Massimino’nun Astronot’u: Kendimize Verdiğimiz Hayali Önem…

0
349

“Dünya bir gezegen.”

Çocukken en çok ne olmak isterdiniz? Tabi bu sorunun cevabı kuşaktan kuşağa değişir. 1400’lü yılların sonlarında yaşasaydık kaşif olmak isteyebilirdik ya da iyi bir fırıncı. Rönesans döneminde belki kiliselere resimler çizen bir ressam ya da bir heykeltraş. 1960’lı yıllarda ve sonrasında doğan bazı çocuklar özellikle astronot olmak istemiş. Tabi bu durum o yıllarla sınırlı kalmayıp gelecek kuşaktan da pek çok insanın hayalini süslemiş. Mike Massimino da bu çocuklardan biri. Astronot kitabı bir otobiyografi. 

Mike, İtalya’dan Amerika’ya 1902 yılında göçmüş bir aileye mensup. Dünyada uzayın sırlarını çözmeye olan merakın tepe noktasına ulaştığı 1969 yılında yedi yaşında bir çocuk olan Mike, babasından sonraki kahramanlarını Neil Armstrong ve Buzz Aldrin olarak seçmiş. Yaşamı içerisinde ara ara bu hayalini unutmuş olsa da hayat onu yine de astronot olmaya itmiş ve bin bir zorlukla mücadele ederek hayalini gerçekleştirebilmiş. 2002 yılında Hubble Uzay Teleskobunun bakım ekibinden biri olarak yörüngede 560 km yukarı çıkmış. Bu kısa özet kitabın genelini yansıtmakla beraber, kitaptaki bölümlerin özelinde kendimi bilmediğim bir dünyanın içerisinde buldum. NASA… Nasa’da işlerin çalışanlar ve astronot adayları için nasıl geliştiğinin, uzayın bilinmezlerini araştırma peşinde olan insanların zorluklar karşısında nasıl davrandığının, her sorun için nasıl yaratıcı bir çözüm bulunduğunun, her çözümün geçerli ve işe yarar olması için binlerce defa nasıl denemeler yapıldığının ve kendi çekirdek ailelerinin dışında ikinci bir aile edinmelerinin macerasını.

Mike Massimino’nun anlatım dili o kadar hafif ve eğlenceli ki uzaya ya da roketlere dair verdiği bilgiler hem hikayenin destekçisi oluyor hem de ağır bir bilim kitabı okumadan teknik olarak pek çok konuda fikir ve merak sahibi olabiliyorsunuz. Mesela ben kitabı bitirdikten sonra oturup yörünge mekaniği araştırdım. 

Mike, uzaya gitme sebebimiz olarak şunları söylüyor: “Keşfederiz. Sadece bilmek için daha fazla şey öğrenmeye çalışmak, insanların temel bir ihtiyacıdır. Galaksinin diğer ucunda ne olduğunu anlamaya çalışmak kendimizi, kim olduğumuzu, neden var olduğumuzu anlamak için yapmamız gereken bir şeydir.”

Kitapta en çok ilgimi çeken yer; Mike ilk uzay yürüyüşünü yapıp mekiğe geri döndüğünde Kazıcı lakaplı arkadaşı Duane Carey ile aralarında gerçekleşen şu diyalog:

“Dünya bir gezegen.”

“Ne? “Kafası karışmışa benziyordu. “Mass, iyi misin sen?”

“Gezegen,” dedim. “Dünya düşündüğümüz gibi değil. Güvenli bir koza değil. Kaosun içinde dönüyoruz. Dünya, bir gezegen. Dünya bir uzay gemisi ve hepimiz yolcularız.”

Uzayın sonsuzluğunda ve kaosun ortasında, bize ev sahipliği yapan bir gezegendeyiz. İlginç bir şekilde içeride dışarıdan daha fazla kaos hakim. Carl Sagan’ın Pale Blue Dot olarak tanımladığı Dünyamız. Pale Blue Dot yani soluk mavi nokta, Voyager 1 uzay aracının 1990 yılında, dünyaya yaklaşık olarak 6 milyar km uzaktan çektiği fotoğrafın adı. Bu yazının son cümlelerini bırakalım Carl Sagan söylesin: “Şu noktaya bir daha bakın. İşte bu. İşte vatan. İşte biz. Üzerindeki herkesi seviyorsunuz, herkesi biliyorsunuz, herkes hakkında bir şey duymuşsunuz; her insan, kim olursa olsun, kendi hayatını yaşıyor. Sevinçlerimizin ve acılarımızın toplamı, türümüzün tarihindeki, kendinden emin binlerce din, ideoloji ve ekonomi doktrini, bütün avcı ve toplayıcılar, bütün kahramanlar ve korkaklar, uygarlığın bütün yaratıcıları ve yok edicileri, bütün krallar ve köylüler, bütün genç aşık çiftler, bütün anneler ve babalar, umut dolu çocuklar, mucitler ve kaşifler, bütün ahlak hocaları, bütün yozlaşmış siyasetçiler, bütün “süperstarlar”, bütün “yüce lider”ler, bütün azizler ve günahkarlar orada – bir güneş ışığı huzmesinde asılı duran o toz zerresinde- yaşadı.

Dünya uçsuz bucaksız kozmik arenada çok küçük bir sahne. Bütün o generallerin ve imparatorların, bir noktanın bir kesiminin geçici hakimi olabilsinler diye, şan ve zafer içinde döktükleri kandan nehirleri düşünün. Bu pikselin bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşede yaşayan ve kendilerinden pek ayırt edilemeyen kişilere yaptığı, bitmek bilmez gaddarlıkları, aralarındaki yanlış anlayışların ne kadar çok, birbirlerini katletmeye ne kadar istekli, nefretlerinin ne kadar müthiş olduğunu düşünün.

Takındığımız tavırlar, kendimize verdiğimiz hayali önem, evrende ayrıcalıklı bir konumumuz olduğu kuruntusu bu soluk ışıkla sarsıldı…”   

Tüm dünyalıların bir kez sarsılması umuduyla…

Carl Sagan – Soluk Mavi Nokta – Ayrıntı Yayınları – Çeviri: Süha Sertabiboğlu

Voyager’in Ünlü Soluk Mavi Nokta Fotoğrafı Hakkında Bilmediğiniz 10 Şey… Okumak için TIKLAYIN

Hubble Teleskopuna yakından bakmak için TIKLAYIN

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz