Hot Rod’ların En Ateşlisi: Efsanevi ’32 Ford

0
43

Bundan tam doksan iki yıl önce bugün bile “Hot Rod / Street Rod” meraklılarını hala heyecanlandıran, otomobil tarihçileri ve koleksiyoncuları arasında oldukça popüler bir otomobil piyasaya sürüldü. Model A’nın yerini alacak olan 32 model Ford’lar on dörtten fazla model ve versiyonla piyasaya sürüldü ve ikonik arabalar için nihai bir platform haline geldi. “Roadster” ve “Coupe” kavramlarının temelini oluşturdu.

1932 Ford Coupe’nin hikayesi, 1920’lerin ortalarında, sanayici Henry Ford’un Amerika’yı otomobille tanıştırdığı Model T’yi değiştirmesi gerektiğine karar vermesiyle başladı. Bu oldukça cesur bir karardı çünkü Ford, 1924 Haziran ayında 10 milyonuncu arabasını satmakla kalmayacak, aynı zamanda Ekim ayına gelindiğinde bu rakam 11 milyona ulaşacaktı ve bu duyulmamış bir satış oranını temsil ediyordu. Amerikan otomobil pazarının %50’sine hâkim olan Ford Motor Company, Model T “Tin Lizzy”si hareket eden diğer her şeyi geride bırakarak yükselişteydi. Ancak Henry Ford, şirketin imzası olan tek modelin giderek eskimesiyle rekabette hızla kan kaybedeceğini görebiliyordu. Chevrolet, Ford’un hızla eskiyen Model T’sinden daha güçlü bir 4 silindirli motor, daha modern bir aktarma organı ve daha iyi bir şasi sunuyordu ve Nash, Dodge ve Buick gibi biraz daha pahalı ama orta fiyatlı markalar, daha rafine ve orta sınıf Amerikalıların fiyat aralığında olan otomobiller satıyordu. 1926’da Ford’un pazar payı %36’ya düştü. Bu nedenle, neredeyse 15 milyon Model T’yi başarıyla satmış olmasına rağmen Ford yeni bir model geliştirmeye başladı.

Her şeye yeniden başlandığı için Ford yeni arabaya Model A adını vermeye karar verdi. Geliştirme sürecinde Henry Ford’un oğlu Edsel, şanzımandan motor performansına kadar büyük rol oynadı. Otomobilin eskisinden yalnızca daha iyi değil aynı zamanda daha da çekici olması için şasi ve gövde tasarımı yenilendi.  Ortaya çıkan Model A, ucuz olduğu kadar yakışıklıydı da. Alçak şasisiyle, Model T’den daha uzun ve daha sağlamdı. Yeni modelin kaputu ve başlığı, selefinden çok daha büyük ve uzundu ve bu da altında saklı daha büyük, daha güçlü bir motora işaret ediyordu. Arabanın yepyeni 200,5 kübik inçlik 4 silindirli motoru, Model T’nin iki katı beygir gücü (40) sağlıyordu.

1928’de dünyaya tanıtılan Ford Model A çok büyük bir ses getirdi. Showroom’larda ilk kez sergilenmesinin ardından 36 saat içinde 10 milyondan fazla kişinin otomobili gördüğü varsayılmaktadır.  Model T’den Model A’ya yapılan büyük geçiş Ford Motor Company’ye 250 milyon dolara mal oldu, bu 1928’de duyulmamış bir rakamdı. Ancak kumar işe yaradı ve Temmuz 1929’a kadar, iki milyondan fazla Model A montaj hattından çıkmıştı bile. Ancak Ekim 1929 da borsanın çökmesi Büyük Buhranı getirecek ve her şeyi değiştirecekti. Ford’un montaj hattını geliştirmesi ve sac üretimindeki iyileştirmeler sayesinde, nispeten yeni otomobiller yüksek fiyatlı bir lüks olmaktan çıkıp, zor zamanları atlatmaya çalışan Amerikalıların (ki çoğu böyleydi) karşılayabileceği pratik bir ulaşım aracına dönüşmeye başlamıştı. Ancak yenilik beklentileri ve rekabet çok daha hızlıydı. Ford’un şirketi en az on yıl taşıyacağını düşündüğü otomobil Chevrolet’in “Stovebolt Six” gibi modelleri karşısında yine kan kaybediyordu.

Rakiplerini bir kez daha geride bırakmayı planlayan Henry Ford, en yeni modelinin ezeli rakibi Chevy gibi 4 veya 6 silindirli bir motora sahip olmayacağına karar verdi. Bunun yerine, ’32 Ford bir V8 alacaktı. Nihai hedef Amerika’da ortalama gelire sahip potansiyel bir otomobil alıcısına seri üretim bir otomobilde güçlü ve düşük maliyetli bir motor seçeneği sunabilmekti. O günlerde V8’ler yalnızca büyük lüks modellerde bulunan bir seçenekti.  Sofistike motor konfigürasyonu olağanüstü bir güç ve akıcılık vaat ediyordu ve pazarın lüks olmayan segmentinde radikal bir ilerlemeyi temsil ediyordu — bir başka büyük kumar.

Ford’un V8 takıntısının altında yatan gerçek otomobillerinin performans avantajlarını artırma arzusunun yanı sıra Chevrolet’in V6 motorlu otomobillerinin Ford’un dört silindirli Model A’larından daha fazla satması gerçeğiydi. Rekabetçi bir iş adamı ve takıntılı bir kişi olarak Ford’un Chevrolet’i sadece satışlarda değil silindirlerde de geçmesi gerekiyordu.

1931’de Ford, sektörden birçok uzmanın yapılamayacağını söylediği vizyonunu gerçeğe dönüştürmek için küçük ve iyi bir mühendis ekibi kurdu. İlk “Flathead” motorunu geliştirmeyi başaran ekip, Carl Shultz ve Ray Laird’den oluşuyordu, daha sonra Emil Zoerlein da onlara katıldı. Thomas Edison’un eski laboratuvarında gizlice çalıştılar. Edison’un yakın bir arkadaşı olan Ford, tesisi Florida, Fort Myers’dan Michigan, Dearborn’a taşımıştı. Shultz, Laird ve Zoerlein tarafından yaratılan 221ci, 65hp motor oldukça ilgi gördü, ancak motoru üretime sokma telaşı ve acelesi yüzünden ilk yıllardaki versiyonu problemliydi. Motorun yağ yakma, aşırı ısınma ve çatlama sorunu vardı. Ford, düz başlı motoru geliştirmeye devam etti. Ertesi yıl, başlıklar dökme demirden alüminyuma geçti, sıkıştırma 5,50’den 6,33’e çıkarıldı ve beygir gücü 65’ten 75’e çıktı. Deuce’un gövde stili sadece bir yıl var olmasına rağmen birlikte tanıtılan motor 22 yıl üretimde kaldı.

Ortaya çıkan uygun fiyat ve güzel tasarımına ek olarak Deuce’nin yeni Ford V8 motoru otomobilin popüler olmasında çok büyük bir rol oynadı. Tüm modellerde motor dışında her şey aynı olmasına rağmen Ford 300 bine yakın 32 Model 18 (V18) satarken yalnızca 133 bin 4 silindirli versiyon satabildi. V8’e olan talep inanılmazdı.

Ford’un geliştirme atölyesinden çıkan motor, 65 beygir gücü sağlayan 221 cu.inc’lik bir güç ünitesiydi. Yandan çalıştırılan valflere sahip dökme demirden üretilen yeni Ford V8, bazı lüks otomobillerdeki üstten valfli V8’ler kadar sofistike değildi. Ancak Ford, onu bir Cadillac veya Lincoln V8’in maliyetinin çok daha azına üretebiliyordu ve yine de benzer bir akıcılık ve performans sunabiliyordu. Ford, V8’i icat etmedi ve onu üreten ilk otomobil üreticisi de değildir. Başarısı, V8 için takıntısı sayesinde mühendislerinin tek parça dökümden yapılmış ucuz, hafif bir V8’i seri üretmeyi ilk bulan kişi olması gerçeğinde yatmaktadır.

Yeni 1932 Ford’lar, otomobil üreticisinin Nisan 1932’de lansmanıyla pazarda sansasyon yarattı. Ford, showroom’larda görünmeden önce bile V8 için 50.000 sipariş aldı. Müşteriler, V8 motorlu bir Model 18 Roadster’ı 410 dolardan düşük bir fiyata satın alabiliyordu ve en popüler gövde tipi olan bir Tudor (iki kapılı) sedan ise sadece 450 dolardı.

1932 Ford Coupe, bir dönüm noktası otomobilinden çok daha fazlasıdır. Bir mihenk taşı, kültürel bir ikon ve doğduğu topraklar ve onu satın alan, ona sahip olan ve onu seven insanlar hakkında çok şey anlatan bir konsepttir. 1932 Ford, geniş yelpazede bir hedef kitle için tasarlanmış seri üretim bir tüketici ürünüydü, ancak çok az otomobil “Deuce Coupe”nin evrensel tanınırlığına, şöhretine ve uzun ömürlülüğüne ulaşmıştır.

“Deuce” olarak adlandırılan 1932 Ford V8 motorla gelen dünyanın ilk popüler fiyatlı otomobiliydi ve “Deuce” takma adı 1932 tarihinin 2 rakamından gelmekteydi. Aslında o dönemde isterseniz dört isterseniz sekiz silindirle gelen 1932 model bir Ford alabilirdiniz ama koleksiyoncular ve “Hot Rod”cular için “Deuce” denildiğinde akla gelen “Flathead” olarak da adlandırılan Ford V8 Model 18’dir.

Otomobilin icadından beri, tamirciler ve arka bahçe tamircileri her zaman onları kişiselleştirmeye ve daha hızlı gitmelerini sağlamaya çalışmışlardır. Model T “Tin Lizzy” bir performans otomobilinin antitezi gibi görünse de düşük maliyeti ve her yerde bulunması onu 1910’larda ve 1920’lerde patlayan modifiye endüstrisinin nesnesi haline getirmiştir. Daha yüksek performanslı 4 silindirli motoruyla Model A 1920’lerin sonlarında ortaya çıktığında, o günün modifiyecilerinin aynı temel nedenlerle ona yönelmesi doğaldı; ucuzdular ve çok sayıdaydılar. ’32 Ford Coupe ise bunun mantıksal bir uzantısıydı.

