“Ben en özelim ve hayır, tarih boyunca hiç kimse bu hikâyenin yanına bile yaklaşamaz” diyor yeni yıl hikâyesinin Hristiyanlara ait bir kült olduğunu savunan dış ses. Yooo, diyor tarih aslında siz çok biz gibisiniz.
Evet, çok benzeriz de demek olmuyor tabii, benzeşmek günahtır diyerek bu birlik halini veya biz özeliz diyerek bu bütünleşmeyi engellemek için durmadan çalışıyoruz. Allah korusun ya ortaya çıkarsa gerçekler tüm çıplaklığıyla?
Aslında bu kadar benzer olmak ve bizi birbirimizden ayırt etmelerini, ayrı ayrı sınıflandırmalarını engelleyen bu bilgi korkunç. Ölesiye korkuyoruz aynı toprağın çocuğu olmaktan.
Bu benzeme hali ortak bir kültürün yeryüzüne saçılmış tohumları olduğumuz gerçeğini saklamamızı engelliyor. Kime hizmet ediyoruz, kime faydalı bu sırlanmış gerçeklik sahiden bilmiyoruz.
Bu yazıda Nardugan, Noel ve yasak yılbaşını konuşacağım ama okumaya devam etmek isteyenler için en başta söyleyeyim kazanan kimse yok.
Birileri üzerini durmadan kapatsa da biz çok siz gibiyiz siz de çok biz gibi!
Yeni Yılı Kutlamak Günah
İdrak dediğimizin kişinin cürmü kadar olduğu gerçeğini değiştiren hiçbir savunmayı ikna edici bulmadığım için kendi anılarımdan yol alacağım.
Henüz 7 yaşındayım, televizyonda hala güzel şeyler var. Huysuz Virjin var işte daha ne olsun!
Yılbaşı programlarının o kendine has son halini gördüğüm tatlı zamanlar.
Hiç çam ağacımız olmamış ama okuldaki tüm arkadaşlarım yeni yıl ağacı süslerini konuşuyor. Sevgili babamdan bir çam ağacı istedim. Severek almadığını ama annemin buna karşı çıktığını hatırlıyorum.
-Çocuk eksik hissetmesin.
Hakikaten ne olduğunu anlamadığım bir şekilde ama günah sesini işitiyorum, ne günah çam ağacı mı?
Öyle çok istiyorum ki çam ağacını, günah münah banane yani, ben çocuğum alsınlar istiyorum.
Alınıyor, üzmüyorlar beni, kuruyemiş de alıyoruz bir de portakal sanırım annem pasta da yapıyor.
Babam 31 Aralık gecesi, erkenden uyumak için çekiliyor saat 21.00 gibi. Yalnızız, ablam, ben annem bir de Nazmiye teyzeyle kızı Aycan abla var.
Nazmiye teyzenin kocası yok, yani var ama eve gelmiyor. Ona alkolik diyorlar. Aycan abla henüz hayalindeki kocayı bulamadığı için bekar bir kadın olarak yanımızda zaman geçiriyor.
Patlamış mısır, plastik çam ağacının etrafında yanıp sönen ışıklar, bir de yeni yıl şarkısı söylemek…
Tüm gerçekliğim bu. Bu kadar! Yeni bir yıla girmek için umutla gözlerime kan oturana kadar saat 00.00’ı bekliyorum. Dans edeceğim diye dengemi kaybedip kıçüstü düştüğüm yılbaşı eğlencemi, düşmüş olarak yeni yıla girme üzüntüsüyle hatırlıyorum. Bütün yıl düşeceğime dair bir bilgiyle donatıldığımı da eklemem gerek.
Eksik hissediyorum.
Plastik çam ağacının altında, Aycan abla hayırlı bir koca diye dua ederek hemen yanımda ellerini yüzüne sürerken, Nazmiye teyze âmin derken ve ben kıçüstü düşmüşken eksik hissediyorum.
Yeni yılı kutlamak günah mı sahiden? Bilmiyorum. Bu istemsiz kutlama töreninde benden saklanan meseli de çok sonra merak ettim esasen. Bir şeyleri kutlamayı beceremediğimi zamanla göre göre.
Sonra zaman zamanı kovaladı, biz burada noelli narduganlı günahlı bir yazıda sizinle bir araya geldik. Ben yine anılarımı anlatıyorum, Nardugan nerde Noel derde diye soracaksınız, şimdi sormayın. Onu da anlatacağım ama bugün hala arama motorunda gördüğüm sorgudan sonra bunu anlatmadan devam etmek istemedim.
Yeni yıl kutlaması ve sevinci benim için bir noktada hep; ama günah… sesinin yankısı olarak kaldı.
Ve elbette daha binlerce insan için, özellikle çocuklar ve hikayelerin tamamına hâkim olmayanlar için hala ve hala derinlerden gelen bir yargı bu.
Yılbaşı günah mı?
Hadi kontrolsüzce internet kullanan çocuklara bunu anlatın. Zor. Bir iki iyi bakış açısı da var ama büyük harflerle katiyen haram katiyen günah söylemlerini ne yazık ki bastıramıyor.
Açıkçası inanılmaz gıpta ediyor yer yer de kıskanıyorum yeni yıl kutlamalarını, yazmalarını çizmelerini. Her yıl ben de kutlayacağım artık dediğimde, ama günah sesini yeniden işitiyorum içimden içimden. Benim dışımda kimse de duymuyor tabi, üstelik babam da o fısıltıya karışıp giden sesini unuttu çoktan. Artık 00.00 ‘ı bekleyip yeni yıl dileklerini söylüyor birbirimize ve sarılıyoruz, gülümsüyor umutla günü yeni yıla deviriyoruz.
Her şey tıkır tıkır güzel, müthiş falan derim sanıyorsanız yok yahu öyle bir şey. Kötü bir yargının içinden çıkmaya acaba şimdi ne oldum sorularını sormaya hala devam ediyorum ben.
Bu yıl kesinlikle kutlayacağım, artık yeter yen şunu derken kendi kendime, Muazzez İlmiye Çığ’ın Nardugan Bayramı ve Noel arası benzerliklerini derlediği araştırmalara rastladım. Tabii Noel ve yeni yıl aynı şey değildir, hele Nardugan hiç değildir ama yeniyi kutlamak evrensel bir ritüeldir.
Kilit çıkarımımız bu yazı içinde bu olacak. Lütfen atlamayalım.
Nardugan Bayramı Nedir?
Nardugan Bayramı, eski Türk mitolojisinde kış gündönümü kutlamalarıyla ilişkilendirilen bir festivaldir. Bu bayram, genellikle 21 veya 22 Aralık tarihlerinde, kış gündönümünün gerçekleştiği zamanda kutlanır. Nardugan Bayramı, doğanın uyanışını ve yeniden doğuşunu sembolize eder. Eski Türk inançlarına göre, bu dönemde günlerin uzamaya başlaması ve güneşin gücünün artması kutlanınca, doğanın canlanacağına ve verimliliğin artacağına inanılır.
Nardugan kutlamalarında ateşler yakılır, şarkılar söylenir ve çeşitli ritüeller icra edilir. Bu bayram, aynı zamanda aile ve toplum bireyleri arasındaki birlik ve dayanışmanın pekiştirilmesine de hizmet eder. Günümüzde Nardugan Bayramı, Türk kültürünün önemli bir parçası olarak kabul edilir ve bazı Türk toplulukları tarafından hâlâ kutlanmaktadır. Ancak, bayramın modern kutlamaları genellikle sembolik ve kültürel bir nitelik taşır ve eski ritüellerin çoğu zaman içinde değişime uğramıştır.
Her toplulukta yaşanıldığı gibi Türklerin tarih öncesi inanışlarında var olan birtakım gelenek ve görenekler sonradan dâhil oldukları dinlerin içeriğine bir şekilde eklenmiştir. Bu değişkenlikle dinler, yer aldığı kültürün etkisinde kalarak farklı karakteristik özellik taşımışlardır. Birçok inanışın birbiriyle karışmaları sonucunda da eski gelenek ve düşünceler yeni anlamlar kazanmaya başlamıştır.
Orhun Kitabeleri’nde karşımıza çıkmakta olan Kök Tengri dini, hikâyesel anlatım şekliyle Türklerin en eski mitolojileri arasında yer almaktadır (Gömeç, 2003: 86).
