“Hiçbir şeyin önemi yok, her şeyin önemi var.”
Leonard Woolf
Yüz yılı aşkın süredir tartışmaların odağında olan, kimilerinin sanatla uğraşan, zengin bohemler olarak tanımladığı, kimilerinin modern kültürün ve Modernizmin önemli yapı taşlarından biri olarak adlandırdığı, çoğu kesimin grubun cinsel yönelimleri, açık ilişkilerini, cinselliği merkeze çekerek magazinsel yönüyle ilgilendiği “Bloomsbury Grubu” kim ne derse desin, Viktorya döneminin sonunda gerek sanat gerek kültürel gerekse düşünsel anlamda tabuları yıkarak Modernizmin temel taşlarını oluşturmuşlardır.
1905 yılında, Londra’nın merkezinde, tipik viktoryen tarzı evlerin, bahçeli meydanların bulunduğu Bloomsbury, 46 Gorden Square’daki ressam Vanessa Bell, yazar kız kardeşi Virginia Woolf ve erkek kardeşi Thoby Stephen’in ortak evlerinde bir grup entelektüel yazar ve sanatçı, Perşembe günleri içki içmek ve sohbet etmek için buluşmaya başladılar. Vanessa ve Virginia, dönemin önemli bir yazar ve eleştirmeni olan babaları Sir Leslie Stephen’in ölümünün ardından bu eve taşınmışlardı. Grubun ilk üyeleri arasında bulunan yazar Lytton Strachey, sanat eleştirmeni Clive Bell, yayıncı Leonard Woolf, ekonomist John Maynard Keynes, yazar ve yayıncı David Garnett ve sanatçı Duncan Grant bu toplantılarda çalışmaları ve fikirleri hakkında tartışırken bir yandan sanat dünyasında olup bitenler hakkında fikir alışverişlerinde bulunup bir yandan birbirlerinin yaratıcı faaliyetlerini destekleyerek, sergiler düzenleyerek sıkı dost oldular. İlk başta yazar ve eleştirmenlerden oluşan Perşembe toplantılarına ek olarak daha sonra Vanessa ve sanat okulundan arkadaşlarının yanı sıra Duncan Grant, John Nash, Henry Lamb, Edward Wadswort gibi sanatçıların katılımıyla “Friday Club” günleri başlatıldı. 1910 yılında gruba sanat eleştirmeni Roger Fly’da katılacaktı. Roger Fly tarafından 1912 yılında düzenlenen, Vanessa Bell, Duncan Grant gibi sanatçıların katıldığı “İkinci Post-Empresyonist Sergi” sonrasında Bloomsbury Grubu olarak adlandırılmaya başladılar. Sergilerini Londra’daki Baillie ve Alpine Club Gallery gibi küçük galerilerde düzenlemekteydiler. 1912 yılından sonra “Friday Club”ın yerini “Grafton Grubu” alacaktı. Bloomsbury Grubu yaklaşık otuz yıl boyunca bu buluşmalarını devam ettirdiler.
Vanessa Bell grubun küçük ve seçkin insanlardan oluşmasını ve mahremiyet açısından toplantıların evde yapılmasını istiyordu. Gordon Square ve Charleston sakinlerinin oldukça merakla, kimi zaman öfkeyle dedikodu yaptıkları için grup üyeleri o günden başlayarak sanatlarından ziyade sıra dışı kişilikleri ve yaşam tarzlarıyla tartışıldılar. Varlıklı ailelerden gelen ve bu sayede sosyal avantajlarını, özgüvenlerini gelenekleri, saçma ahlaki değerleri yıkmak için harcayan, çifte standartları ve iki yüzlülüğü reddeden bir isyan ruhu taşımaktaydılar. Baskılara karşı kendi yaşam tarzlarını ve fikirlerini geliştirmeyi seçtiler. Hayat, aşk ve seks konusundaki liberal fikirleri ve bu fikirler ekseninde karmaşık ilişkileri dedikoduların ve öfkenin temelini oluşturmaktaydı.
Bloomsbury grubunun sosyal aktiviteleri yalnızca Gordon Square’deki evle sınırlı değildi. Grup üyelerinin ve yakın çevrelerinin sahip olduğu farklı evler de buluşma mekanı olarak kullanılmaya başlanmıştı. Bunlar içinde en önemlilerinden biri Vanessa Bell’in Sussex kırsalındaki Charleston çiftlik eviydi. Vanessa Birinci Dünya Savaşı sırasında çocukları ve yakın arkadaı Duncan Grant, Duncan’ın sevgilisi ve arkadaşı David “Bunny” Garnett ile birlikte yanlarında bir hizmetçi ve aşçı alarak oraya taşınmıştı. David ‘Bunny’ Garnett (başka bir Bloomsbury Grubu üyesi ve Duncan’ın sevgilisi) de onların yanına taşındı; bir hemşire, bir hizmetçi, bir aşçı ve Duncan’ın köpeği Henry de onlarla birlikte gelmişti. Ev oldukça büyük olmasına rağmen oldukça haraptı. Bahçede yabani otlar bürümüştü. Telefon, ısıtma sistemi, elektrik yoktu. Ancak çevre oldukça büyüleyiciydi. Duncan ve Vanessa birer odayı kendilerine stüdyo yaparak önce kendi resim tarzlarının konseptiyle evi dekore etmeye başladılar. Ardından yine grup üyelerinden biri olan Roger Fry’ın tasarım şirketi Omega Workshop tarafından tasarlanan kumaşlar, seramikler, dekorasyon objeleri eklendi. Charleston Çiftlik Evi verilen davetlerde konuklarla dolup taşmaya başladı. Resim yanında fotoğrafa da meraklı olan Vanessa tarafından bu etkinlikler belgelendi. 1916 yılında sanatçı Dora Carrington’da çiftlik evine gelerek uzun bir süre kaldı.
Bloomsbury Grubu’nun seçkin, bohem ve ayrıcalıklı yaşam tarzları sanatsal üretimlerinin de sürekli okların hedefinde olmasına neden oldu. Sanatsal çalışmaları dekoratif ve özgün olmamakla eleştirildi. Bloomsbery’nin sanat tarzı günümüz sanatıyla karşılaştırıldığında oldukça geleneksel görünse de, sanata olan etkileri ve katkıları yadsınamaz. Fry, Bell ve Grant, Britanya’da tamamen soyut resimler yapan ilk sanatçılar arasında yer aldılar. Grup üyeleri Modernizmin gelişimini şekillendirmek için çok şey yaptılar. Yaşamları boyunca büyük başarılar elde etmiş olsalar da yaşam tarzları ve kendilerini sanatsal anlamda çok önemli görmeleri konusundaki eleştirileri temel alan elitistlik ve kendini beğenmişlik iddiaları peşlerini bırakmayacaktı. Gruba dahil olmadan önce yaptıkları cesur sanatsal yenilikler ve yaklaşımlar her zaman daha çok beğenildi. Grubun çalışmalarından etkilenen Paul Nash, Ben Nicholson, Barbara Hepworth, Henry Moore gibi genç yeni nesil sanatçılar, daha soyut tarzları ve sosyalist ideallere olan ilgileri nedeniyle aynı eleştirileri almayacaklardı.
Thoby’nin Cambridge’de tanıştığı GE Moore’un felsefi düşünceleri etrafında buluşan ‘Bloomsberries’, Viktorya döneminin öğretileri, yaşam tarzı ile büyük oranda çelişen cinsel eşitlik ve özgürlük, resmiyet karşıtlığı ve şiddetli entelektüel tartışmalardan oluşan bir kültürü benimsiyordu. Strachey’nin “Eminent Victorians” ve Keynes’in “Barışın Ekonomik Sonuçları” adlı eserinden Virginia Woolf’un “Bayan Dalloway”ine ve Vanessa Bell ile Duncan Grant’in resimlerine kadar İngiliz modernizminin en önemli sanatsal ve düşünsel ifadelerinden önemli eserler ürettiler. Bu nedenle, Lady Ottoline Morrell, filozof Bertrand Russell, aristokrat yazar Vita Sackville-West ve diplomat kocası Harold Nicolson da 1909 ile 1923 yılları arasında gruba zaman zaman katıldılar.
Çalışmaları yaşam tarzları nedeniyle gölgelense de Bloomsbury Grubu üyerinini çoğu önemli düşünürler, sanatçılar ve çağının ilerisinde yenilikçilerdi. Dönemin Avrupa’lı bir çok avangard sanatçı, yazar ve müzisyenleriyle ilişki kurdular. Pablo Picasso, Jean Cocteau ve Eric Satie bu isimler arasındaydı. Clive Bell, 1919 yılında Vanessa Bell’e Paris’ten yazdığı mektupta “Bloomsbury hep ön planda; Grant’ın adı sanatçılar, Keynes’in adı aydınlar, Lytton Strachey’in adı edebiyatçılar arasında saygıyla anılıyor” diyecekti.
Sanatçı ve eleştirmen Roger Fry, yüzyılın ilk yarısında İngiliz sanatının en önemli isimlerinden biriydi. 1920’de Vizyon ve Tasarım adlı kitabında topladığı yazıları ve Clive Bell’in 1914’te basılan Kısaca Sanat adlı kitabı , dönemin en etkili sanat yazıları arasındaydı.
Fry’ın düzenlediği iki sergi, 1910’da Manet ve Post-Empresyonistler ve 1911-12’deki İkinci Post-Empresyonizm Sergisi , çağdaş Avrupalı sanatçıların çalışmalarını İngiltere’ye tanıttı. (1912 sergisi hâlâ bu ülkede sergilenen post-empresyonist sanatın en kapsamlı incelemesidir ). Pek çok genç İngiliz sanatçı için bu, post-empresyonizmle ilk karşılaşmalarıydı ve onların renk ve soyutlama denemelerine yol açtı.
Bloomsbury Grubu’nun bir diğer önemli sanatsal katkısı da genç sanatçılara verdiği odaklanma ve destekti. Friday Club ve Grafton Grubu, genç sanatçılar için tanışma, fikir paylaşma ve çalışmalarını sergileme fırsatı sundu. Londra Sanatçılar Birliği, büyük ölçüde Bloomsbury üyelerinin, özellikle de Maynard Keynes’in ilhamı ve sıkı çalışmasının bir sonucu olarak kuruldu. Bu sayede genç sanatçılara eserlerini satma olanağı sağlandı. Misyonu müzelere ve galerilere sunulmak üzere çağdaş sanat eserleri satın almak için fon toplamak olan Çağdaş Sanat Topluluğu’nun kuruluşu Bloomsbury üyelerinin ciddi çalışmalarının bir sonucudur. Yine grubun aktif olduğu Omega Atölyeleri ise Wyndham Lewis ve Paul Nash gibi dönemin en yetenekli genç sanatçılarını bir araya getirerek onlara maddi destek sağladı ve İngiliz sanatının en önemli temsilcileri olmalarına olanak sağladı. Omega aynı zamanda tasarımcılar ve sanatçılar arasındaki bağlantıları da teşvik etti ve birçok mobilya, tekstil ve seramik tasarımının modernleşmesine yol açtı. Vanessa Bell ve Duncan Grant, özellikle 1930’larda Euston Road School’daki genç sanatçıları hayatları boyunca desteklemeye devam ettiler.
Hogarth Press, 1917’de Leonard ve Virginia Woolf tarafından yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından bazılarının yayımladığı çağdaş kurgu ve siyasi yorumları yayınlamak üzere kuruldu. Virginia Woolf, TS Eliot, Katherine Mansfield ve EM Forster yazarları arasındaydı. Daha sonra yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olan Sigmund Freud’un yazılarının çevirilerini yayınlandılar. Bloomsbury, çeşitli sanatsal formlarda bilinçli olarak devrimciydi. 1908 gibi erken bir tarihte Woolf, “romanı yeniden biçimlendirmek”ten başka bir şey yapmak istemediğinde ısrar ediyordu. Her şeyi yıkmak ve yeniden inşa etmek…
Üst sınıf kesimin geleneklerinin reddedilmesi konusunda bir başka örnek Virgina Woolf’un ziyaretçilerine gönderdiği davet mektuplarında başlık olarak “Kıyafet Getirme” cümlesini kullanmasıydı. Woolf 1920 yılında TS Elliot’u Sussex’teki kulübesine davet için gönderdiği bir mektupta; “Sizi Cumartesi günü görmeyi umuyoruz…Lütfen kıyafet getirmeyin; biz burada son derece sade bir şekilde yaşıyoruz” diyordu. Dönemin seçkin zümresinin kısa süreli de olsa gittiği ziyaretlere bir çok bavul ve elbise götürmesine, kır gezileri, akşam yemekleri vb. sürekli kıyafet değiştirmelerine karşı radikal bir manifesto yaratarak hiyerarşileri reddediyorlardı.
Edebiyatçı EM Forster ‘Bloomsbury’yi hiçbir uygarlık ya da uygarlık girişimi başaramadı.’ dese de bugün dahi Bloomsbury evleri ve uğrak yerleri ziyaretçi akınına uğruyor. Geçtiğimiz iki yüz yılda İngilizce konuşulan başka hiçbir arkadaş toplantısının bu kadar öne çıkmadığını veya bu kadar etki yaratmadığını rahatlıkla söylemek mümkün. Bu devasa etki kısmen grubun resimden siyasete, finanstan kurguya, tasarımdan dansa kadar uzanan çabalarının çeşitliliğinden kaynaklanıyor.
Yine de Perşembe gecesi sohbetleri yalnızca felsefe ve sanattan ibaret değildi. Dönemin gündelik sorunları, ekonomi, yaşam, kültür, moda, yemek ve cinsellik de konuşulup, tartışılıyordu. Cinsiyetler arası ilişkilerin sınırlı ve tabu olduğu, eşcinselliğin hapis ve zorla çalıştırma ile cezalandırıldığı Viktoryen dönemde kişilerin özel hayatlarına dikkat etmesi önemli bir kuraldı. Oscar Wilde’ın erkekler arası ilişkileri “ağır ahlaksızlık” olarak niteleyen ve yasaklayan Labouchere Değişikliği yasası kapsamında hapsedilmesi ve sonrasında ölümünden yalnızca beş yıl gibi kısa bir süre sonra bu tartışmaları başlatmışlardı. Tüm tabular yıkılmıştı ve seks de diğer her şey gibi tartışmaya açıktı. Bloomsbury de bir yandan bu tartışmalarda inandıkları her şeyi uyguladılar: özgür aşk, eşcinsel cinsellik ve her türlü alışılmadık ilişkinin kabulü.
Gelelim grubun sansasyonel ve magazinsel ilgi odağı olan cinsel ilişkiler yumağına; bu konuda söylenecek tek bir söz var: Ne sizi ilgilendirir ne de beni…
Bloomsbury Grubu Üyeleri; Boris Anrep, Helen Anrep, Barbara Bagenal, Clive Bell, Julian Bell, Quentin Bell, Vanessa Bell, Francis Birrell, Marcel Boulestin, Nelly Boxall, Gerald Brenan, Dorothy Brett, Nellie Brittain, Rupert Brooke, Dora Carrington, Lady Sibyl Colefax, Angus Davidson, Serge Pavlovich Diaghilev, George Herbert Duckworth, Gerald Duckworth, Stella Duckworth, Thomas Stearns Eliot, Louie Everest, Sophia Farrell, Edward Morgan Forster, Roger Fry, Madge Garland, Angelica Vanessa Garland, David Garnett, Grace Germany, Mark Gertler, Duncan Grant, Mary Hutchinson, Aldous Huxley, Augustus John, Richard Kennedy, John Maynard Keynes, Henry Lamb, David Herbert Lawrence, John Lehmann, Rosamond Lehmann, Lydia Lopokova, Desmond MacCarthy, Mary MacCarthy, Katherine Mansfield, Frances Marshall, Olive Martin, Ottoline Morrell, Philip Morrell, Raymond Mortimer, Ralph Partridge, William Plomer, Bertrand Russell, George Humpery Wolferstan Sackville-West, Walter Richard Sickert, Adrian Stephen, Laura Makepeace Stephen, Leslie Stephen, Thoby Stephen, Alix Strachey, Lytton Strachey, Marjorie Strachey, Saxon Sydney-Turner, Leonard Woolf, Adeline Virgina Woolf.
Bloomsbury Evleri; Virgina ve Vanessa ( 22 Hyde Park Gate, 46 Gordon Square, 29 Fitzory Square, 38 Brunswick Square, 13 Clifford’s Inn, Hogarth House Paradise Road Richmond, 8 Fitzroy Street, 52 Tavistock Square, 37 Mecklenburgh Square ), Diğer önemli adresler ( 44 Bedford Square, 10 Gower Street, 3 Gower Street, 21 Fitzroy Square, 33 Fitzroy Square, 48 Bernard Street, 27 Brunswick Square, 41 Gordon Square, 42 Gordon Square, 50 Gordon Square, 51 Gordon Square), Londra dışı kırsal buluşma yerleri ( Little Talland House, Firle, Sussex – Asheham House, Firle, Sussex – Charlestone Farmhouse, Firle, Sussex – Monk’s House, Rodmell, Sussex – Tilton – The Mill House, Tidmarsh, Berkshire – Ham Spray House, Wiltshire – Talland House, St Ives, Cornwall – Garsington Manor, Oxfordshire – Wissett Lodge, Wissett, Suffolk – Sissinghurst Castle, Kent )