bugün özellikle COVİD 19 salgınından sonra bu durumun altı daha da kalın çizildi. Şöyle ki, salgındaki verilere göre ev ve bakım işleri için kadınlar erkeklere göre 3 kat daha fazla zaman harcadı. Bu da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tersine dönmesini hızlandırdı.

Kadınların ve kız çocuklarının ücretsiz bakım işine sorgusuz sualsiz dahil edilmeleri, hatta doğrudan itilmeleri; kadın emeğine hak ettiği karşılığı alamayan, buna karşılık emeğini, hayatını ortaya koyan bu kesimin yoksullaşmasına ve cinsiyetler arası çalışma koşullarının da silikleşmesine neden olmaktadır.

Son yılların demografik ve sosyo kültürel değişimleri, özellikle kayıt dışı bakım emeğinin artmasına, bağımlılığın da çarpıcı biçimde yükselmesine ortam hazırlamıştır. Bu ortam özelliklerinin giderek derinleşerek yaygınlaşacağı da artık kanıksanmış bir gerçek ama aynı zamanda tehdit olarak karşımızdadır.

Daha önce de vurguladığım gibi, bu tehdit en çok kadın ve kız çocuklarının başındadır. Yaşam beklentilerinin artması kronik hastalıkların ki artık 21. yüzyıl için kronik hastalıklar çağı da denir, bu sürece dahil olması, bağımlılık artışını yaratarak yaşlanan dünyada hasta ve bakım vereni için her ikisini aşağıya çeken girdap etkisi yaratmaktadır.

Kırılganlık zamanlarının özen gösterme eylemi, insanlık tarihi boyunca ayakta kalınmasını sağlamış iken eylem büyük çoğunlukla kadın ve kız çocuklarının omuzlarında taşınmıştır.

Dediğim gibi aslında gizil olarak sağlık sistemleri dahi bu eylemin sürekliliğine yani resmi olmayan bakım hizmetlerinin sürdürülmesine ne yazık ki muhtaçtır. Çünkü ihtiyaç olunan bakım hizmetlerini o veya bu sebeplerle karşılayamamaktadırlar. Genelde bu hizmetlerin bütünü de bir kişi üzerinden sürdürülür ve bu iş yoğunluğunun o kişi, genelde kadınlar ya da kız çocukları, üzerinde de fiziksel ve ruhsal yükü tartışmasız olarak ölçülebilecek sınırların ötesine geçer. Gerçeğin diğer yüzü de ne yazık ki kayıplara karşı kazanılan bir zafer değildir. Gerçek, aslında acı olarak tam tersi etki ederek aile sisteminin de istikrarsızlaştırılmasını göstermektedir. Bu da gelecekteki nesiller için resmi olmayan bakım sisteminin mevcudiyetini baltalanması demektir.

Amaç (iyileşme, bakım) için araç olan bir kişiye duyulan ihtiyaç temelinde yatan cinsiyet eşitsizliği toplumsal eşitsizlikleri de arttırdığını ifade eden araştırmalar mevcuttur.

Resmi olmayan bakım hizmetleri , ücretsiz bakım işi olarak bahsettiğimiz bu yoğun karşılıksız emek işçileri için yani annelerimiz, ablalarımız, teyzelerimiz, halalarımız, kız kardeşlerimiz, kendimiz için yeniden düşünmemiz gerekmektedir. Bakım ihtiyacı her daim olacak, hepimiz kırılgan olduğumuz zamanları kendimizde veya sevdiklerimizde deneyimleyeceğiz ama bu seferler için mücadelede yalnız kalmamaya, yalnız bırakmamaya çalışmamız  gerekir.

Tüm taraflar için tamamlayıcı ve faydalı ilişkiler kurmak için devlet kurumları, piyasa, sivil toplum ve aileler arasında işbirliği yoluyla bakımın kolektifleştirilmesi ve toplum temelli sürdürülebilir bakım hizmetlerinin yolunun bulunması öncelik taşımalıdır.

Resmi olmayan bakım hizmetleri , ücretsiz bakım işi, kayıt dışı bakım ne dersek diyelim nüfus sağlığı için merkezi konu olup özellikle demografik dönüşüm geçiren dünyada sağlık, kamu politikaları ve sosyal refah için giderek acil bir konu haline gelmiştir. Bir tarafta bakım ihtiyacı bir tarafta eşitsizliklerin neticesinde özellikle kadın ve kız çocuklarının sırtına yüklenen bakımın tüm gereklikleri.

Dolayısıyla bakımın sunulma şeklinin sosyal ve tarihsel bir inşa olduğunu düşünerek mevcut bakım modellerinin kişilerin omuzunda yükseldiği gerçeği ile yüzleşip artık bakım verenin kendinden vazgeçmesine gerek duyulmayan yeni bir modeli kurgulamanın vakti gelmiştir.

Bakım, küresel bir sorun olarak önümüzde ve artık bu hizmetlerin kişinin emek ve hayat sömürüsü halinden çıkartılması gerekmektedir. Herkes için güvenli, adil, onurlu, hakkaniyetli bakım desteğinin temel bir hak olduğunu defalarca söylememiz gerekecek ama vazgeçilmeyecek.

Amaç için araç olan hayatların bir karşılığı olsa gerek, olmuyorsa da oldurulacak.

Tanınmayanı tanıyacak, görünmeyeni gösterecek, bakım için gereken düzenlemeleri kâr ve zenginlikten öte tutacak düzenlemelerin önü açılacak.

Böylelikle bakım ihtiyacı olan da bakımı verecek olan da eşit ve adil bir düzen içinde mücadelelerini verecekler.

Özellikle kadınların ve kız çocuklarının geride kalmalarına, bırakılmalarına neden olunmayacak.

Kapak Görseli: Documerica, Unsplash