İranlı Kadınların Omzunda Yükselen Zorunlu Örtünmeye Karşı Mücadele

0
210

Bugünlerde İranlı kadınlar tarafından sosyal medya üzerinden başlatılıp hızla yükselerek #LetUsTalk etiketiyle dünya medyası gündemine de giren zorunlu örtünmeye karşı aktivist bir hareket var. Kadınlar başörtülü ve başörtüsüz fotoğraflarını ve videolarını paylaşarak zorunlu örtünmeye dair yaşadıkları tecrübelerini ve düşüncelerini anlatıyorlar. Türkiye’den de bazı kadınların bu kampanyaya destek verdikleri görülüyor. Bu hareketi başlatan kişi İranlı muhalif gazeteci/aktivist Masih Alinejad. Bu yazıyı yazmadan önce Masih’le konuştum; teşekkür ve selamlarıyla birlikte Türkiye kadınlarına özel olarak şu mesajını iletmemi istedi:

“Yeni kampanyamıza katılın çünkü İslamcılık ve dinin siyasete karışması sizi de tehdit ediyor. İslamofobi adı altında size dayatılan sansüre karşı direnin ve konuşun; aksi taktirde yarın tıpkı İran’da ve Ortadoğu’da yaptıkları gibi sizi de boğacaklar. Batılı feminist kadınlar Ortadoğulu kadınların zorunlu örtünmeye karşı ayaklanmalarına dair ya suskunlar ya da örtünmeyi bir direniş sembolüymüş gibi zannediyorlar. Batılı siyasetçi kadınlar İran İslam rejimine gittiklerinde örtünüyorlar ve bu, bizim gibi bu zalim kanuna karşı direnenlere ihanettir. Dünyaya bu konuda zalimin yanında değil, zulüm gören Ortadoğulu kadınların yanında durması gerektiğini göstermek sırası bizde. Birleşmeliyiz.”

Masih Alinejad

Birkaç gündür Adem ve Havva üzerinden yürüyen Sezen Aksu şarkısı eksenindeki tartışma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cuma namazında camide “Adem efendimiz ve Havva validemize uzanan dilleri yeri geldiğinde koparırız” beyanı ve bunun üzerine yine “Türkiye İran mı oluyor” yorumları düşünüldüğünde, Masih Alinejad’ın İslamcılık ve dinin siyasete alet edilmesi üzerinden verdiği mesaj daha da anlamlı bir hal alıyor.

İran’a baktığımızda tarihi boyunca her zaman güçlü ve köklü bir kadın hareketini bünyesinde barındırdı. 1979 İslam Devrimi’nin dayattığı ideolojik doktrin kadınlara sadece “eş” ve “anne” rolü biçip kadın hareketini 43 yıllık toplumsal bir mühendislik içerisinde örselemeye çalışsa da bugün İran’da zorunlu örtünmeye karşı verilen mücadele hala kadınların ne denli etkin aktivist hareketler ortaya koyabileceklerini gösteriyor. Aslında kadın hareketinin İran’da ne denli köklü ve güçlü olduğunu anlayabilmek için 1979 İslam devriminden sonraki 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne gitmek gerekiyor. İran İslam Devrimi’nin başarıya ulaşmasından sonraki süreçte dönemin Devrim Rehberi Ayetullah Humeyni’nin Ofisi kadınlara İslami örtünmenin zorunlu hale getirildiğini duyurdu. Daha sonra 7 Mart günü Ayetullah Humeyni bizzat yaptığı konuşmada devlet memuru olan kadınların “kendi iffetlerini korumak için” örtünmeleri gerektiğini söyledi ve devlet dairelerine başörtüsüz girişler yasaklandı. Bu durum daha sonra İranlı kadınlara dayatılacak olan topyekûn bir başörtü takma zorunluluğunun ilk adımıydı.

