Japon Motosiklet Alt Kültürleri: Kaminari-zoku ve Bosozoku…

0
45

Aşırı uzun sissy bar sırtlıkları ve ikonik özel yapım motosiklet boyaları ve özel kıyafetleriyle kötü şöhretli Bosozoku motorcu çeşitleri ana akıma dönüşmeden önce II Dünya Savaşı’nın ardından parçalanmış bir neslin kimlik arayışlarından kaynaklanmaktaydı.

Savaş sonrası Japonya kendi içerisinde ciddi bir hesaplaşma dönemiyle karşı karşıya kalmıştı. Savaş fiziksel yıkımın yanı sıra daha derin bir kültürel yönelim bozukluğuna yol açmıştı ve genç jenerasyon imparatorluk ideolojisinin yıkıntıları arasında yeni bir kimlik arayışına sürüklenmişti. Antik feodal imparatorluklardan bir nesillik bir zaman diliminde gerçekleşen endüstriyel devrime kadar geçen süreçteki konjonktür, motosikletleri duygusal bir çıkış yolu olarak kullanacak olan bir alt kültürün katalizörü olacaktı: Kaminari-zoku veya Thunder Tribe (Yıldırım Kabilesi) … Bosozoku’nun öncüleri olan bu gruplar genellikle daha gösterişli, daha saldırgan, isyan temelli, ham bir kültürle yoğrulmuş varoluş ve kimlik arayışında olan eski askerlerden oluşmaktaydı. Askeri geçmişleri, disiplinin yanı sıra savaş travmasını da beraberinde getirmişti. Bu genç insanlar, motosikletleri hem bir kaçış hem de kaotik bir savaş sonrası dünyada bir kontrol duygusu olarak gördüler; bu duygu Japonya’ya özgü değildi, zira bu dönemde benzer gençlik hareketleri küresel olarak görülmekteydi.

1950 yılında savaş sonrası Japonya yenilgi ve işgalin yarattığı artçı ekonomik, sosyal ve kültürel sarsıntılarla ve değişimlerle başa çıkmaya çalışmaktaydı. Ülkenin mevcut hiyerarşik yapıları alt üst olmuş ve ortadan kalkmıştı. Amerika’nın varlığı alışık olunmayan yabancı ürünler, fikirler ve farklı kültürleri getirmişti. İmparatorluk Japonya’sının çöküşüyle hayal kırıklığına uğrayan ve hızla batılılaşan bir konjonktür mevcuttu. Bu zorlayıcı değişim dalgası motosiklet kültürü çerçevesinde hız ve özgürlüğün sembolü olarak Japon gençliğinin hayal gücünü tetikleyecek Kaminari-zoku’nun ortaya çıkmasına yol açacaktı. 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başındaki teknolojik güç yerine, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Japonya harabe halindeydi. Sanayi ve ticari sektörler yatırımla yenilense de, savaş tarafından neredeyse tamamen yok edilmiş bir toplumu yeniden inşa etmek için çok az şey yapılıyordu.

Savaştan geriye kalanlar arasında Kamikaze’ler de dahil olmak üzere eski askeri havacılar da vardı. Toplumda daha önce çok saygı duyulan ve tehlikeli ve aşırılıklarla dolu bir hayata alışmış olan bu gaziler bir araya gelerek Kaminari Zoku (“Gök Gürültüsü Kabilesi”) olarak bilinen gruplar kurdular. Hafta sonları birlikte farklı toplulukları ve şehirlerini dolaşarak, önceki yaşamlarında deneyimledikleri yoldaşlığı ve tehlikeyi yeniden yaşatmaya başladılar. Ancak Savaş Kuşağı yavaş yavaş emekliliğe doğru yaşlanmaya başladı ve yerini 1960’lar ve 70’lerin gençliği aldı.

Bosozoku kültürü zaman içerisinde gelişen Japon motosiklet markalarının kullanımıyla karakterize edilirken, Kaminari-zoku’nun pek seçme lüksü yoktu. Japonya’nın otomotiv endüstrisi savaş sonrası dönemde hala emekleme aşamasındaydı ve kaynaklar oldukça kıttı. Bu, Kaminari-zoku üyelerinin Asahi veya Miyata 350cc motosikletler gibi savaş fazlası modeller ve Harley-Davidson, Indian, Triumph ve BMW gibi ithal Amerikan ve Avrupa markaları da dahil olmak üzere hangi motosikleti bulabilirlerse ve paraları yeterse onla idare etmek zorunda oldukları anlamına geliyordu. Motosiklet seçimi uygun fiyat ve bulunabilirlik kriterlerine bağlıydı. Bir çoğu kötü durumda bulunmuş ve toparlanmaya çalışılmış motosikletlerden oluşuyordu. 1930’lu yıllarda motosikletler genellikle elit ve lüks birer araç veya askeri kullanım olarak pratiklik simgesini taşırken yirmi yıl sonra 1950’li yıllara gelindiğinde Tokyo ve Osaka sokaklarında motosiklet sürmek özgürlük ve isyanın bağımsızlık bildirgesi haline gelecekti.

Kaminari-zoku’nun cadde isyancıları Shinjuku sokaklarında, modifiye ederken egzozların susturucularını çıkardıkları için sağır edici gürültülerle pervasızca yarışırken, trafik ışıklarını yok sayarken yerel halk tarafından büyük bir tepkiyle karşılanacaklardı. Gürültü kirliliği ve trafik kazaları endişeleri toplumsal bir sorun olarak kabul edilmeye başlandı. Japon gençlik kültürünün savaş sonrası batılılaşma sürecinde en ham haliyle hala Konfüçyüs değerlerine bağlı bir toplumun katılığına isyan ve tepkiydi.

Dünyanın her tarafında ortaya çıkan isyankar motorcu gruplarıyla karşılaştıracak olursak; Britanya’nın Rockers’ı veya Amerika’nın Hell’s Angels’ı gibi gruplarla kültürel benzerlikleri olmasına ve batılılaşma sürecinin tam ortasında olmalarına rağmen  kimliklerinde Japon kültürünün benzersiz özelliklerine sahiptiler.  Çünkü her şeyden önce Kaminari-zoku yenilmiş bir imparatorluğun estetik izlerini taşıyordu. Moda tarzları genellikle sert, pratik ve militaristti ve savaş sonrası bağlantıları referans alıyor ve yansıtıyordu.

1970’lerde bu estetik, Bosozoku’nun oldukça stilize ve teatral görünümüne evrildi, ancak 1950’lerde ham ve cilasızdı. Tokyo’nun kalabalık sokaklarında gürültüyle yol alan bir motosiklet ve  Japonya’nın kültürel değişimininin isyanının resmi olan, yırtık pırtık eski bir üniforma giymiş genç bir adam bu altkültürü temsil ediyordu.

1960’ların sonu ve 1970’lerin başında Kaminari-zoku, Bosozoku veya “şiddet yanlısı hızzo kabilesi” olarak bilinen oluşuma dönüşmeye başladı. Bosozoku, askeri kıyafetlerle sembolik çete kıyafetleri arasında bir karışım benimseyen, gösterişli özelleştirilmiş motosikletler ve üniformalar dahil olmak üzere daha agresif davranışlar ve abartılı moda stilleri benimseyen yeni bir nesil motorcu kültürünü sahiplendi. Bosozoku, Japonya’da gençlik isyanıyla eşanlamlı hale gelecek ve 1982’de tahmini 42.510 üyeyle 80’lerde zirveye ulaşarak damgasını vuracaktı.

Bosozoku ile Kaminari-zoku arasındaki en büyük fark, felsefeleriydi. Kaminari-zoku’nun meydan okuması hayatta kalmaya ve varoluşsal sebeplere dayanırken, Bosozoku isyanı teatral, neredeyse ritüelistikti. Ancak Kaminari-zoku’nun etkisi büyük ölçüde hissediliyordu. Japonya’nın en kötü şöhretli motorcu alt kültürlerinin tonunu belirlediler ve motosikleti otoriteye meydan okumanın güçlü bir sembolü olarak kurdular.

Kaminari-zoku ve sonraki Bosozoku alt kültürlerinin mirası Japon motorcu kültürünü şekillendirmiştir. Yıllar içinde filmlerde, müzikte ve modada temsil edilmişlerdir. Yasal baskılar ve toplumsal değişimler nedeniyle sayıları önemli ölçüde azalmış olsa da, bu grupların kültürel izleri bugün Japon alt kültürlerini etkilemeye devam etmektedir.

Kaminari-zoku, Japonya’nın savaş sonrası ilk gençlik isyanı oldu ve ülkenin militarist geçmişi ile belirsiz, hızla modernleşen geleceği arasında bir köprü oldu. Meydan okumalarında, yalnızca Japonya’da değil, tüm dünyada yankı bulan evrensel bir özgürlük özleminin peşinden gittiler. Günümüzde, mirasları genellikle daha gösterişli Bosozoku tarafından gölgede bırakılıyor, ancak Kaminari-zoku’yu anlamak, Japonya’nın savaş sonrası alt kültürlerinin köklerini kavramak için önemli bir referans noktasıdır. Evet, onlar asiydiler, ama aynı zamanda hayatta kalanlar ve yenilikçilerdi, sıklıkla uyum talep eden bir toplumda bireyselliğe yer açmaya çalıştılar.

İlerleyen tarihlerde Japon toplumunun geri kalanı evrimleşip dünyaya açılırken, Bosozoku kültürü geleneksel değerleri ve davranış kurallarını korumaya odaklandı. Grup üyelerinin nasıl hareket edip davranabileceğine dair katı kurallardan oluşan  belirgin bir sosyal hiyerarşi ve ağ ortaya çıktı. Yasalara karşı çıkmak ve polis için kaos yaratmak hoş görülüyordu. Ancak çoğu çetelerde halka zarar vermek ahlaksızlık olarak görülüyordu. Bir grup bir diğeri tarafından tehdit edildiğinde, kendi grubunu savunmak ölüm kalım meselesine dönüşüyordu ve şiddetli bölge savaşları, adam kaçırmalar ve hatta ölümlere rastlanıyordu.  

Japonya’yı istila eden batılı iş elbisesi ve kravatına karşı çıkan Bosozoku, askeri pilot tulumlarından esinlenerek “Tokkōfuku” adı verilen üniforma stilini benimseyerek seleflerine selam durmayı ihmal etmeden kendilerine özgü bir kişisel stil ve marka oluşturdu. Askeri montlar üzerine işlenmiş grafik ve yazılar, askeri tulumlar, botlar, pompadour tarzı saçlar… Batıdaki meslektaşlarından farklı olarak, her bir çete cesurca isimler, sloganlar ve semboller işlenmiş belirgin renkler ve desenler giydi. Liderler, stilize edilmiş geleneksel Japon yazısıyla kaplı ceketlerle tanımlanıyordu. Liderler arasında aktarılan bu ceketler, geçmiş üyeler ile gelecek vaat eden adaylar arasındaki kuşak ayrımını aşmaya yardımcı oluyordu.

Genellikle yerel olarak üretilen 250-400cc’lik yol motosikletleri ile başlayan Bosozoku kültürü, daha sonra dönüşerek, Kaizōsha (“Modifiye Araçlar”) olarak yeniden ortaya çıktılar. Amerikan chopper’ları ve İngiliz cafe racer’ları tasarımlarını etkilemiş olsa da, Bosozoku motosikletleri tartışmasız bir şekilde benzersizdir. Modifiye edilmiş çoklu egzozlar, içeriye doğru sıkıştırılmış gidon, büyük kaporta parçaları ve dev uzunlukta sissy-bar’larla donatılmış motosikletler gösterişli boyalar, çıkartmalar ve bayraklarla süslenmiştir. Yükselen Güneş ve alev gibi semboller yaygın olarak kullanılmıştır. Kimi zaman bir çok korna takılarak çetelerin kişisel tema şarkılarının melodilerini çalmak için özelleştirilmiştir. Bosozoku kültürünün modifiye anlayışının temeli gösterişe dayanıyordu. Hız ve güce aldırış etmiyorlardı. Temel itki birbirlerine, farklı gruplara gösteriş yapabilmekti. Çete olarak ve kimi zaman bir çok çete bir araya gelerek binlerce motorla yolları tıkadıklarında bu gösterişi sergileme imkanı buluyorlardı.

Japonya’da ‘kayıp on yıl’ olarak bilinen 1990’larda başlayan ekonomik yavaşlama, genç nesillerle birlikte Bosozoku kültürünü de vurdu. Yaygın işsizlik, gelirlerin düşmesi modifikasyonları da yavaşlattı. Ağırlığı işçi sınıfından oluşan Bosozoku üyeri için modifiye artık bir lüks haline gelecekti. Bunun üstüne, 1990’da başlayan, organize suçla mücadele etmek için çıkarılan Boryokudan yasaları ile hükümet öncülüğündeki baskılar bireysel çeteleri ve kültürü bir bütün olarak neredeyse yok etti. Şüpheli üyeleri anında tutuklama yetkisi verilen Japon polisi, motosiklet çeteleriyle ilgili her türlü faaliyete karşı yaklaşık yirmi yıldır süren bir savaş yürüttü.

Çeteler ortadan kalksa da kapitalizm bu alt kültürü satın aldı. Tokyo’nun moda bölgesi Ginza’da çetelerin markaları işlenmiş Tokkōfuku tulumlarının modaya uyarlanmış versiyonları mağaza vitrinlerinde yer alıyor. Gerek Japonya’da gerekse batıda filmlerde, dizilerde bu tarz özgürlük ve kanun kaçağı imajıyla yaşatılmaya devam ediyor.

Önceki İçerikLovecraft & Howard:Kadim Dünyaların Gölgesinde ve Modernizmin Şafağında Doğan Efsaneler
Sonraki İçerikDiren sanat: Müzede bir ‘Yaralı Venüs’
1966, İstanbul doğumlu. Marmara Üniversitesi, Basın-Yayın Yüksek Okulu,Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Radyo ve Televizyon Bölümü’nde yüksek lisans yaptı ve doktora çalışmasına devam etti, tez aşamasında ayrıldı. 1984-1989 yılları arasında, bir yandan okurken bir yandan Toros Mühendislik şirketinde İthalat ve Pazarlama Müdürü olarak görev yaptı. , yine aynı yıllar arasında UNESCO’ya bağlı, kar amacı gütmeyen uluslararası programlara sahip “The Experiment In International Living in Turkey”de Program Koordinatörlüğü görevini yürüttü. 1991 yılında Şeker Sigorta’da Reorganizasyon, Pazarlama ve Reklam Müdürü olarak mesleki kariyerine başladı. 1993 yılında Oyak Sigorta’da Reklam Müdürü olarak görev aldı. Dream Design Factory’de 7 yıl Genel Koordinatörlük, (dDf'teki son 3 yılında dDf’nin yan kuruluşu olan dda, Dream Design Advertising’de Müşteri İlişkileri Direktörlüğü) Capital Events’de 2 yıl Genel Koordinatörlük görevlerinde bulundu. 2003 yılında X-event’in kurucu ortaklarından biri olarak, şirketinin genel koordinatörlük görevini üstlendi. 2005-14 yılları arasında Farkyeri Reklam Ajansının Kurucu Ortakları arasında yer aldı. Ulusal ve uluslararası müşteriler için yüzlerce başarılı projeyi hayata geçirdi.Reklamcılık ve Etkinlik Yönetimi alanlarında bir çok ödül aldı. İstanbul Modern Sanatlar Galerisi’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği Genel Koordinatör olarak görev yaptı. Çeşitli kitap projelerine katkıda bulundu, çeşitli dergi ve gazetelerde yazı, araştırma ve makaleleri yayınlandı. Halen bir çok ajans ve markaya danışmanlık vermektedir. TTNet'in "Yaratıcıya Destek, Yaratıcı Ekonomiye Destek" projesinin eğitmenlerinden oldu. 2006-2011 yılları arasında Bilgi Üniversitesi, Reklamcılık Bölümü’nde, “Etkinlik Yönetimi” dersleri verdi. Fenerbahçe Kulübü, Yüksek Divan Kurulu Üyesidir Specialties: Advertising, Event Management and Marketing, Special Project

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz