‘Ben Lorax’ım. Ağaçların dili olmadığından onlar için konuşurum.’
Dr. Seuss
Buzullar eriyor, çevre kirleniyor, hayvanların nesli tükeniyor… Dünyanın ömrü yavaş yavaş insan yardımıyla azalıyor. Kimsenin kaçamadığı, herkesin bir şekilde etkilendiği iklim krizi aslında dünyanın çığlığı… Bütün insanların duyduğu, pek çoğunun ise kulak tıkadığı bir çığlık. Ancak kimi kişiler ‘Doğa yok oluyor!’ diye haykırma sorumluluğunu üstlenmiş durumda.
İnsanları bilinçlendirmeye çalışıp, dünyayı korumaya teşvik eden kitleye kimsenin itirazı yok. Küresel ısınmanın dünyayı cayır cayır kaynattığını birileri söylemeli. Ama bu nasıl olmalı? Düzgün bir iletişim ile mi yoksa sanat tarihinin en gözde eserlerine saldırarak mı?
Son birkaç yıldır müzelerde sergilenen, korunan tarihi tablolar fırça darbesinden daha şiddetli darbeler gördü. Çorbalar, püreler, domatesler… Van Gogh’un ayçiçekleri soldu, Monet’in manzarası kirlendi, Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği mahvoldu. İlkim aktivistleri dikkati üzerlerine çekmek için sanat eserlerini aracı olarak kullanmaya başladı. Ama sanatçının ruhunu, yaşadığı dönemi yansıtan eserler sanki ufak bir karalamaymış gibi çeşitli darbelere maruz kaldı. Sanatın bir anlatıcı olduğu unutuldu ve kara tahtadan hallice bir hale gelmesine seyirci kalındı.
Kendilerini duvara bantlayan, sanat eserlerini umursamazca zedeleyen iklim aktivistleri ‘dünyayı kurtarmak’ için attığı adımda geçmişten kalan dünyaları lekeledi. Bu olaylar o kadar sık tekrarlanmaya başladı ki, ressamlar sıradakinin kim olduğunu bilmeden boyunları eğik biçimde beklemek zorunda kaldı.
Dünyadaki iklim değişiklikleri ve küresel ısınmanın neden olduğu problemlerin hepsi iklim krizi başlığı altında toplanır. Kuruyan otlar, suları çekilen denizler, eriyen buz kütleleri dünyanın alışık olduğu manzara tablosunu bozar. İklim aktivistleri ise bunu engellemek ve insanları uyandırmak için önemli isimlerin eserlerini, mesajlarını duyurma yolu olarak kullanır. Bunu yaparken ise seçtikleri eserler bilinçlidir. Sanat tarihine damga vurmuş, sevilen, çoğu kişi tarafından bilinen eserlerdir.
Johannes Vermeer’ın İnci Küpeli Kız’ı iklim aktivistlerinin ilk kurbanlarındandır. Sade, duru bir çehreye sahip, inci küpesiyle göz kamaştıran kız portresi domates konservesiyle saldırıya uğradı. ‘Just Stop Oil’ adıyla bilinen aktivist gurubu, masum duruşuyla beğeni kazanan İnci Küpeli Kız’ı incittiği için bekledikleri gibi bir ‘iklim uyanışı’ sağlayamadıkları gibi sert tepkilerle karşılaştı. Çünkü onların bu değerli tabloya verdiği zarar kimsenin bilincinde bir değişiklik yaratmadı; buzulların erimesi, mevsim şartlarının değişmesi yine kulak ardında kaldı. Ancak bu kez ‘iklim’ için mücadele edenlerin ne kadar umursamaz olduğu fikri zihinlere yerleşti.
Domates, iklim aktivistleri için ideal bir protesto aracı olmalı. Çünkü Vincent Van Gogh’un Londra’da sergilenen ‘Ayçiçekleri’ tablosu da domates çorbasına bulanarak bütün sarılığına veda etmişti. Tabloların etrafında koruyucu cam olsa dahi ayçiçeklerinin göz kamaştıran yaprakları çorbaya bulanmış, yaşarken domates çorbasının tadına nadiren varan Van Gogh en kült eseriyle bu çorbayı tatmak zorunda bırakılmıştır. Resim dünyasının en karmaşık ve etkileyici zihinlerinden olan Van Gogh’un tablosunun aldığı hasar aktivistlerin ‘iklim krizi devam ederse bu manzaraları göremeyeceğiz.’ mesajını en derine gömer, görünmez hale getirir.
Kendi yüzyılının en yetenekli ressamlarından bir olarak kabul edilen Vincent Van Gogh’un ‘Çiçek Açmış Şeftali Ağaçları’ tablosu da aktivistlerin eylemlerine malzeme olmuştur. Aktivistler ellerini tabloya yapıştırarak şeftali ağaçlarının görkeminden faydalanmaya çalışmıştır. Ancak bu da planlandığı gibi seslerini duyurmaktan ziyade tepki almalarına sebep olmuştur.
Dünya sanat tarihinin ikonik eserleri hem bilinir hem de müzelerde sergilenmesi nedeniyle iklim aktivistlerinin protesto ürünleri olmuştur. Çünkü aktivistler müzeleri iktidarların temsili olarak görür. İklim krizine uzun soluklu bir çözüm getirecek güce de iktidarlar sahiptir. Fakat yaşadıkları dönemde sanat kaygısı ile çalışan ressamların hatıraları burada suçsuzdur.
Asırlardır sanatseverleri gülümsemesiyle büyüleyen Mona Lisa, sessiz ve naif bir gülümseme sunarken yüzüne kremalı bir pasta yemeyi asla hak etmemişti. Yaşlı kadın kılığıyla Mona Lisa’ya yaklaşan aktivist onun ince tebessümünü söndürmüş fakat iklim krizine dair bir farkındalık oluşturmaktan çok sanat tarihinde değişmez bir konumu olan eseri hırpaladığı için tepki gördü.
Leonardo da Vinci’nin ‘Son Akşam Yemeği’nin replikası da aktivistlerle tanışan bir diğer eser olarak yerini aldı. Kendilerini tabloya yapıştıran aktivistler Yahuda’nın İsa’ya ihanet edişinden önceki son yemeğin tasviri ile iklim sorunlarına karşı önlem almayanları Yahuda ile aynı kefeye koymuştur. Ancak pek çok kişi bu mesajı algılamak yerine kendilerini tabloya iliştirmiş insanlar görmekle yetindi.
Sanat eserlerini korumak, asırlar önce yapılmış eserlerin yıpranmasını önlemek kültür ve sanat mirasına sahip çıkmak adına önemlidir. Geçmişi günümüze taşıyan eşsiz eserlere çorba, pasta fırlatmak aktivistlerin ‘Önce dünyayı koruyun!’ deme şeklidir. Fakat bu iklime hiçbir şekilde fayda sağlamadığı gibi, aktivistleri toplumun gözünde sanata saygısız, kültür yoksunu hale getirir. Monet’in ‘Saman Yığınları’ serisindeki eserlerinden birine patates püresi atılması bunun örneğidir. İklim aktivistleri, bu püre ile gelecekte insanları iklim krizi yüzünden kıtlığın beklediğine dikkat çekmeye çalışır. Ama görünen tek şey; Monet’in zamana meydan okuyan eserinin püreye bulanmasıdır.
İlginç bir şekilde bu iklim aktivistleri merhametli sayılabilir. Cam korumalar sayesinde püre de pasta da çorba da tablolara kalıcı bir hasar vermemiş, sanatçıların fırça izleri olduğu gibi kalmıştır. Fakat bazı aktivistler püre ile yetinmeyerek çekiçle eserlere saldırmayı tercih etmiştir. Diego Velazquez’in ‘Aynadaki Venüs’ tablosu çekiçlerle karşı karşıya kalan tablo olmuştur. ‘Just Stop Oil’ adlı aktivist grubun parçası olan eylemciler çekiç ile İspanyol Altın Çağı’nın en önemli eserlerinden birine yok edercesine saldırdı. Eseri koruyan camın tahrip olmasıyla sonuçlanan bu durum aktivistlerin sınır tanımayan hareketlerini bir kez daha sergiledi.
İklim aktivistleri; dünyanın gidişatını, doğanın yok oluşunu herkese duyurmak ve iklim krizini önleyecek çözümleri bulmak için harekete geçer. İnsanların bilinçlenmesi için çabalayan aktivistler bu süreçte sert ve topluma göre aşırı eylemlerde bulunduğu için pek dikkate alınmamaktadır. Kaygıları ve mesajları haklı olmasına karşın aktivistler sevilen sanat eserlerine saldırdıkları için sempati kazanmaktan çok uzaktır. Dolayısıyla Van Gogh’un Ayçiçekleri’nden, Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sına kadar bütün eserlerin uğradığı saldırılar aktivistler için eksi puandır.
Dünyayı kurtarmak, doğanın yok oluşunun önüne geçmek isteyen aktivistler sanat eserlerinin tahribi yerine olumlu etki gösterecek hareketler için eyleme geçmelidir.
Kaynakça:
Gürçam, Selçuk, İklim Krizi ve Egemenlik Çerçevesinde İklim Mağdurları, Journal of International Relations and Political Science Studies, 2023
WALKER, W. D, İklim Aktivistleri Son Jenerasyon, Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2023