Bu yasağın dışavurumu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde 8 bin kadının şiddetli kar yağışına rağmen Tahran sokaklarını doldurmasıydı. O dönem İran Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan kadın memurların önderliğinde pek çok kadın Tahran Üniversitesi önünde zorunlu örtünmeye karşı 5 gün sürecek protesto gösterileri düzenledi. Bu protestolar İran’da devrim sonrası kadın hareketinin mihenk taşlarından biridir. Aslında İran’da 1910 yılında Meşrutiyet hareketinin başlamasıyla birlikte gizli kadın hareketleri de oluşmaya başlamıştı. Meclisin kurulmasıyla birlikte kadın hakları için mücadele eden oluşumlar gelişmeye başladı. 1. Dünya Savaşı sonrasında İran’da bağımsız kadın encümenleri kuruldu ve ilerleyen yıllarda, özellikle de 2. Dünya Savaşı sonrası tüm dünyadaki değişimler İran’daki feminist hareketi de etkiledi.

İran’da kadınların toplumsal etkinliğini anlayabilmek için aslında çok daha gerilere gitmek gerekiyor çünkü hem milattan önce hem milattan sonra İran uzun zaman boyunca güçlü kadınlar tarafından yönetildi. Mad Kraliçesi Mandana, Ahameniş Kraliçeleri Estatira, Atusa, Parmis, Proşat, Damasipa, Fratagon ve Amsteris, Sasani Kraliçeleri Azeranahid, Purandoht ve Azermidoht, Aşkani Kraliçesi Teamoza, Aşkani kadın Hazine Bakanı Artadoht gibi daha pek çok kadından söz etmek mümkün. Bu gibi köklerden de beslenen İran’daki kadın hareketi her zaman ciddiye alınması gereken ve dengeleri değiştirebilecek niteliklere sahiptir.

Kadınların Son Dönemdeki Zorunlu Örtünme Karşıtı Aktivizmi

Bugünlerde #LetUsTalk hareketiyle gündemde olsa da İran’da son yıllarda zorunlu örtünmeye karşı aşama aşama gelişen ve sosyal medya üzerinden yükselen bir aktivizm var. Aslında dünya basını bu seyrin ciddi olarak farkına 29 Aralık 2017’de İran’da patlak veren ve 100 şehre yayılan geniş protestolar sonrasında sosyal medyada viral olan bir görüntüyle vardı. Bu görüntüde genç bir kadın Tahran’ın İnkılap Meydanı’nda bir trafo üzerine çıkıp beyaz başörtüsünü çıkararak bir sopayla sallıyor ve sessiz bir biçimde zorunlu başörtüsü takma dayatmasını protesto ediyordu. Tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan bu genç kadının eylemi dünya basını tarafından İran’daki halk eylemlerinde yapılmış simgesel bir olay gibi lanse edildi ancak işin aslı böyle değildi. Bu eylemin devam eden yaygın halk protestolarıyla direkt bir ilgisi yoktu ve aslında protestoların başlamasından iki gün önce, 27 Aralık Çarşamba günü Beyaz Çarşambalar (#WhiteWednesdays) eylemleri kapsamında yapılmıştı.

İlk aşamada Masih Alinejad, 2014 yılında Facebook’ta Kadınların Gizli Özgürlükleri (#MyStealthyFreedom) adıyla bir sayfa açarak İranlı kadınları zorunlu örtünmeye karşı çıkmaya ve başörtüsüz resim ve videolarını bu sayfaya göndererek yayınlamaya davet etti. Bu sayfa kısa bir zamanda milyonlarca takipçiye ulaştı ve bu sayfa üzerinden pek çok kadın açık ve gizli kimliklerle başörtüsüz resim ve videolarını paylaşmaya başladı. Eylemlerin ikinci aşamasında ise 2016 yılının başlangıcıyla birlikte, yine Masih Alinejad’ın öncülüğünde durum İran’da Kadınların Gizli Özgürlükleri hareketinden Beyaz Çarşambalar hareketine evrildi. Bu aşamada kadınlar haftanın her çarşamba günü başörtüsüz resim ve videolarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya ve zorunlu örtünmeye tepkilerini ortaya koymaya devam ettiler. Süreçle birlikte erkekler de bu eylemlere desteklerini gösteren, başörtüsüz kadınlarla birlikte resim ve görüntüler paylaşmaya başladılar.

İran’da 29 Aralık 2017’de başlayan halk protestoları ise bu eylemlerin dünya çapında duyulmasına sebep oldu: İnkılap Meydanı Kızları! Tahran’ın İnkılap Meydanı’nda genç bir kadının beyaz başörtüsünü salladığı görüntüler dünya çapında viral olunca, bu genç kadın tutuklandı. Bunun üzerine protestoya başlayan İranlı kadınlar haftanın her günü İran’ın farklı noktalarından başörtüsüz resim ve videolarını sosyal medya üzerinden paylaşmaya başladılar ve eylemin üçüncü aşaması ilk kez İnkılap Meydanı’nda trafo üzerine çıkan genç kadına referansla İnkılap Meydanı Kızları adını aldı. İran devleti bu eylemlere karşı ilk aşamasından itibaren reaksiyon gösterdi ve gelinen bu noktada sivil itaatsizlik eylemlerine katılan kadınlar resmi ağızlardan sert biçimde uyarıldı ve tutuklamalar başladı. Bu eylemlerin niteliği bağlamında altının çizilmesi gereken nokta şudur; İran devletinin tehditleri ve hukuki yaptırımları bu eylemleri azaltmadığı gibi, hapis tehlikesine rağmen kadınların eylem silsilesini artırmış gözüküyor. 31 Ocak 2018 tarihi itibariyle de bazı kadınlar başörtülerini çıkarmadan ellerinde başka bir başörtüsü sallayarak bu eylemlere destek veren görüntüler paylaşmaya başladılar. Burada önemli bir nokta gözden kaçmamalı; bu eylemlerin amacı İran’da kadınların başörtüsü takmasının tamamen önüne geçmek değil, dileyenin başörtüsü takıp dileyenin takmadığı özgür bir ortam yaratılması talebidir.

İran devletinin ve devlete bağlı radikal unsurların sokaklarda zorunlu başörtüsüne karşı eylem yapan kadınlarla karşı karşıya gelmesi ve şiddet vakalarının artmasıyla birlikte kadınlar her alanda kamera kaydı yapıp sosyal medyada paylaşarak radikal unsurları deşifre etmeye başladılar. Böylelikle Kameram Benim Silahım (#MyCameraIsMyWeapon) hareketi şekillendi. Bugünlerde ise kadınlar sosyal medya üzerinden zorunlu örtünmeye dair tecrübelerini anlatarak Hadi Konuşalım (#LetUsTalk) hareketini yükseltmeyi sürdürüyorlar.

İranlı kadınların dikkate değer bir kesiminin zorunlu örtünmeye karşı tepkilerinin hala canlı olduğu tartışılmaz bir gerçek ve bugünkü sivil itaatsizlik eylemlerinin konjonktürel olmaktan öte önemli bir köke ve altyapıya sahip olduğu da açık. Bu bağlamda, İran’da son yıllarda artarak devam eden zorunlu örtünmeye karşı eylemleri dikkatle izlemek gerekiyor. Elbette 43 yıllık yoğun Şii doktrini temelli İslami bir sistemin özellikle örtünme konusunda yaptığı toplumsal mühendisliği ve toplumun bir kesiminin inanç bağlamında örtünme isteğini de hafife almamak gerekir. Değişimlerin kolay olmayacağı açık ancak İranlı kadınların her türlü saldırı ve hapis cezası riskine rağmen zorunlu örtünmeye karşı yürüttüğü aktivizmin toplumsal etkisini küçümsemek ve değersizleştirmek büyük bir hata olacaktır.