Türkler tek Tanrılı dinlere girmeden önceki inançlarında, yeryüzünün tam ortasında akçam ağacının bulunduğuna ve ağacın diğer ucunda da Gök Tanrı Ülgen’in oturduğuna inanarak bu ağaca “hayat ağacı” demişlerdir. Hayat ağacı ve dünya ağacı inanışı Türk ve dünya mitolojilerinde her zaman yer almıştır hatta Eski Türkler dünyanın bir ağacın dallarının altında olduğuna, köklerinin dünyanın altını sardığına, gövdesinin de yeryüzünü gökyüzünden ayırdığına inanmışlardır (Tanyu, 1976: 131). Gök kavramı ve bazı ağaçlar, Türkler için kutsal olarak kabul edilen eski inanışlardan biridir ve Nardugan kutlamalarında da önemli bir anlam taşımaktadır.
Eski Türkler her sene 22 Aralık’ta güneşin yeniden doğma zamanı olan Nardugan bayramı yaklaştığında yaşadıkları çevreyi ve evlerini temizlemişler kutlama günü geldiğinde en güzel ve en temiz kıyafetlerini giymişlerdir.
Tanrı Ülgen’e sunacakları hediyeleri yanlarına alarak gruplar hâlinde şarkılar söyleyip yaşadıkları bölgede bulunan yüksek görünüşüyle en ulu akçam ağacını süslemişler, ağacın altına da Tanrı Ülgen’e ulaşması için çeşitli hediyeler bırakarak ona dualar etmişlerdir.
Kutlamalarda genç kızlar ve kadınlar bant hazırlamış ve bu bantları ağacın ulaşabildikleri dallarına bağlamaları için herkese dağıtmışlardır. Hayvanların kıllarını birleştirerek oluşturdukları keçe benzeri bu bantlara, kutsal saydıkları hayat ağacı motiflerini işlemişler, dilek ve istekte bulunarak akçam ağacının dallarını süslemişlerdir. Geçmiş dönemlerden bu zamana kadar yapılan bu dilek ve istek geleneği günümüzde de ermiş, evliya, yatır mezarlarına veya oradaki mezarların yakınlarında bulunan herhangi bir ağacın dallarına bağlanarak devam etmiştir (Şener, 1997: 16-17).
Aldık kutlama ritüelimizi cebimize koyduk, bir de noel başlığına bakalım.
Noel Nedir?
Noel, Hristiyanların İsa Mesih’in doğumunu kutladıkları yıllık bir bayramdır. Genellikle 25 Aralık’ta kutlanır, ancak bazı Doğu Hristiyan kiliselerinde 6 veya 7 Ocak’ta kutlanabilir. Noel, dünya çapında Hristiyanlar tarafından dini bir bayram olarak kutlanmanın yanı sıra, birçok ülkede kültürel ve laik bir tatil olarak da yaygın bir şekilde kutlanır.
Noel kutlamaları, genellikle aile ve arkadaşlarla bir araya gelmeyi, hediye alışverişi yapmayı, ev ve sokak süslemelerini, özel yemekler ve ziyafetler hazırlamayı içerir. Noel ağacı süsleme geleneği de çok yaygındır. Bu ağaçlar çeşitli süsler, ışıklar ve bazen üstüne yerleştirilen bir yıldız ya da melek figürü ile dekore edilir.
Noel, ayrıca çeşitli kültürel ve folklorik figürlerle ilişkilendirilir. En ünlüsü, Noel Baba (Santa Claus) olarak bilinen, çocuklara hediye getirdiğine inanılan kırmızı giysili, beyaz sakallı, neşeli bir karakterdir. Noel Baba’nın Kuzey Kutbu’nda yaşadığı ve hediye dağıtmak için bir geyik kızağı kullandığına dair hikayeler, modern Noel kutlamalarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Noel, aynı zamanda barış, sevgi, neşe ve toplumsal dayanışma gibi değerleri vurgulayan bir dönem olarak kabul edilir. Çeşitli kiliselerde düzenlenen dini törenler ve ayinlerle birlikte, bu dönemde verilen hayır ve yardım etkinlikleri de yaygındır.
Pagan Kültüründen Günümüze
Paganizm, genel isimlendirilişiyle Pagan kültürü, Noel ağacı ritüelinin de kaynağıdır. Hristiyan geleneğinde de 25 Aralık olarak belirlenen İsa’nın doğduğu tarih, Noel adıyla Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2022/20 67
İslamiyet Öncesi Türk Gelenekleri: Nardugan Bayramı Örneği
Yeniden dünyaya gelme olarak kutlanılan bu bayram, Kutsal Doğuş veya Milat Yortusu olarak da adlandırılmıştır (Türkyılmaz, 2013: 31).
20. yüzyıl başlarından bu yana dinî geleneklerden uzaklaşmış bir şekilde, ağaç süsleme ve hediyeler dağıtma geleneği hâline gelmiş olan Noel; Hristiyan, Müslüman, Yahudi hatta farklı kesimler tarafından bile kutlanılır duruma gelmiştir. Toprak’ın (2021: 667-677) çalışmasına göre Noel aslında Pagan geleneklerine karşı Hristiyan âlemini korumak ve topluma kalıcı arketipler yaratmak düşüncesiyle Hristiyan kutlama şekillerine sonradan dâhil edilen ve çağa göre çağdaşlaştırılmış bir kutlama olduğunu söylemektedir.
C. Dickens ve C. Moore tarafından oluşturulan Noel edebiyatının, 19. yüzyılın ortalarında Thomas Nast’ın son eklemeleriyle birlikte bir bütün hâline geldiğini ve günümüzde kutlanılan modern şeklin küresel yayılımınında tüketim kültürüyle alakalı olduğunu ifade etmektedir.
Noel kavramı, günümüzde Müslüman olan ülkeler tarafından yılbaşı eğlencesi olarak kutlanılmakta ve resmî tatil olarak kabul edilmektedir. Noel‘de olduğu gibi sofralarda hindi hazırlayarak çeşitli eğlenceler düzenlenmekte ve çam ağaçları süslenmektedir.
Ancak Hristiyanlardan farklı olarak dinî bir amaç değil, eski yılın biterek yeni yılın karşılanması şeklinde yapılmaktadır. Geçmişe bakıldığında bu geleneksel kutlama aslında Türk kültüründe asırlardır var olan ama zamanla kaybedilmiş Nardugan kutlamalarıyla hemen hemen aynıdır.
Günümüzde daha çok Hristiyan inanışının bir dinsel uygulaması olarak algılanan Noel, uygulama benzerliği ve içeriği itibariyle İslamiyet öncesi Türklerin Nardugan bayramına büyük oranda benzemektedir.
Türk kökenli çok eski bir bayram olmasına rağmen medeniyetlerin göçlerle beraber yer değiştirmesi ve farklı dinleri tercih etmesi sonucunda yavaş yavaş yok olmuştur. Üzerinden uzun zaman geçmiş ve kaybolmuş bir kültür olmasına rağmen Nardugan bayramı, 2010 yılında Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Gündoğan beldesinde şenlik havasında kutlanılarak geleneksel bir eğlence hâline dönüşmüştür. Beldenin isminden de anlaşılacağı gibi Nardugan kelimesi ile hemen hemen aynı anlamı taşımaktadır. Her sene daha fazla ilgi görmeye başlayan Nardugan bayramı, halkın coşkulu katılımlarıyla kutlanmaktadır.
Etkinlikte şenlik ateşi yakılıp ege türküleri eşliğinde yöresel oyunlar oynanmaktadır. Yöre kadınlarının rengârenk basma kıyafetleriyle eşlik ettiği bu oyunlar sonrasında kumaşlar ve bezler kesilmekte ve temsilî olarak akçam ağacına bağlanmaktadır. Şenliğe katılanlar, yakılan ateşin etrafında bol bol hatıra fotoğrafı çektirerek yılın en uzun gecesi olan ve güneşin zaferi ile sonuçlanan 21 Aralık tarihini binlerce yıl önce kutlandığı gibi yaşatmaktadırlar.
Şimdi Kim Günahkâr?
İnanç sistemleri, insanlık tarih boyunca toplumların kültürel dokusunu ve sosyal düzenini derinden etkilemiş, bireylerin kişilik oluşumlarına ve aile ile akrabalık bağlarının güçlenmesine katkıda bulunmuş. Aldık kabul ettik.
Tarihsel süreç içerisinde, toplumlar kendi yaşamlarına anlam katıldığına inandıkları her türlü inancı, akıllarında iz bırakan efsaneleri ve farklı topluluklardaki gelenekleri dikkatle muhafaza etmişler ve edecekler. Bu kültürel aktarımlar, nesilden nesile hem sözlü hem de yazılı olarak geçmiş ve zamanla diğer topluluklar tarafından da benimsenerek hayatın farklı alanlarında uygulanmaya da sevelim sevmeyelim devam edecektir.
Nardugan Bayramı, bu süreçte Noel günahkarı olmadan hemen önce bilinmesi gereken bir kutlama ritüeli aslında.
22 Aralık’ta, gece ile gündüzün ya da ay ile güneşin arasındaki efsanevi savaşta gündüzün- yani güneşin- zaferini kutlayan bu bayram, yaşam ağacına dileklerin asılması gibi güçlü geleneklerle zenginleşmiştir. Bu gelenek, İslamiyet öncesi Türk inanç sistemlerine dair yapılan araştırmalarda sıkça rastlanan bir motif olarak karşımıza çıkar. Zamanla unutulmaya yüz tutmuş olan Nardugan Bayramı, 2010 yılında Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı Gündoğan beldesinde şenlik havasında yeniden kutlanmaya başlanmış ve her geçen yıl daha fazla ilgi görmüştür. Bu, kültürel mirasımızı yaşatma açısından sevindirici bir gelişmedir.
Asırlar boyunca toplumlar içinde yerleşik hale gelen âdet ve inanç kalıpları, her dönemde kendini göstermeye devam ediyor.
Günümüzde hâlâ kutlanan bazı geleneklerin Türklerin İslamiyet öncesi din ve inanış düşüncelerini yansıttığını söylemek de mümkün.
Bu gelenek, inanış ve kutlamaların çoğunun kökenlerinin eski inanç sistemlerinde yattığını, birçok insan bilmez ya da kabul etmez; ancak Anadolu topraklarında eski Türk inançlarına ait pek çok uygulama bugün hâlâ tüm canlılığıyla devam ediyor. Bu durum, inanç sistemlerinin ve kültürel geleneklerin toplumlara nasıl derinlemesine kök saldığını ve zamanla nasıl evrildiğini gösteren çarpıcı bir örnek ve elbette benim kutlama savunmamı güçlendiriyor.
Kutlamalar en çok çocukları ilgilendiriyor ve neşe dolu bayramları en çok çocuklar bekliyor. Kürt çocuklar, türk çocuklar, laz çocuklar…
Evet evet, henüz ne olduğu etiketlenmemişler ve etiketlenmişler olarak hepsi bütün çocuk kümesinden bahsediyorum.
Orasından burasından kırpılmış bir korku öyküsünü anlatmak çok daha kolay geliyor belki ondan belki stratejik bir hamledir bu bilmiyorum ama birçoğumuz ve birçoğumuzun çocukları ‘’günah’’ yüzünden yeni yıldan hala korkuyor.
Altı üstü portakal soyup muhabbet edeceğimiz, birbirimize bir iki hoşluk yaparak geçireceğimiz bir akşamın köklerin kadar bugün inme ihtiyacımı tetikleyen de bu korkunun kendisi oldu.
İçmek isteyenin içeceği, gülmek isteyenin güleceği, dua etmek isteyenin dua edeceği, ibadet etmek isteyenin de ibadetini özgürce yapacağı kültürün düşmanı olmayan bir kutlama yapmak sahi bizi çok mu aynı yapardı?
İçtenlikle bir yeni yıl kutlama yazısı yazmak isterken acaba günah mı, neden böyle oldu? Hocalarımız ne demiş, herkes türkmüş, kültür merkeziymişiz, kesinlikle günahmış, aslında bunu hep paganlar yapmış… diye sürüklenip durdum.
Hristiyanlar Paganlardan, Paganlar Şamanlardan, Yahudiler Hristiyanlardan, Türkler Müslümanlardan, Müslümanlar herkesten kaçacak diye plastik bir akça ağacın altında toplanan tüm çocuklara hikâye anlatmayı unuttuk.
Bu yazıyı derlerken ve düşüncelerimi bir araya getirirken Türk, Müslüman sınıf köken etiketlerimle hareket ettim ama ırk ve din sorunsalını her derlemede yeniden inşa edebiliriz. O kadar çok ayrıştırıcı kaynak var ki… Hiç zorlanacağımızı sanmıyorum bu konuda.
Bu kez kıçüstü düşmek istemiyorum sevgili okur, kültür bu stratejiyi kahvaltı niyetine yedi benim cürmümde, ben bir yeni yıl hikayesini portakal suyundan yapışmış ellerimi yıkamadan yazmak istiyorum.
Yeni Yıl Hikayesi
‘’Bir zamanlar çoook eski toprakların birinde bir insan yaşarmış, bu insan her yıl yeniden doğmak üzere bir yıllık bir ömre sahip olurmuş.
Her yeni yaşamını bilerek ve isteyerek bekleyen o yeni yaşam gelene kadar da öğrenen insan yeni bir yaşama geçmeden önce Noel kasabasının içinde yetişen akça ağacın narına kavuşmayı dilemiş.
Bir yola çıkmış, nar tanelerini de onunla yola saçılmış, 2023 yılı aslında bu insanın saçılma yılıymış.
2024 ‘e giderken zaman tek tek o taneleri toplamalı ve narı bir bütün haline getirmeliymiş.
Bu sulu taneleri, yer yer ezilmiş halde yoldan toplamak ve bir etmek, günahsızlığının ve yeni ömrünün ilk göreviymiş.
Şimdi sen o insansın, ben o insanım, şimdi o insan Müslüman, şimdi o insan Hristiyan, şimdi o insan Yahudi, şimdi o insan Süryani, şimdi o insan Alevi…
Şimdi o insan. Şimdi o insan biz.
Dileğini dile, mumunu üfle, şarkını söyle, namazını kıl, oruç tut dilersen.
Dilersen adaklar ada veya dua et tüm gece… Ateşlerin üzerinden atla veya havai fişeklere bak.
Siz ne kadar da biz gibisiniz dediğin bir yıl olsun bu yıl.
Bu yazının seni rahatsız ettiğini, ne kadar da alakasız bir yerden başka bir yere başladığımı düşünüyorsan lütfen bana yorum bırak.
Kaynaklar:
- Esin, Emel (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. İstanbul: Kabalcı Yayınları.
- Frew, Donald Hudson (2012). “Paganlar ve Dinler Arası Diyalog”. (çev.: Emine Battal). Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2(3): 295-303.
- Gömeç, Saadeddin (2003). “Eski Türk İnancı Üzerine Bir Özet”. Tarih Araştırmaları Dergisi, 22(33): 79-104.
- Güngör, Harun (2002). Eski Türklerde Din ve Düşünce. Türkler Ansiklopedisi içinde. C. 3,261-282. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.
- Güngör, Harun (2012). Türk Din Etnolojisi. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
- Karakurt, Deniz (2011). Türk Söylence Sözlüğü. Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü. EKitap.
- İnan, Abdulkadir (1986). Tarihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araştırmalar. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
- Kelam, Şeyma (2019). Türk Mitolojisinde Çam Ağacı Sembolünün Yeri ve Çağdaş Türk Resim Sanatına Yansımaları. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
- Kıyak, Abdulkadir (2010). “İslamiyet’ten Önce Türklerde Güneş ve Ay ile İlgili İnanışlar”. Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, (06): 133-143.
- Ocak, Ahmet Yaşar (2000). Alevi Bektaşi İnançlarının İslam Öncesi Temelleri. İstanbul: İletişim Yayınları.
- Özkul, Kifayet (2021). “Anadolu’da Nar Motifi ve Yeni Tasarım Uygulamaları”. 5 The Internatıonal Conference On Hıstory & Culture. (Ankara, 17 Ağustos 2021). (Ed. Mehmet Ali Türkmenoğlu). Ankara: IKSAD GLOBAL, 217-240.
- Öztürk, Murat (2013). “İslamiyet’ten Önce Türklerin Din Anlayışı ve Gök Tanrı Dini”. History Studies, 5(2): 327-346.
- Şenesen Okuşluk, Refiye (2011). “Türk Halk Kültüründe Bolluk ve Bereketle İlgili İnanç ve Uygulamalarda Eski Türk Kültürü İzleri”. Folklor/Edebiyat, 17(66): 209-228.
- Şener, Cemal (1997). Şamanizm-Türkler ‘in İslamiyet’ten Önceki Dini. İstanbul: Ad Yayınları.