İlginçtir ki, iki 1932 Ford’dan 4 silindirli Model B ilk olarak “hot-rodding” çılgınlığının nesnesi oldu. Sebepleri basitti. Kullanılmış bir Model B çok daha az arzu edilirdi ve V8 motorlu bir ’32 Ford’dan daha ucuza satın alınabilirdi. Ayrıca, Model B’nin 4 silindirli motoru, Model A’ları “hop up” yapmak için kullanılan aynı tür parçaları ve teknikleri kullanmaya elverişliydi.

1930’ların sonlarında, modifiye endüstrisi hem Ford “düz başlı” V8’in hem de 4 silindirli Model A ve Model B motorlarının performansını artırmak için çok çeşitli parçalar üretiyordu. Piyasada yüz binlerce kullanılmış Ford varken, sürüşü eğlenceli bir araba yapmak isteyen herkes, çeşitli modifikasyonlar için boş bir tuval görevi görebilecek bir ’32 Ford Coupe’yi ucuza satın alabilirdi. Bunlardan en basitlerinden biri çamurlukları ve basamakları çıkarmak, fazla ağırlığı atmak ve aynı zamanda otomobile farklı, çekici bir görünüm kazandırmaktı. Sonuç! Harika bir “Hot Rod”.

İkinci Dünya Savaşı araya girdi, ancak savaştan sonra, “Hot Rod” kültürü tekrar ivme kazanmaya başladı. Efsanevi Chevrolet “küçük blok” gibi nispeten ucuz ve güçlü yüksek sıkıştırmalı V8 motorlar, savaş sonrası “Hot Rod” endüstrisini değiştirdi. Bu motorları ’32 Ford’lara takmak rutin hale geldi.

1950’li yılların başında başlayan “Hot Rod” kültürü 1951 yılında kurulan “Hot Rod Derneği”nin girişimleriyle çok hızlı şekilde büyüdü. Biraz parası ve mekanik bilgisi olan gençler otomobilleri çok şık yarış otomobillerine dönüştürüp, bu şık otomobiller sokaklarda görülmeye başladıkça popülerliği oldukça arttı. Ford’un 1932’de piyasaya sürdüğü en popüler modellerden biri, ateşli otomobil tutkunları arasında hit olan üç pencereli veya beş pencereli Standard Coupe versiyonuydu.

1932 Ford Deuce Roadster “Hot Rod” piyasasında o kadar ikonik bir hale geldi ki Amerika Birleşik Devletleri postanesi 2014 yılında bu kültürü ve otomobili onurlandırmak için sınırlı sayıda “Forever / Sonsuza Dek” isimli iki pul çıkaracaktı. İllüstrasyon olarak sanatçı John Mattos tarafından çizimleri yapılan otomobillerden biri turuncu alevli siyah bir 32 Ford, diğeri ise tüm zamanların en ikonik “Hot Rod”u olan klasik kırmızı bir 1932 Highboy Roadster’di. (Jay Leno’nun garajında yer almaktadır.) Bu otomobil aynı zamanda 1948 yılında “Hot Rod” dergisinin kapağında yer alan ilk “Hot Rod” otomobildi. 35 ila 90 bin dolara mal olabilecek gerçek bir 32 Ford Roadster alamayanlar için bir dolarlık bir pul ne kadar tatmin edici olur o ayrı bir tartışma konusu tabii ki.

50’ler sonu ve 60’ların başı Amerikan gençliğinin popüler kültürü otomobil, “Cruising” kültürü ve Amerikan toplumunun değişimi üzerine bir gençlik filmi olan ve George Lucas tarafından yönetilen 1973 yapımı klasikleşmiş “American Grafiti” filminde Paul Le Mat tarafından canlandırılan Johm Milner karakterinin kullandığı sarı, beş pencereli 1932 Ford Deuce Coupe otomobilin ikonik olma serüvenine büyük katkıda bulundu.

1963 yılında Beach Boys’un “Little Deuce Coupe” albümünün ön kapağında yer alan Clarence ‘Chili” Catallo’ya ait ön tarafı kesilmiş, üç pencereli Ford Coupe’si ise bu otomobille yapılabilecek restorasyonların en iyilerinden birini göstererek otomobilin ilgi odağı olmasını oldukça artırdı.

Bugün, Ford’un üretimini bırakmasının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, oldukça fazla şirket Deuce gövdeleri üretmeye devam ediyor. Bu da dünyanın en sevilen bu “Hot Rod” kasasının popülaritesinin azalmayacağı anlamına geliyor.

Önceki İçerikHala bir soru işareti: Vegan yaşam
Sonraki İçerik“Tarkett Grevimiz İşçi Sınıfımıza Mutlak Zaferi Armağan Edinceye Kadar Sürecek!”
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz