“Zaman” kelimesi kavramsal hayatına yaratılış mitlerinde başladı. Bazı mitlerde, yer ana ile gök baba başlangıçta birbirlerine yapışık dururlar, çocukları bu sıkışıklığa daha fazla dayanamaz ve anne-babalarını ayırırlar. Bu gökyüzünün ve yeryüzünün bildiğimiz görüntüsünü ortaya çıkarır ve zamanın başlamasına neden olur. Yunan mitolojisinde ise Kronos yeryüzünü ve gökyüzünü ayırarak zamanı başlatmıştır.
Kavram olarak “zaman” daha sonraları kendine felsefede yer bulur. Yunan felsefeci Anaksimandros şöyle der: “Şeyler gerekliliğe uygun olarak birbirlerine dönüşür ve zamanın düzenine göre birbirlerini yargılar.” Augustinus ise şöyle sorar: “Geçmiş artık var değilse ve gelecek henüz var olmamışsa zamanın üç bölümünden (geçmiş, gelecek, şimdi) bu ikisi nasıl var olabilir? Şimdi de daima var olsa ve hiçbir zaman geçmişe dönüşmeseydi, zaman değil sonsuzluk olurdu. Dolayısıyla şimdi, geçmişe dönüştüğü için zamansa, şimdi var olmasının nedeni var olmayacak olmasıysa şimdinin var olduğunu nasıl ileri sürebiliriz?”
Mitolojinin tohumlarını ektiği, felsefenin sulayıp büyüttüğü pek çok konu gibi zaman kavramı da bilimin araştırmalarına dahil oldu ve bugünlere geldik.
Söz konusu zaman olduğunda kendimi ifade ederken hep bir tuhaflık hissederim. Zihnen ve bedenen geçip gittiği konusunda hem fikir olduğumuz zamana bakış açımızı etkileyen öğelerden biri kültürlerimiz. Geçmişe, şimdiye ve geleceğe bakış açımızı, zamanın bizde uyandırdığı düşünceleri bir parça da kişiliklerimiz belirliyor. Anı yaşayanlardan mısınız? Yoksa geçmişe takılıp kalanlardan mı? Belki de sürekli geleceği kurgulayanlardansınız. Tabi tüm bu sorular günlük yaşamımıza ait.
Carlo Rovelli’nin “Zamanın Düzeni” adlı kitabı ise zaman üzerine daha kapsamlı düşünmeyi sağlayan bir kitap. Carlo Rovelli bir fizik kuramcısı. Kitabın bölüm başlarındaki epigraflar Horatius’un “Bu Kısa Ömürlü Çember İçinde” ismiyle yayımlanmış şiir kitaplarından alınmış. Şiiri bir fizik kuramcısından daha iyi kim anlayabilir? Açılış bölümündeki epigraf kitabın devamında okuyacaklarımızın bir özeti gibi: “Şu an söylediğimiz sözleri de hırsız zaman alıp gitti bile, hiçbir şey geri dönmez.”
Bazı bilim kitapları, bilim tarihinden o kadar uzun uzadıya bahseder ki okurken “Haydi artık! Ders bitsin de çıkalım” derim. Bu kitapta da tabi ki zaman kavramının nasıl ilerleyip nereden nereye geldiğini anlatıyor ama etrafınıza geçmişin gaz ve toz bulutlarından bir çember örmüyor. Yazar kitabın hiçbir yerinde tekrara düşmüyor. Okuyucuya da sadece yazılanlara dikkat etmek ve devam eden bölümlerde okuduklarını anımsamak kalıyor.
“Şimdi” ile aranız nasıldır? Ben bir şey yapmak istediğimde ya da bir şeyler gerçekleşsin istediğimde, hep “şimdi” olmasını isterim. Pek çok koşul altında sabrımla ünlü bir kimse değilimdir. Peki “şimdi”nin tanımı nedir? Kitabın “Şimdinin Sonu” bölümünde şapkanızı önünüze koyup “şimdi”yle uzun bir sohbete dalıyorsunuz ve yazarın “Evrenin şimdiki zamanı hiçbir anlam ifade etmez” cümlesi paragraflar arasında gezindikçe anlam kazanıyor. Carlo Rovelli’nin cümleleriyle “Biri dünyada, diğeri Proxima b’deki iki olay aynı anda mı gerçekleşiyor diye sorsam, doğru yanıt şöyle olur: Bu anlamsız bir sorudur çünkü evrende ‘aynı an’ olarak tanımlanan bir şey yoktur… Evrende şimdi; gökkuşağının ormana değdiği nokta gibidir. Onu gördüğümüzü sanırız ama bakmaya gittiğimizde orada yoktur.”
Şimdide bulunma hali var olmanın kısa bir göstergesidir oysa. İnsan geçmişi anımsayan, kayıt altına alan ve geleceği ön görebilen bir varlık olarak sadece şimdiler koridorunda ileri geri sallanan bir pandül değildir. Şimdi ile geleceği ayıran zaman aralığı esnasında bekleme hali bir tutkuya dönüşür. Zamanı düzenli aralıklara bölerek insan kendine takip edebileceği bir ritim ve uyabileceği kurallar dizini yaratır. Yaşadığımız çağda “şimdi” diliminin içerisine sığdırmamız gereken o kadar çok şey var ki çoğunlukla yetişemediğimiz şimdiler hızla geçmişimizde kalıyor.
“Zamanın Kuantumları” bölümü ile Carlo Rovelli’nin üzerinde kariyerini inşa ettiği ilmek kuantum kütle çekimi denklemleri konusuna yavaşça giriyoruz ama endişelenmeyin kitapta sadece bir tane denklem var. Yani anlamadığımız bir dolu sembolle cebelleşmeyeceğiz.
Zamanın Düzeni kuantum fiziği hakkında, bakınız fiziği diyorum – falı, diyeti, büyüsü, makyajı demiyorum- okunması ve anlaşılması en kolay kitaplardan biri olarak kütüphanemde yerini aldı. Kuantum kelimesini bilir bilmez kendi ticari amaçlarına alet etmeye çalışan bilim yoksunu kimselerden kendinizi sakınmanız için okuması keyifli bir kitap.
Şimdilerinizin uzun ve verimli olması umuduyla. İyi okumalar…